"İstersen gitmeyebilirsin. Burası sonuçta senin evin." Dedi valizimi eline alıp merdivenlerden inerken. Benim hayatımı mahfeden insanlarla aynı evde kalamazdım. Merdivenden indiğimizde valizi yere bıraktı babam."Gitsem iyi olucak." Valizi kapıya doğru çekerken kolumu tuttu ve "Nerde kalıcaksın? Paran var mı?." elini ceketinin cebine attığında iki yüzlülük iki deste çıkarttı. İşte benim babamda buydu. onun için önemli olan paraydı. Gitme bile demiyordu, ki deseydi de kalmazdım o da ayrı. Çıkarttığı paraları elime tutuştururken elimi çektim.
"Bana yeticek kadar param var, gerek yok." Evin dışına çıktığımda Arkamdan bana bakıyordu, elinde bir bardak viski siyle beraber. Son bir kez eve baktım. Camdan gördüğüm kişiyle gözlerim dolma noktasına geldi. Annemdi. Ve yine elinde içkisi, olmazsa olmazı. Duygusuz bir şekilde bana bakıyordu. Ne ağlıyordu, ne gülüyordu. Onun umrunda olmadığım burdan belliydi. Annelik kadar kutsal bir şeyi o hak etmiyordu. Hep ondan daha iyi bir anne olucağıma dair kendime söz veriyordum. Arkamı dönmeden önce son kez baktığımda camda yoktu, gitmişti. Sağ gözümden, ardından sol gözümden düşen göz yaşlarına aldırış etmeden yürümeye başladım.
Boğazımda bir yumru vardı sanki. Nefes almam, yutkunmam mümkün değildi sanki. Rüzgar, ıslak yüzüme çarpıyordu sürekli. 17 yaşındaki bir insana göre fazla yalnızdım, fazla çaresizdim. Ne gidecek yerim vardı, ne de endimi yorgun bitkin, kötü hissettiğimde sarılabilecek bir annem vardı. Oysa ki küçükken böyle miydim. Bir tane günlüğüm vardı. Her gece oraya
'her ne olursa olsun, mutlu olucağıma dair kendime söz veriyorum'
yazardım. Sonra da 'annemden daha iyi bir anne olucağıma söz veriyorum' da yazardım. Mutlu olamadım. izin vermediler. Ama daha iyi bir anne olucam. Annelik kelimesinin hakkını sonuna kadar vericem. Çocuklarıma annemin yapamadığını yapıcam. onlarla ilgilenicem, vakit geçiricem. Ama en önemlisi, onları gerçekten çok sevicem. Bunun için kendime söz veriyorum...Kalmak için gittiğim otelin içine girdiğimde, resepsiyonun önünde duran adam koşarak yanıma geldi.
"Hoşgeldiniz Güneş hanım. Valizinizi alayım." diyerek elimden aldı. resepsiyona geldiğimde bana bakan adama "Oda istiyorum. çok değil, bir kaç gün kalacağım." dediğimde hemen önündeki bilgisiyardan bir şeyler bakmaya başladı. Çekmeceden çıkarttığı kartı güler yüzüyle bana uzattı ve "Buyurun Güneş hanım. Siz isterseniz çıkın, arkadaş valizinizi getirir." dediğinde başımı teşekkür ederim der gibi salladım ve odaya gitmek için asansöre bindim.
Odanın önüme geldiğimde kartı okutup içeri girdim. Soyadınız Soydan olumca tabi en güzel odayı veriyorlar size. Halbuki babam beni hastaneye ziyarete geldiğinde bana, 'Sen bu soyadını hak etmiyorsun!' demişti. O zaman bu odayı da hak etmiyordum.
Düşüncelerimi kafamdan silip kendimi yorgun hissettiğimi hatırladım. Odaya gelen görevliden valizimi alıp sıcak bir duşa girdim. Şu zamanlarda en çok ihtiyacım olan şey buydu her halde...~~~~~ATEŞ' den~~~~~
Şu aralar baya yoğundum ve çok yorulmuştum. Eve geldiğimde tek istediğim sıcak bir duştu. Hızla üzerimdekileri çıkarttıktan sonra sıcak duşuma girdim. Gevşediğimi hissedebiliyordum.
Aşağıdan gelen kapı sesleriyle duştan çıkıp belime havlu bağladım. Elime aldığım diğer havluylada saçımı kurulamaya başladım. Odanın kapısı açıldığında içeri Gözde girdi. Yoksa Çiğdem miydi? neyse ne.
"Çıkmadan yetişmek istedim." diyip yanıma geldi. Yüzündeki azgın sırıtmadan ne istediğini anlamıştım. Ellerini çıplak vücudumda gezdirmeye başladı. Aynı şekilde bende güldüm ve kızı hızla yatağa attım.
![](https://img.wattpad.com/cover/110803192-288-k29589.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK!
Teen FictionBir yandan ailesi, bir yandan da onun için savaşan adam. Kız hangisini seçecekti?... ------------------- "İzin ver yanında olayım. Bütün acılarını unutturayım sana. Her şeye yeniden başlayalım, yeniden doğalım beraber... Sana hissettiğim şeyler çok...