Bölüm parçası: Güntaç Özdemir-Benimle Yan
Umarım seversiniz. Keyifli okumalar...
İkizlerin de farkları vardır ama bizim hiçbir farkımız yok. Yani dışarıdan bakıldığında.
Aramızdaki bu 'aynılık' bazen iyi olabildiği gibi bazense sinir bozucu bir hal alabiliyor; insanların sizi karıştırması gibi.
Sevgililerimiz bile karıştırıyor. Bir düşünsenize, sevgiliniz karıştırıp sizin yerinize ikizinizi öpüyor. Ortada karışıklık var ve siz sinirlenseniz de kimseye kızamıyorsunuz.
Kime kızacaksınız ki? Çok benzediğiniz için karıştırıp ikizinizi öpen sevgilinize mi? Yoksa, sevgilinizin gidip öptüğü ikizinize mi? Hiçbirine kızamazsınız. En büyük sorun da bu ya; ortada yapılan bir yanlış var ama suçlu yok.
Her neyse.
Aynı kıyafetleri giymek istediğimiz halde giymeyiz. En azından kıyafetlerimiz farklı olsun, öyle değil mi? Okula giderken mecburen aynı giyiniyoruz tabii.
***
Liseyi çok seviyorum. İlkokuldaki gibi saçma espriler, kızlara bulaşan erkekler, yüksek not alma çabası yok mesela.
İyi espri yapamayan, çevreden kötü tepkiler alınca bir daha yapmıyor. Erkekler, kızlara 'manita' gözüyle baktıkları için bulaşmak akıllarından geçmiyor bile. Herkes "50 alsam yeter" diye düşündüğü için not yarışı da yapılmıyor.
***
Her okul günü yaptığımız gibi saçlarımızı dağınık bir topuz yaptık. O hiç sevmediğim okul tişörtünü ve dizlerimin bir karış üzerinde olan okul eteğimi de üzerime geçirdiğimde hazırdım.
Eyşan da hazırlığını tamamlamıştı ve birlikte, mutfaktaki bizim için hazırlanan kahvaltı sofrasına oturduk. Kahvaltı yapmak gibi bir huyumuz yoktur. Annem bunu bilmesine rağmen, belki bir şeyler yeriz ümidiyle her sabah bize kahvaltı hazırlar. Her zaman olduğu gibi bir şeyler atıştırıp evden çıktık.
Okul evimize uzaktı. Bu uzun yolu otobüse binerek gidiyorduk. Tabi durağa ulaşmak 20 dakikamızı alıyordu.
"Yine beni dinlemiyor musun sen?"
Eyşan'ın sesi ile dikkatimi ona verdim. İkimizde gevezeyizdir ve konuşur dururuz ama birimiz konuşurken, diğerimiz onu dinlemeyip düşüncelere dalar.
"Eyşan, artık alışmalısın buna. Ben konuşurken nasıl sen beni dinlemiyorsan ve düşüncelere dalıyorsan, ben de aynısını yapıyorum."
Bu cevabıma karşılık, yüzünü asarak adımlarını hızlandırdı. 'Tripli Ergen' moduna bürünmezse olmaz zaten. Bende ona yetişebilmek için adımlarımı hızlandırdım.
Yol boyunca, Eyşan Hanım tribine devam etti ve konuşmadan durağa vardık.
Başımın arkasına yediğim sert darbe dudaklarımdan ufak bir iniltinin ve küfrün çıkmasını sağlamıştı. Arkamı döndüğümde tam da beklediğim yüz ile karşılaştım. Cihan, yine "Pislik Sırıtışı" ile bakıyordu.
Bu çocuk hiç büyümeyecek.
Cihan, ilkokuldan beri yakın arkadaşımız. Aynı mahallede oturmamız yetmezmiş gibi, bir de aynı okuldaydık. Neyse ki farklı sınıflardaydık, yoksa yaşadığım beyin travmasını atlatamadan yenisini yerdim. Eyşan'a bu konuda acıyorum. Çünkü ikisi aynı sınıftalar.
Bu konudan bahsetmemiştim sanırım. Eyşan ile sınıflarımız farklı. Ayrı sınıflarda olmak bizim açımızdan daha iyi. Sınıf arkadaşlarımızın ve öğretmenlerimizin bizi karıştırması pek hoş olmuyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TON FARKI
Teen FictionBirbirinin kopyası olan iki kız kardeş hayal edin. Her şeyleri aynı olan iki kız kardeş. Birkaç dakika arayla dünyaya gelen iki kız kardeş. Aralarında fark bulunmayan iki kız kardeş. Eyşan ve Elvan Şimdi hayal etmeyi bırakın. Çünkü bu, başkası taraf...