Bölüm Beş

50 5 0
                                    

**
Akşam olup etraf kararınca siyah şalımı ve sıcak çikolatamı alıp verandada ki sallanabilir sandalyeme yerleştim. Siyah şalımı bacaklarıma örtüp etrafın güzelliğini izlemeye başladım. İyiki bu küçük ışıklandırmaları almıştım. Her yer benim ruhumun aksine parıl parıl parlıyordu. Sandalyeme yaslanıp, gözlerimi kapatarak Sehun için yazdığım şarkıyı söylemeye başladım. Na na na...

Sehun'un ağzından:

Motorum sağ olsun saatler içinde ulaşmıştım kasabaya. Hava kararmaya başlayınca verici sinyali takip ederek ormanın içinde Luhan'ı aramaya başladım. Sinyalin olduğu yere gelince ağzım açık bir şekilde etrafı inceledim. Küçük bir göletin yanında bulunan bu şirin ve parıldayan ev muhteşemdi. Kapının açılması ile kendimi ağacın arkasına saklayıp Luhan'ı izlemeye başladım. Elindeki bardak ile sandalyeye oturmuş yavaş yavaş bir ileri bir geri gidiyordu. Tanrım o kadar sevimli görünüyordu ki daha önce nasıl bunu fark edemediğime anlam veremiyordum. Kafamı dağlara taşlara vurma isteğimi bastırarak yanına yavaşça ilerlemeye başlamıştım. Tam o sırada gözlerini kapatmıştı. Birden o kağıtta yazan şarkıyı söylemeye başlayınca yerimde donup kalmıştım. Oh bu olamaz. Onun sesi tıpkı bir ilahi gibiydi. Sesi bütün hücrelerime dek işlerken sessiz adımlarla karşısına geçip hiç kıpırdamadan şarkı söylemesini izledim. Zamanın şuan durmasını ve bu anın hep devam etmesini çok isterdim. Luhan'ı alıp bağrıma bassam ve hep orada kalmasını sağlasam. Sonsuza dek onu sadece  ben görüp sevebilsem. Ne de güzel olurdu. Çok bencilim biliyorum. Şarkı bitip Luhanın kirpiklerini kırpıştırarak açmasını izledim ve o gülümsemeye başlamıştı. "Seni rüyamda bu kadar canlı ve gözlerinin içi parlıyorken görebileceğimi bilseydim sonsuza dek uyurdum Sehun-ah." Gülümsememi genişletmiştim. Rüya gördüğünü sanıyordu ama ben dibine kadar gerçektim. Yanına yaklaşıp elimi yumuşacık yanağına nazikçe koydum ve " ben rüya değilim Luhan. Senin için geldim. Sonsuza dek senin olmak için. Affeder misin beni Lu?" Tüm samimiyetim ve yalvarışım ile konuşmuştum. Gözlerini en az KyungSoo kadar büyültüp elini yanağımda duran elimin üstüne koydu ve gerçek olup olmadığımı hissetmeye çalışır gibi inceledi. Diğer elimide öteki yanağına koyup yüzlerimizi yaklaştırdım ve dudaklarına masum bir öpücük kondurup geri çekildim." Şimdi inandın mı gerçek olduğuma?" Diye sordum. Sanki transta gibiydi. Aradan on dakika geçtikten sonra bir hışımla ayağa kalkmış ve var gücü ile bana sımsıkı sarılmıştı. Hem ağlıyor hemde bir şeyler mırıldanıyordu. Sanki kırılacak bir eşyaymış gibi ve bıraksam ellerimden kayıp gidecekmiş gibi sımsıkı sarılmıştım ona. Yoksa ben ağlıyor muydum? Babamın küllerini bile dökerken tek gözyaşı dökmeyen ben Luhan'ı kaybetmekten korkuyor muydum? Ya da sadece aşık oluyordum ve sonunda şekerine veya oyuncağına kavuşmuş bir çocuğun mutluluk gözyaşlarını döküyordum. "Sehun-ah" dedi. Gözleriminin içine bakarak. "İyiki geldin. Ben seni affetmeye çoktan hazırdım. Eğer hiç gelmeseydin o zaman asla affetmezdim." Diyerek burnunu çekmeye başladı. Sandalyele oturup onuda kucağıma çekmiştim. "Özür dilerim Luhan. Yüz kere, bin kere ve teşekkür ederim. Her şey için." Dedim gözyaşlarını silerek. Daha sıkı sarılarak gülmeye başlamıştı. "Aptal sonunda fark edebildin sana olan hislerimi." Sitem ederek konuşmuştu. Gülümsedim ve ayağa kalkarak onuda beraberinde ışıklarla süsledeği göletin yanına götürdüm. Dizlerimin üstüne çekerek ve gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladım.
" Seni ne kadar üzdüysem hepsini telafi etmeye ve hayatının her bir gününü en güzel şekilde geçirmen için uğraşmaya hazırım Lu. Şuandan itibaren başlıyorum ve seni çok seviyorum Luhan. Seninde beni sevdiğini bildiğim için bu cesareti bulup konuşuyorum. Benimle yaşamaya ve benimle yaşlanmaya bir ömür var mısın Luhan?       Benimle evlenir misin?" Tüm mutluluğum ve masumiyetimle konuşmamı bitirmiş Luhan'ın ağzından çıkacak kelimeleri kan ter içinde bekliyordum adeta. Bir çırpıda kollarımdan tutup ayağa kaldırmıştı beni. Dudaklarıma adeta susuz kalmış bir insanın suyu  bulduğu anki gibi yapışması ilk başta şaşırmama neden olsada şuan bende onun gibi karşılık veriyordum.
Bu dudakları daha önce neden öpmediğimi hiç anlamıyorum. Hayatımda tattığım en leziz şey bu olsa gerek. Yavaş yavaş dudaklarını ayırıp alnını alnıma yaslayarak nefes almaya çalıştı. " Bunu Evet olarak algılıyorum." Dedim sevinçle. Başını sallayıp "Bende seni seviyorum Sehun'ah ve evet seninle yaşamaya ve yaşlanmaya bir ömür varım" dedi gözlerimin içine bakarak. Sevinçle Luhan'ı kucaklayıp etrafımda döndürmeya başlamıştım. İkimizinde kahkalarına ateş böcekleride eşlik etmişti. Etrafımızda dönerlerken asıl bu anın sonsuza dek sürmesini istemiştim.

**
Tanrım hala inanamıyordum. Şuan karşımda gülerek beni izleyen Sehun'un beni bulmasına ve üstelik benimle evlenmek istemesine. Her şey o kadar ani olmuştu ki. Ya da hayır koskoca dört yıl sürmüştü bu anı beklemek. Ama yine de sonunda böyle olacağını bilsem on yıl daha bekleyebilirdim. Bu hayat beklemeye Sehun için değerdi. Ve de aşkımız için..

Forever and alone HunHan♡

My Precious HunHanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin