"Güzelim"

60 14 3
                                    

Hayatta insanın vazgeçemediği şeyler vardır ya.. Kimi için oyuncak ayıcığı kimi için çikolatası kimi için en yakın arkadaşı kimi için de kitapları vardır. Ama aile... Anne ve baba kim için vazgeçilebilir bir şeydir ki?

Ben annemi çok küçükken kaybettim. Babam benim hem annem hem babam oldu. Kız çocukları babaya düşkün olur derler ya, benimki daha da ayrı bir bağ. Babam olmasa bugünlere gelemezdim ben.

Babamın hastanede olduğunu duyduğum anda o gün geldi aklıma, annemi kaybettiğim gün. Ne yapacağımı şaşırdım ve eşyalarımı alıp çıkışa koştum.

(Mert'in gözünden)

Herkes çok mutluydu iki dakika öncesine kadar. Damla'ya gelen ve babasının hastanede olduğunu haber veren o telefondan önce. Damla bir anda neye uğradığını şaşırmış bir halde etrafına bakındı ve derhal ayağı kalkarak çıkışa doğru koştu. Arkasından ben ve diğerleri de koştuk. Damla bir taksi arıyordu. Onu kolundan tuttum ve diğerlerine seslendim.

"Damla'yı ben alıyorum çocuklar, siz Emre'yle gidin."

Tam arabaya biniyorduk ki Emre seslendi.

"Mert! Abicim hangi hastane?"

Sürekli gitmemiz için telaşla etrafa bakan Damla'ya sordum.

"Güzelim, hangi hastane ?"

"Ben... şey.."

"Hangi hastane Damla ? Hatırlıyor musun güzelim ?"

"Şey... Şişli.. Evet, Şişli Devlet Hastanesi"

"Tamam, abi hadi acele edin Şişli Devlet Hastanesi. "diye seslendim Emre'ye.

Hastaneye giderken bir ara Damla'ya baktım. Hala sessiz sessiz ağlıyordu. Direksiyondaki ellerimden birini elinin üzerine koydum.

"Sakin ol, iyi olacak."

Bana döndü ve gözlerimin içine baktı. Hafifçe gülümsedim ona. Umut vermeye çalışarak gülümsedim.

Gözleri kızarmıştı ağlamaktan. Onu kilisede gördüğüm haline benziyordu. Çok güzeldi her zamanki gibi ama yüzündeki o üzgün ifade ona hiç yakışmamıştı. Mutlu olmak, mutlu görünmek herkese yakışır belki ama Damla farklı. Onun hepmutlu görünmek gibi bir zorunluluğu var sanki. Şidi onu böyle görmek kötü hissettiriyor bana.

Hastaneye geldik ve koşarak içeriye girdi Damla. Onun arkasından hastaneye girdiğimde hemşirelerden biriyie konuşuyordu. Dönüp bana baktı

"İkinci kattaymış." dedi.

Bana bunu söylemesini beklemiyordum. İki gündür hep yaptığı gibi yine beni umursamadan yukarı koşmasını falan beklerdim.

Kızarmış güzel gözlerini gözlerime çevirerek benimle konuştu

"Benimle gelir misin?"

"Tabiki" dedim ve birlikte yukarı çıktık.

Odanın önüne geldiğimizde kapının yanındaki camdan babasına baktı.

Uzun boylu saçlarına hafif aklar düşmüş ama yine de dinç duran bir adamdı. Hastanede olmasına rağmen. Damla sanırım annesine benziyor çünkü babası Damla'ya göre daha esmer ve daha koyu renkli saçları vardı. Bir solunum ünitesine bağlıydı ama yanımıza yaklaşan doktor anlatmaya başlayında durumunun şu an pek de kötü olmadığını anladım.

"Siz yakını mısınız ?"

"Evet, ben kızıyım. Neyi var ?"

" Sakin olun küçük hanım. Şu an her şey kontrolümüz altında. Durumu stabil. Şimdilik korkulacak bir şey yok fakat.."

"Fakat ne ? Babamın neyi var lütfen söyleyin ?!"

"Sakin ol Damla. "

"Sakin olamam Mert. Oradaki benim babam !" dedi hıçkırklarının arasında. Yine ağlamaya başlamıştı. "Sakin olamam. " diye sayıklarken omuzlarından tuttum onu ve başını omzuma yaslayıp ağlamasına izin verdim.

Bize bakan doktor kafasıyla "Ben sonra gelirim" işareti yaparak uzaklaştı ve hemen sonra Emre ve diğerleri geldi.

Herkes bize şaşkınlıkla bakarken Gamze geldi ve Damla'yı kollarımdan aldı.

Bir süre sonra Gamze'den ayrılarak içeri girdi. Bende Emrelere gitmemiz gerektiğini işaret ettim. Ardından arabama atlayıp, eve geldim. Elimi yüzümü yıkayıp, koltuğa uzandım ama, bir türlü aklımdan çıkaramıyordum. Damla'yı. Acaba şu an ne yapıyordu? Yemek yemiş miydi? O şapşalın bunları düşündüğünü hiç sanmıyorum. Bir süre sonra bu düşüncelerle baş edemeyeceğimi anlayıp Damla'nın yanına gitmek için arabama atladım. Neden yanına gittiğimi, neden onu bu kadar önemsediğimi hatta gidince ne yapacağımı bile bilmiyordum ma gidiyorsum işte.

Hastaneye geldiğimde kapının az ilerisindeki bankta oturan Gamze'yi gördüm. Telefonla konuşuyordu. Ona selam vermeden içeri girdim. Muhtemelen görmemişti beni.

Yukarıya çıktığımda camdan gördüğüm manzara beni bile etkilemişti. Ben babamla hiç böyle bir sevgi beslememiştim ama Damla onu çok fazla önemsiyordu. Evet, baba sonuçta ama ben Damla'nın şu anki halind olabilir miydim bilmiyorum.

Bir süre camdan Damla'ya bakıp içeri girdikten sonra sessizce yanına gittim. Çok masum bir şekild uyuyşordu. Ağlayarak uyuduğu çok belliydi. Bir eliyle babasının elini tutmuş diğer elini başının altına koymuş, yatağa yaslanmıştı. Karamel rengi güzel saçları yataktan aşağı sarkıyordu. Çok rahatsız bir şekilde yattığı için. Onu yandaki boş koltuğa taşımaya karar verdim. Bir elimi başının altına yavaşca koyduktan sonra diğer elimle de bacaklarından tutup kucağıma aldım. O kollarımın arasında yavaşça havalanırken kırılacak bir şeymiş gibi onu uyandırmamaya çalışarak oradan kaldırdım.

Omu kollarıma aldığımda mırıldandı ve minik kollarını boynuma sardı. Bu şekılde sosnsuza kadar kalabilirdim ama o kalamazdı uyuması gerekiyordu. Onu yavaşca koltuğa bıraktım. Fakat boynumdaki kolları bu sefer de elime kaydı ve "Baba gitme" diyerek elimi sıkıca tuttu. O sırada o kadar masum duruyordu ki dudaklarımın alnına dokunmasına engel olamadım..

..................................

Hayalet okuyucuyu kimse sevmez voteleyelim lütfeeeen.. :)

Bayağı geciktik sanki ? :D

Arkadaşlar çok özür dileriz ama sınavlar yazılılar üst üste geldi. Aslında bir haftadır bölüm hazırdı fakat yayınlayamadık. Merak etmeyin sizin yerinize sınıf arkadaşlarımız bizi dövüyorlar :p

Umarım begenirsiniz..

Sizi seviyoruz ❤

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 28, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YağmurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin