Çığlık sesleriyle uyandım güne her zaman olduğu gibi. Yatakta doğruldum ve kendime geldiğime emin olduktan sonra ayağı kalktım ve adımlarımı salona doğru yönelttim. İçeri girdiğim anda annemin salonun bir köşesine atılmış oraya sindiğini gördüm artık içim acımıyordu çünkü bu görüntüyü görmeye alışmıştım. Babam bakışlarını anneme sabitlemiş bağırıp küfr ediyordu. Onu takmayarak anneme doğru yöneltmişken adımlarımı saçlarımda bir baskı hissettim ve babamın beni saçımdan çektiğini anladım ve sonrasında yüzüme bir tokat ineceğini biliyordum beni yanıltamdı ve o tokadı suratıma attıktan sonra beni de bir köşeye itekledi.
''Sana bir daha benimle annen arasına girme, odandan çıkma demedim mi ?'' diye bağırdı.
Yüzüne boş boş baktıktan sonra ayağa kalktım ve pes etmeden anneme doğru yürüdüm pes etmeyeceğimi , bana naparsa yapsın tekrar bir şekilde ayağa kalkacağımı bilidiği için sesini çıkarmadı. Annemi kaldırtıktan sonra salondan çıktım onunla beraber. Annemi yatak odasına götürüp yatağının üstüne oturmasına yardımcı oldum. Çok ağrısı olduğunu yine babamdan ağır sekilde şiddet gördüğü belliydi. Annem'in gözlerinin içine baktım 'yeter artık' der gibi. Ama o yine gözlerini kaçırdı benden. İstediğim cesareti bir kez daha gösteremedi. Bende bakışlarımı kaçırdım ondan, kapı sesi geldi ortalığı mahvedip yine işine gitmişti.Düşünceler esir aldı benliğimi.
'Babam, annemden nefret ediyordu.'
Bu gerçekle benim bile kalbim ezilirken annem yıllardır bildiği halde sadece susmuştu. Sürekli sorun olmadığını idare ettiğini ve biz bu evden gidersek herşeyin daha kötü olacağını söylemişti. Ben her zaman söylemişimdir ona bakıcağımı gerekirse gece gündüz çalışıp onun için herşeyi yapacağımı. Kabul etmemişti bende söylemeyi bırakmıştım.
Düşüncelerimi bir kenara bıraktım anneme son bir bakış attıktan sonra kendi odama doğru ilerledim. Saat 10:00 olduğu halde dışarı çıkmak için hazırlandım. Saat 12 de iş başı yapacaktım. Daha çok vaktim vardı. Hazırlandıktan sonra etrafı toparladım ve annemi kontrol edip evden çıktım. Evimiz sahile yakındı ve deniz benim hem büyük korkum hem de huzur kaynağımdı. Deniz'e düşsem boğulurdum çünkü sudan deli gibi korkuyordum. Ama sahilde kayalıkların üstüne oturup dalga seslerini izlemek, dalgaların kayalara vuruş sesini duymak bana huzur veriyordu.
Sahile doğru ilerlerdim,yolda yürürken küçük bir çocuğun tezgah açıp simit sattığını gördüm ve ona doğru ilerledim.
''Merhaba yakışıklı ordan bana 2 tane simit verirmisin ?''
Gözlerimin içine bakıp bir şey söylemeden simitleri uzattı bana. Yanağını sıktım ve teşekkür edip yanından ayrıldım. Kayalıklara oturdum aldığım simitleri yerken bugün sabah olanları düşündüm ve sinirlenmeme engel olamadım. 2 tane simit doymama yetmemişti zaten.Çok yemek yiyen biriydim ve kolay kolay doymazdım buna rağmen kilom da gayet iyiydi. Şu an en son düşünmem gereken doymamış olmamdı.
Saate baktım 11.30 olmuştu zamanın nasıl geçtiğini anlam verememiştim. Olduğum yerden kalktım ve çalıştığım cafe ye doğru ilerledim. Az önce simit aldığım çocuğun yerinde olmadığını gördüm o anda karşıdan karşıya geçiyor olduğunu gördüm.
Kafamı çevirdiğim an gördüğüm şey üzerimden kaynar suların dökülmesine sebep oldu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK DUVAR
Ficção AdolescenteÇektiği acılarla büyümeyi öğremiş Vera. Hayatın onu yapayanlız bırakmasıyla öfke ile büyümüş etrafını yakıp kavuran Rüzgar.