-Örümcek-

61 11 4
                                    

Merhaba arkadaşlar!! :)) Yeni bölüm çok çok gecikti biliyorum ama 3 haftadır ilham gelmiyor :/ Hikayenin kurgusunu daha önce planlamıştım fakat Lydia'nın kardeşi fikri aklıma daha yeni geldi ve bu yüzden kurguyu baştan düzenlemem gerekti :D Ayrıca bu sene 8. sınıfım.Biliyorsunuz ki sınavım var ve çok çalışmam gerek. Yorumlarınız çok hoşuma gitti fakat yorum yaptığınız hikayeleri silmek zorunda kaldım çünkü yeni bir hikayeymiş gibi yayınlamışım :(( Umarım tekrar vote ve yorum yapar beni mutlu edersiniz ^.^ İyi okumalar!! :))

''Senin ailen yok mu?'' diye sorunca Lydia olduğu yerde kalakaldı. Böyle bir soruyu neden sormuş olabilirdi? Hemen kendini toparlayıp söze girdi. '' Annem ve babam biz küçükken ölmüş. Karanlıklar Efendisi onları öldürmüş.'' Kenrtil şimdi neden Lydia'nın da onlarla gelmek istediğini daha iyi anlıyordu. Onun içinde de hepsi gibi intikam duygusu vardı. Karanlıklar Efendisi'nden alınacak bir intikam... '' Biz?'' ''Kardeşim ve ben.'' ''Peki şimdi o nerede?'' '' Genya ve ben kaçarken onu Os Alta'da bırakmak zorunda kaldım.'' ''Neden?'' Lydia, yerde gördüğü ağaç kabuğunu alıp konuşmaya devam etti. ''Karanlıklar Efendisi eninde sonunda bizi bulacak ve..'' Yutkunup devam etti. ''Ve öldürecek.Bizi bulduğunda Arthur'un da yanımızda olmasını istemedim.'' Kentril, Karanlıklar Efendisi'nin  adını duyunca yüzünü buruşturdu.

...

Kendine daha güzel bir isim bulamamış mıydı acaba? Lydia güldü. Kentril, ona korkunç bir bakış attı ve yerde gördüğü son ağaç kabuğunu da alıp Lydia'yı arkasında bırakarak diğerlerinin yanına gitti. Lydia, duyduğu garip baykuş sesiyle yerinden zıpladı ve hızlı bir şekilde Kentril'ın yanına koştu. Kentril, yanında nefes nefese kalmış olan Lydia'ya bakarak sırıttı. ''Ne?'' ''Hiç. Hiçbir şey yok. Sadece omzunun üstündeki örümceğe gülüyordum.'' Lydia, gözlerini kocaman açtı ve çığlık atarak koşmaya başladı. ''Lydia dur!! Şaka yaptım. Lydia!'' Hala çığlık atarak koşan Lydia, Kentril'ın söylediğini duymamıştı. Kentril, yakınlaştıkları kamp alanına doğru gidip topladıkları ağaç kabuklarından oluşan yığını bıraktı ve kimseye bir şey söylemeden Lydia'nın arkasından gitti. Onu -Lydia'yı- bulduğunda bacaklarını kendine çekmiş, başını da bacaklarının üstüne koymuş , ağlıyordu. Kentril onu yerden kaldırdı ve sarıldı. ''Ben bu kadar korkacağını tahmin edememiştim. Özür dilerim.'' ''...'' ''Lydia, iyi misin?'' Lydia, Kentril'ın kollarından ayrılarak kafasını salladı ve hıçkırıklarla karışık bir şekilde ''A-artık gid-gidebilir mi-yiz?'' diye sordu. Kentril, başıyla onayladıktan sonra yürümeye başladılar. O gün Lydia hiç konuşmamıştı. Genya, ona ne olduğunu sorsa da cevap alamadı.

     Sabah Kentril, erkenden kalkıp ormana doğru gitti. Zaten gece de doğru dürüst uyuyamamıştı. Lydia'nın örümceklerden bu kadar korkmasının sebebi neydi acaba? Kendi iç sesiyle kavga ediyordu. İç sesi ona, kızlar herşeyden korkar derken o, başka bir nedeni olmalı diyordu. Ormanda biraz yürüdükten sonra, diğerlerinin yanına döndü. Herkes çoktan kalkmış yola koyulmak için Kentril'ı bekliyorlardı.Kentril gelince yola çıktılar. 

Bölüm biraz kısa oldu fakat  heycanlı yerlerde kesmek istiyorum bölümleri. Şimdi diyeceksiniz bunun neresi heyecanlı.Ama yolda karşılacakları tehlikeler, zorluklar var :D Multimedia'da  Kentril var ^.^

Siyah YolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin