Baştan söyleyeyim: Hasta olduğum için yazım yanlışlarını kontrol etmeye uğraşamadım. İyileşince düzeltirim. Kusuruma bakmayın..
Bölüm parçası: Mika-Lollipop
Keyifli okumalar.. Umarım beğenirsiniz...
Eve geldiğimizde üzerimi değiştirip kendimi yatağa attım. Eyşan da, benim yatağıma paralel duran kendi yatağına uzandı. Ellerini başının arkasına yerleştirip tavanındaki gece parlayan ay ve yıldızları seyretmeye başladı.
Bu hareketi, kafasını kurcalayan bir şeyler olduğunda yapar. Sanırım bu şekilde daha rahat düşünüyor. İlginç bir yöntem.
"Konuşmak ister misin?"
Bu soruyu benim sormam gerekirken Eyşan sordu.
"Ne konuda?"
Gerçekten neyden bahsettiğini anlamadım.
"Cihan bize olanları anlattı."
Ah, şu mesele. Hatırlamak bile istemiyorum.
"Konuşmasak olur mu? Unutalım, gitsin."
"Tamam." demekle yetindi. Hatırlamak daha çok canımı yakardı ve Eyşan da bunu biliyordu.
Yattığı yerden doğrulup bağdaş kurdu. Gözlerini bana çevirerek "Yeni çocuk kim peki? Duyduğuma göre konuşmuşsun." dedi. En kısa zamanda Melahat'in kulağını çekmeliyim.
Ben de onun gibi bağdaş kurup karşısına oturdum. "Büşra mı?" dediğimde kafasını salladı. Zaten başka kim olabilir ki?
Sıkıntıyla bir nefes verdikten sonra "Ne anlattı?" diye sordum. Kesin abartarak anlatmıştır.
"Onun ne anlattığını boşver, ben senden dinlemek istiyorum. Hadi anlat bakayım baştan her şeyi."
Benim canım kardeşim de biliyor tabii Melahat'in huyunu. Aslında anlatacak bir şey yoktu ama derin bir nefes alıp ona her şeyi tek tek anlattım. Zaten ben Eyşan'dan hiçbir şey saklamam, tabii o da benden. Bazen gıcık olsa da, beni sinir etse de, yine de kardeşim ve seviyorum onu.
***
"Vay be! Demek göğsünde ağladın. Omzunda da değil, göğsünde hemde. Senden korkulur valla."
Ben anlatırken şaşırmış, mutlu ve acayip surat ifadeleri ile dikkatle dinledi beni. Ama benim konuşmam bittiği anda, resmen oturduğu yerde zıplayarak bütün evi ayağa kaldıracak bir sesle konuştu. Duyan da çoçukla... Tövbe tövbe, bak bana neler düşündürüyor.
"İstersen megafon vereyim, Cihan da duysun."
Bizim apartman zaten duydu, biraz daha bağırsa yan apartmandaki Cihan da duyacak.
"Aman, tamam be. Ama çok romantik, ne yapabilirim ki?"
İkinci cümleyi, yaramazlık yapıp kendini affettirmeye çalışan çocuk tatlılığında söyledi. Ama benim adım da Elvan'sa, bu numarayı yemem.
Onun aksine daha normal tonda bir sesle "Hiç de romantik değildi, arkadaşçaydı." dedim.
"Hı hı, tabii. Zaten inekler de uçuyordu."
Hayır, Eyşan. Bunu yapmamalıydın.
"İnekler uçuyor mu bilmem ama, sanırım birazdan yastıklar uçuşacak." diyerek yatağın üzerinde duran mavi yastığı elime alıp hızla ona doğru fırlattım. Ama benim isabetleme yeteneğim o kadar iyi(!) ki Eyşan'ın yanından bile geçmeden çalışma masasının üzerinde bulunan raflardaki kitapların arasındaki boşluğa girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TON FARKI
Teen FictionBirbirinin kopyası olan iki kız kardeş hayal edin. Her şeyleri aynı olan iki kız kardeş. Birkaç dakika arayla dünyaya gelen iki kız kardeş. Aralarında fark bulunmayan iki kız kardeş. Eyşan ve Elvan Şimdi hayal etmeyi bırakın. Çünkü bu, başkası taraf...