"Hey sen, iyi misin?"

641 14 5
                                    

  Çok korkuyorum. Dışarıda yağmur yağıyor ve kendimi yatağıma zor attım korkudan. Nerede kaldın baba? Eğer akşam olmuşsa ve hele de yağmur yağıyorsa babamın eve geç gelmesini birçok şeye yorabilirim. Başına bir şey gelmesinden çok korkuyorum ama bu benim babam. Küçükken onun süper güçleri olduğuna inanırdım ben, tamam şimdi öyle değil belki ama yine de benim babamdan bahsediyoruz. O beni asla yalnız bırakmaz. Ben bunları düşünürken çoktan ıslak babam evin kapısını açtı. Uyuduğumu sanıyor ve sessiz olmaya  çalışıyordu. Ona seslendim:

“Baba! Ben u-uyuyamadım a-ama  send-de geç kaldın geç kaldın v-ve ben çok korkuyorum. Lütfen yanıma g-geel”

“Tamam meleğim gözlerini kapat üzerimdeki şu ıslak kıyafetlerden kurtulup geliyorum” dedi ve odasına gitti. Az sonra yanıma gelip bana sarıldı ve uyumama yardımcı olabilmek için yanıma uzandı babam.

  Ben 6 yaşımdan beri yağmur her yağdığında babamla uyurum çünkü yağmurdan çok korkuyorum. Annemi bu yüzden kaybettim ben. O lanet olası yağmur yüzünden. Her yağmur yağdığında o gün aklıma geliyor.

  Daha sadece 6 yaşındaydım. Annem ve babam avukat. Annem o akşam geç biten bir duruşmadan eve dönüyormuş. Saat çok geç olmamasına rağmen hava fazlasıyla kararmıştı, hatırlıyorum. Annem eve dönmek için bindiği taksiden inip eve doğru yürümeye başladığında ona bir araba çarmış ve tam evimizin önünde hayatını kaybetti. Annemi toprağa verdiğimiz günden beri o eve gitmedim. Hatta o sokaktan bile bir daha hiç geçmedim. Aradan 13 yıl geçti ama ben hala dün gibi hatırlıyorum annemi kaybedişimi.

  Sabah uyandığımda hava açılmıştı. Babam üzerini giyinmiş kravatını bağlamaya çalışırken kapıma dikilmiş bana sesleniyordu.

“Damla, kızım hadi uyan. Bak az sonra bir duruşmam var ve çıkmalıyım. Kızımla kahvaltı yapmak istiyorum. Hadi meleğim.”

“Tamam baba, uyandım işte. Şimdi hazırlarım kahv-“

“Hazırladım kızım ben, hadi yıka yüzünü ve gel.”

“Bitanecik babam benim ya.. Seviyorum seni. Hemen geliyorum, hemen”

Çabucak elimi yüzümü yıkadım ve kahvaltı masasına çaylarımızı koyan babamın yanına gittim. Kahvaltı yapmaya başladık ve babama sordum:

“Baba, yarın Gamze’nin doğum günü. Ona sürpriz bişeyler hazırlayacağız. Sürpriz ama ben yinede ona güzel bir hediye almak istiyorum. Ne almalıyım bilemedim, sence?”

“Gamze’yi çocukluğundan beri tanıyorum. Bence ona giyecek bişeyler alman en çok mutlu eder.”

“Haklısın baba. Gidip geçen birlikte alışverişe çıktığımızda çok beğendiği elbiseyi alacağım. Hem istediği bişey olması daha iyi olur. Ya beğenmezse?

…………………………………………………

  Doğum günü hazırlıkları için Çiğdem’in annesinin pastanesine gittik ve hazırlıklara başladık. Pastane minik fakat çok şirindi. Çiğdem’in annesi burayı harika dekore etmiş. Pudra rengi duvarlar haki-krem rengi koltuk ve masalarla sıcak bir ortamı var diye doğum gününü burada yapmaya karar verdik.

  Her tarafı süsledikten sonra işimiz bitmişti ve yorulmuştuk. Gün boyunca Gamze beni defalarca aradı fakat ya telefonu açmadım ya da geçiştirip işim olduğunu söyledim.

  Saat 6 ya gelirken Çiğdem, Emre ve Aykut’ hazırlanmak için veda edip eve gittim. Geçenlerde Çiğdem’le doğum günü için bir elbise aldık. Aslında güzel ama ben yinede almak istememiştim. Çiğdem’in çabaları sayesinde aldığım tozpembe straplez ve belinden eteklerinin ucuna kadar giderek kabaran elbisemi giyip altına da siyah ayakkabılarımı uydurdum. Makyajı pek sevmediğim için ince bir eyeliner ve hafif bir allıktan sonra saçlarımı da dağınık bir örgü yaptım. Evet, şimdi hazırım. Aslında pek de fena olmamışım. Çiğdem’e bir teşekkür borçluyum sanırım.

  Babama seslendim:

“Babacım ben çıkıyorum, çok geç kalmam merak etme.”

“Tamam meleğim, bi yanıma gel bakalım benim güzel kızım nasıl olmuş?”

  Babamın yanına gittim ve kendi etrafımda dönerek küçük bir defile yaptım.

“Çok güzel olmuşsun, aynı annene benziyorsun canım.”

  Eğildim ve babamı öptüm. Ağlamamalıyım. Ağlamamalıyım. O eyeliner kolay çekilmiyo ağlama Damla.

………………………………………………

Pastaneye gittiğimde Çiğdem ve Emre oradaydı. Yavaş yavaş davet ettiğimiz herkes gelmeye başladı. Çok kimseyi çağırmamıştık ama yine de herkesin toplanması saat 8 i buldu. Herkes geldikten sonra Gamze’yi aradım ve acilen buraya gelmesi gerektiğini söyledim. Ona harika bir sürpriz oldu ve gece yarısı oluncaya kadar eğlendik. Hediyemi çok beğendi ve hemen orada giyindi. Kutlama bitip herkes evine dağıldığında saatin gece yarısını geçmeye başladığını görüp bir taksiye atladım.

  Eve çok yaklaşmıştık ama bir anda yağmur ve şimşekler çakmaya başladı. Kahretsin. Korkuyorum. Taksiye evin önüne kadar gitmesini söyler ve hemen eve girerim diye düşünürken bir anda sokak girişinin kapalı olduğunu gördüm. Yol çalışmalarından kalan iş arabaları hala oradaydı ve sokağa giriş yoktu. Babamı aramak için telefonu elime aldım. Hayır!! Ne zaman şarjı bitti bunun?!

  Mecburen taksiden indim ve koşar adımlarla ve korkarak eve doğru yürümeye başladım. Ev,mizin olduğu sokakta eski, harabe bir kilise vardı. Oraya çok sık giderdim. Ağlamak ve yalnız kalmak için. Tam kilisenin önünden geçerken gelen gök gürültüsün sesiyle kulaklarımı kapadım ve kilisenin içine doğru koştum. Lanet olsun şimdi buradan çıkıp eve gidecek cesareti nasıl bulacağım? Korkuyorum!!! Buradan çıkamayacağımı anlayıp yağmur durunca eve dönmeye karar verdim ve harabenin ortasına doğru ilerleyip yere çöktüm. Ağlıyordum. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım, evet. Ben ağladıkça sanki gökyüzü sinirlenip daha da şiddetli şekilde korkutucu sesler çıkarıyordu.

  Orada oturmuş ağlarken arkamdan gelen ayak seslerini duydum. Ağlamaya ara verip o tarafa doğru döndüğümde bana seslendi:

“Hey sen, iyi misin?”

…………………………………………………………..

 Herkese merhaba :D Buralarda yeniyim ve acemiyim. Hikayemi bir arkadaşımla birlikte düzenliyor ve gidişata birlikte yön veriyoruz. Lise 1 öğrencisiyiz ve hikaye konusunda çok yeniyiz. Fikir ve desteklerinizi bekliyoruz ve tabi ki votelerinizi de :D

YağmurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin