My Hero

698 56 9
                                    

İyi okumalar! :)

''Hazır olmadığını biliyorum ama sormak zorundayım.'' Maria çekingen bir tavırla elini elimin üstüne yerleştirdi gözleriyle onay bekliyor gibiydi. Kafamı evet anlamında salladım. 

''Hala gelip seni almasından korkuyor musun?'' 

Korkuyor muydum? Bunu kendime sormaya bile korkuyordum. 

''Onu hatırlıyor musun?'' Maria cevap beklercesine bana bakıyordu. 

''Hayatını mahveden birini unutabilir misin?'' Sesim titrek çıkmış, gözlerim dolmaya başlamıştı. 

''Yanındaki çocuk. Ondan hiç bahsetmiyorsun.'' 

''Zar zor hatırlıyorum, küçüktüm o da küçüktü.'' Ellerimi iki yanımda birleştirdim.

''Sana yardım ettiğini söylemiştin.'' 

 ''Birbirimize yardım etmiştik, aslında.'' 

''Niall, lütfen bana neler olduğunu anlatır mısın?''

 ......

Çocuğun kısa kolları bedenine sarılmış, ayakları önde birleştirilip bağlanmıştı.Gözlerini kapatan bezin kokusu burun deliklerini yakıyordu. Derisi sanki kendiliğinden akıp gidecekmiş gibi çözülüyordu kalın iplerin arasında. Konuşamak istedi, çığlık atmak belkide, ama yapamadı. Ağzını bağladıkları bir şey yoktu fakat az önce eline batan çiviyle dişlerini birbirine o kadar çok bastırmıştı ki şimdi kıpırdatsa kırılmalarından korkuyordu. İlk baharın kandırıcı havasında giydiği mavi şortu kir içinde kalmıştı. Üstelik annesi ona giymemesi gerektiğini defalarca söylemişti. ''Keşke onu dinleseydim.'' dedi içinden. Turkuaz, ona küçük geldiği kollarından belli olan tişörtüne burnunu sildi. Etrafını saran kokuyu yok etmek istiyordu. Ciğerleri güçlükle işlerini yapıyorlardı. Nerede olduğunu ne zaman geldiğini kaç saattir burada bulunduğunu bilmiyordu. Ama yavaş yavaş yıpranan eklem yerlerinin ağrısı uzun zamandır burada olduğunun belirtisiydi. 

Büyük demir kapı açılırken geniş bir yankı bıraktı ardında, çocuk telaşla dizlerini kendine daha çok çekti. Parmak uçları bembeyaz olmuştu. Ona doğru yaklaşan ayak seslerini artık daha yakınında hissediyordu. ''Onu da yanına bırak'' dedi kaba bir ses başka birine emir verir tonda. Küçük çocuk neler olduğunu anlayamadan kucağına bir ağırlık düşmüştü. Adımlar giderek uzaklaştı ve kapı sertçe kapandı. Küçük çocuk iliklerine kadar hissettiği korkuyla kıpırdayamıyordu bile. Şu an üstünde ne olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu ve düşünmekte istemiyordu. Kucağında hafif kıpırdanmalar hissettğinde elini ürkekçe öne götürdü ve parmaklarını değdirdi. 

Parmak uçları yumuşak kıvrımların arasında dolaşıyor, ona tanımlayamadığı bir huzur veriyordu. Kız olmalı dedi kendi kendine. Ancak bir kızın saçları bu kadar yumuşak ve kıvırcık olabilirdi çünkü. Garip sesler eşliğinde kucağındaki ağırlıkta yok olmuştu. Uyanmıştı. 

''Neredeyim ben'' 

Niall duyduğu sesle biraz hayal kırıklığına uğramıştı, kız olduğunu o kadar benimsemiştiki onu buradan kurtarıp kahramanı olacağını bile düşlemişti. 

''Bilmiyorum.'' dedi Niall. Uzun zaman sonra konuşabildiğine seviniyordu. ''Adın ne?'' cevap gelmiyordu. Tekrar uyuduğunu düşünüyordu ki oğlanın sesi güçlükle duyuldu

''Harold ya senin?''

............

''Diyorum sana o çocuk resmen bana takıntılı, iyi bir dersi hak ediyor.- Niall? Niall? Hey orda mısın seninle konuşuyorum.''

Rahatsız sandalyede bir kaç kez kıpırdantıktan sonra gözleriyle beni inceleyen Harrye döndüm. Avuç içlerim terliyordu. Bulunduğum ortamın farkına varıp silkindim.

''Ne- Neden bahsediyorduk?''

''Dünyada mısın? Yarım saattir Mikeyden bahsediyorum.''

Yarım saat mi? Az önce Maria ile birlikteydim. Başıma giren ağrıyla irkildim, sesler kulağımı tırmalıyordu. 

''Gitmem gerek Harold.'' Ne zaman geldiğimi hatırlamadığım kafeden ayrılıp evin yolunu tuttum. 

Miğdeme giren sancıyla yere kapaklanmıştım, gözüm ve kulağım farklı yerlerdeydiler sanki yoldan geçen arabanın egzos sesini duyuyor ama ıslak betonun üzerinde kollarım bağlı şekilde durduğumu görüyordum. 

''Kahramanım!'' 

Onca sesin arasında beynime yerleşen sesle kendimi bıraktım. Her şeyi tekrar tekrar yaşıyor gibi hissediyordum. Gözlerim karanlığa doğru açılırken beynim aydınlık için yalvarıyordu. 

---

''Niall!? Niall? İyi misin bebeğim? Niall?'' 

''Anne''

Kurumuş boğazımdan çıkan iniltiyle geriye yaslandım, beyaz çarşaflarla serili bu yatakta bir daha hiç uyanmayacağımı sanıyordum. 

''Buradayım hayatım, buradayım sen iyi misin?''

Evet demek için kendimi çok güçsüz hissediyordum ama iyi olduğumu başımı sallayarak söylemekten çekinmemiştim. 

''Niall!'' 

Kapıdan bir hışımla giren Harrye gülümseyerek baktım. Yanıma oturup elimi tutmuştu. Annem bu derece yakın olduğum bir arkadaşa sahip olduğumu gördüğü için içinde havai fişekler atıyordur. 

''İyiyim ben'' dedim elini zorda olsa sıkarak. Bu sanki beni daha da iyi hissettirebilecekmiş gibi. 

''Neler oldu?'' dedi telaşla. Benden cevap alamayınca anneme döndü. Annem bakışlarını benden kaçırarak Harryi kolundan tutup çekti. 

Uzakta ne dediklerini anlayamıyordum ama ''Depoda'' dediğini duymuştum. 

''Ne Deposu'' diye söylendim. Söylendim çünkü sesim incecik çıkmıştı. Harry gülümsemekle yetindi Annem yanıma gelip elimi tuttu. ''Nereye gittiğini hatırlamıyor musun?'' ''Hayır en son yolda yürüyordum ve düştüm.'' 

''Seni terkedilmiş bir depoda kriz geçirirken bulmuşlar hayatım. Beni çok korkuttun lütfen bir daha yapma bunu.'' 

Her şey birbirine girmişti. Duyduklarım gördüklerim hissettiklerim gerçek miydi emin olamıyordum. Kendimi kaybetmenin eşiğine gelmiştim. Beni tutan tek şey ise parmaklarımda hissini hiç unutmadığım yumuşak kıvırcık saçlardı. 

,,,,,,,

Kısa oldu ama hiç yeni bölüm yazmıyorsun dediğiniz için yazmaya çalıştım. Hikaye bitmedi başlamadı bile ki bitsin ama bilgisayarımı elime alamıyorum bir türlü o nedenle geç oluyor hep. Ama şimdi umarım kafanızda bir şeyler şekillenir. Teşekkürler :)

Maybe, One Day Love Will Remember? (Narry Storan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin