Selma'nın evinde kalmak istiyordum, ama bunu bir türlü söyleyemiyordum.
Kafamdaki filozoflar buna mani oluyordu. Nerede kaldığımı da sormadı. Tuhaf.
Beni evine almasını istiyorsam, onun için bir şeyler yapmalıydım.
Biraz sonra garson masaya yanaştı. Boşları alacaktı. Umursamadım. Garson Selma'nın önündeki fincanı alırken çaktırmadan onun dekoltesine baktı. İşte bu aradığım fırsattı, artık Selma beni evine alacaktı. Bundan şüphem yoktu. Ayağa kalktım, garsonu kendime doğru çekip, estetik bir yumruk attım.
"Müşteriye nasıl bakıyorsun lan sen," dedim. Yere yıkıldığında da tekmeyi basıverdim. "Irz düşmanı şerefsiz, sevgilimizle bir yerde oturamayacak mıyız!"
Selma olayın şokuyla titremeye başlamıştı, ama ona sevgilim dediğimi duyunca mutluluktan havalara uçtu.
İşyeri sahibi geldi. Olayı Spartacus gibi anlattım, öfkeyle ve hışımla. Ben bile kendime inanamıyordum, izlediğim birkaç Hollywood filmi iş görmüştü. Patron defalarca özür diledi. Elimi omzuna koydum, onun delikanlı, işini yapan, dürüst bir adam olduğunu söyledim. Götümden uydurmuştum. Yerlere kadar eğilerek teşekkür etti.
Patronun hesap almaması beni son kitabımı satmaktan alıkoydu. Kemerimi şöyle bir kontrol ettim, Albert Camus'un kitabı yerinde duruyordu. Sahilde biraz yürüdük, hava serin ve yağmura gebeydi. Selma'nın yüzünde mutluluk kıvılcımları dans ediyordu. Kadın ruhundan pek anlamam. Onlarla gireceğim münakaşalarda ilk erkek olsa ne yapardı diye soruyorum kendime ve cevap çok kabaca olmasına rağmen iş görürdü. Çevremdeki diğer erkeklerin kadınları etkilemek için bin takla atarak, onlara sınırsız özgürlük alanı tanıması da bana kolaylık sağlıyordu. İnsanlar kendilerine değer verilmesinden hoşlanırlar, ama değerlerini ispatlamayı daha çok severler.
Her neyse toplum ve kadın adına çıkarımda bulunacak son insan benimdir.
Felsefeyle ele almaya çalışsaydım onları, muhtemelen evimdeki kitap yığınının arasında ölümü beklerdim. Bir insanı, her hangi bir insanı kaybetmekten korkmuyordum. Aksi olsaydı, babamla beraber ölürdüm.
"Bugün yağmur yağarsa seninle yatacağım," dedim gökyüzüne bakarak.
"İşimiz Tanrılara kaldıysa yandık," diyerek gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİGARAMA DOKUNAN TANRI
EspiritualKimisi hayatın ona sunduklarıyla yetinir, kimisi yetinemez ve kimisi de: "Hepsinin Canı Cehenneme," der. Bu hikaye üçüncü grubu anlatıyor. "Aslında benim ne istediğimi biliyor musun? Hepinizin canı cehenneme!Rahatlık, sakinlik istiyorum! Kendi huzur...