Klube Hoş Geldin

12 2 0
                                    

Y.N: Yorumlarınız benim için değerli. Lütfen eksik etmeyin.

================================

Gözlerimi yavaşça açtım, başımdaki ağrı o denli ağırdı ki kusmamam bir mucizeydi. Elimi başımı yoklamak için götürecektim ki, elimi sıkan kayışları fark ettim.

Bağlanmıştım.

Kafamı sola çevirdim, haraketli bir zeminin üstündeydim. Muhtemelen bir kamyondu bu.

Sağımda bir haraketlenme fark ettim, ve genç bir ses.
-Görünüşe göre uyandın, bir an yolun sonuna kadar uyuyacaksın sanmıştım.

Başım konuşmama engel olacak kadar kötüydü fakat denemeliydim. Sesim kısık, ama anlaşılırdı.
-N..neredeyim? Neler oldu?
Başımı korkarak sesin sahibine çevirdim aynı anda.

Genç adam kıkırdadı.
Üzerindeki formada ATYA kısaltmasından bir logo vardı, ayrıca askeri uniforma giyiyordu. Parçalar yavaş yavaş oturmaya başlamıştı... Ben.. Dönüşebilmiş miydim?!

Asker küçümsercesine konuştu.
-Başaramadın, ve aksi bir deve dönüştün.
Yanı başıma tükürdü.
-Senin yüzünden insanlar öldü.

Sadece kamyonun motorunun gürültüsü. Geri kalan 6 saatimi aracın tavanına bakıp düşünerek geçirdim.

Benim yüzümden, aptal bir deve dönüşmem yüzünden insanlar ölmüştü. Kaç kişiydi? Kaç yaşındalardı ki?! Aralarında çocuklar bile vardı...
Ve şimdi, sıra bende idi. Öldürülüp çürümek üzere terk ederlerdi beni muhtemelen. Ben bir pisliğim.

Kamyon gürültüyle durdu. Gelmiştik, askerin haraketlenmesinden anlamıştım. Uzun zamandır gün ışığı görmemiştim.. Acaba gece miydi yoksa gündüz mü? Dışarıda hava nasıldı? Kamyonun boğucu havası ve beni sarmalayan kayışlar yeterince kötü hissettiriyordu zaten.
Böyle mi ölecektim? Henüz yapmak istediklerim vardı... Belki aşık bile olabilirdim! Ama artık, bitti.

Kamyonun bagaj kapağı gıcırtıyla açıldı.
İçeri akın eden temiz hava ciğerlerimi yaktı, gün ışığı resmen gözlerimi yokladı. Gözlerim ışığa alışana kadar dinlemekle yetindim. Askerlerde bir telaş vardı, içeride bir tane olmasına karşın dışarıda onlarcasının sesi duyulabiliyordu.
-Sedyeyi getirin!
Genç askerin sesiydi bu.
Sırtımdan biri beni itti ve sertçe yuvarlanarak kamyondan düştüm, dirseklerimden yardım alarak başımı korudum. Burada bitiyordu sanırım.
Bir dakika. Eğer beni burada vuracaksalar, sedyeyi ne yapacaklar? Üstelik hala bağlıyken..
Kafamı bağlara rağmen kaldırdım, ve karşımdaki ise...
80M betondan devasa ve kilometrelerce giden bir Duvar.

Omuzlarımdan tutularak sedyeye kondum ve duvarın girişi olarak tahmin olduğum kapıya doğru beni iki asker itti. Hepsinde aynı logolar vardı, ATYA.
Maskelerinden yüz ifadeleri belli olmuyordu, ya da konuşmadıkları için sesleri. Bildiğim tek şey, burada ne olduğunu bilmediğimdi.
Yerde sürüklenerek ve tiz sesler çıkararak kapı açıldı.

Askerler aynı anda kafalarını onaylarcasına sallayıp bağlandığım kayışı hızla kesip yeniden hızlıca sedyeyi benimle beraber kapının ardına sürdüler.

Atılması gereken bir çöp gibi.

Kapı aynı gürültüyle kapandı. Sadece baka kaldım. Serin hava ve üzerimdeki t-shirt titrememe sebep oldu.
Kurtulduğum bağlardan yavaşça doğruldum ve oturur pozisyonda kapıya bakmaya devam ettim, şimdi ne yapabilirdim ki? Sürüldüm resmen.
Omuzumda bir el hissettim.

Bu el beni delirtecek, çok mutlu edip öldürtecekti.

Kızıl saçlı kirli yüzlü benim yaşlarımda bir kız bana gülümsüyordu. Sesi hava kadar serin ve güzeldi.
-Klube hoş geldin.

Mecha 84Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin