-Yemek-

38 8 2
                                    

‘’Evet. Bu duyduklarınız hoşunuza gitmeyebilir. Lütfen sözümü kesmeden anlatmama izin verin. Bu cesareti bir daha kendimde bulamayabilirim çünkü.’’ Hepsi kafalarıyla Lydia’yı onayladılar. ‘’Benim ailem ile Lucas’ın ailesi çok yakınlardı.’’ Lydia’nın konuşması bir soru ile bölündü. ‘’Lucas da kim?’’

Genya,Kentril ve Lydia aynı anda ''Karanlıklar Efendisi'' dediler. Lydia devam etii. ''Biz de Lucas ile çok yakın dosttuk o zamanlar.'' Kentril, gözlerini kocaman açarak Lydia'yı dinlemeye devam etti. ''Peşinde olduğunuz miras Lucas'ın babasının, yani Zactarus'un mirası. Babamla Zactarus çok yakın arkadaşlardı. Zactarus, koca bir hükümdar iken benim babam bir çiftçiydi. Babamla aralarının iyi olmasının nedeni ise kıtlık zamanında babamın tarlada yetiştirdiği ürünlerin bir kısmını ona vermesiydi. Zactarus, çok kibirli ve kendini düşünen biriydi. Bir gün Zactarus çok hastalandı ve kentteki herkesten yardım istedi. Lucas, babasının hastalığına üzülmüyor, aksine babası ölünce yerine kendi geçeceği için seviniyordu. Bende buna dayanamayıp Genya'yı çağırdım ve ondan Zactarus'u iyileştirmesini istedim. Fakat yapamadı.'' ''Hastalığı çok ilerlemişti Lydia, üzgünüm.'' dedi ve başını öne eğdi Genya. Lydia, elini Genya'nın dizine koyarak gülümsedi. Genya da ona gülümsemeyle karşılık verdi ve Lydia devam etti. ''Zactarus öldükten sonra yerine Lucas geçti ve halkı katletmeye başladı.'' ''Neden?'' ''Nedenini kimse bilmiyor. Babası öldükten sonra tam bir cani oldu. Herkesi ama herkesi teker teker öldürüyordu. Çocukları öldürülmek üzere olan kadınların yalvarışları hala kulağımda.'' Lydia'nın gözlerinden iki damla yaş süzüldü. Kentril, büyük bir merakla ''Lucas herkesi tek tek öldürüyordu ve sen hala onun yanında mıydın?'' Diye sordu. ''Evet. Onu defalarca engellemeye çalıştım ama olmadı, yapamadım. Hep onun yanındaydım, ta ki ailemi katledene kadar.'' Kentril ve Genya dışında herkesin gözleri kocaman oldu. Kentril ve Genya bunu önceden bildikleri için fazla şaşırmadılar ama heyecanla dinlemeye devam ettiler. ''Hepsini gözümün önünde öldürdü. Geriye sadece Arthur ve ben kaldık.'' Lydia durdu. Beyni şuan bomboştu. O anlar gözünün önünde teker teker yeniden canlandı. Kan kokusu, çığlıklar, ölenlerin yakınlarının feryatları... Hepsini tek tek hatırladı. Gözlerini sımsıkı kapadı ve açtığında ona bakan gözlerle karşılaştı. ''İşte anlattım. Bir şey demeyecek misiniz?'' Hiçkimse söyleyecek hiçbir şey bulamadı. Söyleyecek ne vardı ki bu anlatılanların üstüne? Koca bir hiç. Yine de Kentril bir şeyler söylemesi gerektiğini düşündü. Ailesi ile ilgili olmasa da teselli edici bir şeyler söyleyebilirdi. Düşündü ve sonunda kendini dudaklarından çıkan kelimelere bıraktı. ''Lydia ben... Ben çok üzgünüm.'' Kentril susunca Darrick dayanamayarak ''Ailen ve ölen herkesin intikamını alacağız.'' dedi ve ekledi ''Söz veriyorum.'' ''Söz veriyoruz'' dedi Zayl. Lydia gülümsedi. İçten bir gülümsemeydi bu. Karınlarını doyurup hesabı değerli taşlar ile ödedikten sonra tekrar yola koyuldular. Bu kez aralarında hiçbir sır yoktu...

*                 *              *

''Bence burası iyi.'' ''Hayır. Şehrin çok yakınında. Burada ateş yakarsak bizi farkedebilirler.'' ''Ormanın derinliklerine gidelim.'' ''Gece ormanın içi çok tehlikeli olur.'' ''Yakalanmak istemiyorsak tek çaremiz bu.'' Darrick'in son sözleriyle herkes ormanın derinliklerine gitmeyi kabul etti. Hiçbiri fazla gitmek istemediler. Etrafını ağaçların sardığı boş bir alan bulup yerleştiler. Birkaç ağaç parçası bulup ateşi yaktılar. Isınmak için hepsi ateşin etrafında toplandı. Kısa bir süre ateşi izledikten sonra, herkes esnemeye başlayınca, yatmaya karar verdiler.

    Sabah uyandıklarında etraf çok sessizdi. Şehrin gürültüsü, hatta kuşların ötüşmeleri bile yok denecek kadar azdı. Sanki tüm kasaba yas tutuyordu. Herkes uyandığında akşam yaktıkları, fakat küllerinden hala duman çıkan, sönmüş ateşin etrafında toplandılar. Şehre nasıl ineceklerini tartışmaya başladılar. ''Şehre inersek anında yakalanırız.'' ''Arthur'u almamız gerek.'' ''Ama nasıl?'' ''Ben şehre inerim.'' Herkes Lydia'ya döndü. ''Hayır Lydia asla olmaz. Şehre inecek en son kişi sensin.'' ''O benim kardeşim.'' ''Biliyorum Lydia. Kardeşin akşam senin yanında olacak.'' Lydia tam ağzını açacakken Kentril ''Söz.'' dedi. Bunun üzerine Lydia ağzını kapadı. Kentril bu aralar çok söz vermişti. Korkuyordu. Arthur'u bulamamaktan, sözlerini tutamamaktan korkuyordu. Herkes sessizliğe gömülmüştü. Sessizliği bozan Zayl'in kılıç sesi oldu. ''Kim var orada?'' Herkes Zayl'in kılıcını doğrulttuğu yere bakıyordu, fakat orada kimse gözükmüyordu. Dal kırılmasına benzer bir çıtırtıyla hepsi ayaklandılar. Kentril aklına yaşadığı saçma ceylan olayını getirdi ve kafasını sallayarak yerine oturdu. O sırada acı bir inleme duyuldu. Kentril bu sefer yerinden sıçradı. Kimsenin bunu görmediğini umut ederek diğerlerinin yanına gitti. Darrick ''Ben bakarım.'' dedi. Genya, endişe ile Darrick'e bakarken, Darrick ona gülümsedi. Genya da acı bir gülümseme ile karşılık verdi. Darrick dikkatli adımlarla ilerlerken acı içinde kıvranan birini gördü. '' Bayan, iyi misiniz?'' ''Oradan bakınca iyi gibi mi duruyorum?'' diye cevap verdi gizemli kız. 

Merhaba arkadaşlar yepyeni bölümle, upuzun bir aranın ardından karşınızdayım :D Karşınızda liseli bir ergen durduğu için lise problemleriyle uğraşıyordum ama artık yeni bölümler daha sık gelecek :D Multimedia'da Arthur var :D

Öpücükler...

Siyah YolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin