Dünya kendi etrafında epey bir zaman döndü. Mart ayı bitmek üzereydi. Bu zaman dilimlerinde Selma ile barlara, tekne gezilerine, müzelere, çeşitli tiyatrolara gittik. Sinemaya gitmeyi defalarca teklif etse de gitmemekte direttim.
Günde bir sefer duş aldım, bol keseden yemekler yedim, ucuz şaraplar içtim ve birkaç Dostoyevski kitabı okudum. Sonuncusu dışındakiler pek önemli sayılmazdı.
Selma, kütüphane arkadaşlarıyla yapacakları yemekli toplantıya gelmem için ısrar etti. Bir çeşit entelektüel yarış olacaktı. Fazla kitap okuyup güzel nutuklar çekenler alkışlanacak; toplum için ne kadar değerli oldukları vurgulanacaktı.
Entelektüellikleriyle övünenleri oldum olası sevememişimdir. Bunu zayıflık olarak görmüşümdür.
Yine de Selma'yı kırmadım ve teklifini kabul ettim. Sohbet, tanışma faslında fena değildi. İlerleyen saatlerde bu durum yerini başka birtakım saçmalıklara bıraktı. En çok da dazlak müdürden tiksindim.
"Keşke herkes bizim gibi kültürlü olsa," diyerek söz aldı. "Ülkemizdeki büyük kesim cahil, hayatında kitap okumayan insanlar var. Onları gördükçe
utanıyorum. Batının kültürüne ulaşabilmemiz için bu insanlardan kurtulmalıyız!"
Her sözcüğü ruhumu sıkıyor, başımı döndürüyordu. Koşarak uzaklaşmak istiyordum buradan. Nitekim Selma'nın sırtını dönmesiyle soluğu kapıda aldım.
Sigaramı yakarken içimden küfürler ediyordum. İçinde yaşadığı toplumu, sırf iki kitap okuduğu için böylesine aşağılayan insanlar midemi bulandırıyordu.
Biraz sonra Selma geldi. Yüzü bembeyazdı. Korkmuştu.
"Gittin sandım," diyerek sarıldı zayıf gövdeme.
"Kendimi çok tuttum ama yapamadım. Egosu tavan yapmış bu insanlarla yaşamak zorunda olduğun için üzülüyorum."
"Haklısın. Hiçbiri peş para etmez. İsteseydin onları susturabilirdin veya fişlerini çeker, anında işlerini bitirirdin, çünkü hiçbiri senin gibi kitapları gerçek anlamıyla okumuyor. Ben bu cümleyi nerede kullanabilir, insanlara nasıl hava atabilirimin derdindeler."
"Her neyse Selma, çok da önemli değil. Gidiyorum ben. Sen bir süre daha takıl."
"Buna emin misin? İstersen gelirim."
"Patronuna ve arkadaşlarına ayıp olur. Hadi görüşürüz!"
"Tamam canım, acıkırsan yemeği ısıtırsın. Çok geç kalmam, buradaki işim biter bitmez gelirim. Evde görüşürüz,"dedi ve kolumu okşayarak içeri girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİGARAMA DOKUNAN TANRI
SpiritualKimisi hayatın ona sunduklarıyla yetinir, kimisi yetinemez ve kimisi de: "Hepsinin Canı Cehenneme," der. Bu hikaye üçüncü grubu anlatıyor. "Aslında benim ne istediğimi biliyor musun? Hepinizin canı cehenneme!Rahatlık, sakinlik istiyorum! Kendi huzur...