Yeni bir başlangıç

15 0 0
                                    

Gözlerini açtığında bir çadırda yatıyordu. Etrafına bakındı ama kimseyi göremedi. "Herhangi biri var mı? " diye seslenecekken aniden beliren hatıralarla bayıldı.

Rüya görüyordu rüyasında okyanusun üstünde üç katlı bir tatil gemisindeydi geminin güvertesinde, havuzun yanında. Havuzdaki kızların sesinin dalgaların rahatlatıcı ve hoş sesine karışmasını dinliyordu. Geminin üstünde uçan martılar bağırışlarıyla eğlendirici bir ton katıyorlardı. Gökyüzü sakin ve bulutsuzdu Aether engin gökyüzüne bakıp hayal kurmakla meşgulken birden kafasına çarpan topla irkildi.

"Özür dilerim! Kafana atmak istememiştim." diye koşarken seslendi Melissa. "Önemli değil ama biraz daha dikkatli ol lütfen." dedi hafif bir gülümsemeyle.

Melissa; mavi üzerinde beyaz, gülümseyen kedi kafaları olan bir bikini giymişti ve küçük vücuduna şirin bir hava katmıştı. Aetherin kendisine baktığını anlayan Melissa utanarak "Şey, ben havuza geri dönüyorum ge-gelmek ister misin ?" diye sordu. "İsterdim ama şu an düşünmem gereken şeyler var belki başka sefere." dedi. Bakışlarını Melissa'dan alıp Sonsuz gökyüzüne çevirmişti.

"Tamam. Yemekte görüşürüz." dedi Melissa ve koşarak uzaklaştı. Melissa'nın gitmesiyle tekrar düşüncelere daldı. Aether uykuyla savaşıyordu. Savaşı kazanamayacağını anladığında sonraki hamlesi için geri çekilen bir komutan gibi kendini uykuya teslim etti.

Geminin sallandığını hissetti. Uykulu gözlerini araları, neler olduğunu anlamak için etrafına bakındı. Gözleri Çok da uzakta olmayan kara bulutları gördü. Bulutların içinde tam olarak ne olduğunu anlayamadığı bir cisim vardı ve hızla yaklaşıyordu. Birden bire hayatını değiştirecek o kelimeleri duydu.

"Thedum des truo kluth req." Deniz aniden kızıştı dalgalar bütün dünyayı yok etmek için ayaklanmış gibi kabardı. Denizin sakin ve dinlendirici sesi bir ölüm çığlığına dönüşmüştü. Güverteden düşen insanların sesi bu çığlığa eşlik ediyordu.

Bulutların arasından bir kahkaha yükseldi. Sadece sesi duymak bile delirmek için yeterliydi. Denize düşmeden duyduğu son sözler "Bekliyor olacağım..." oldu.

Ve Aether nefes nefese uyandı. Korku dolu gözleri denizi arıyordu. Bulutların arasındaki kahkaha beyninde yankılandı. Düşünceleri Aether'i terk etmişti. Elleriyle kulaklarını kapadı "Ne istiyorsun benden? Beni rahat bırak. Kim olduğunu bile bilmiyorum." hıçkırıklar içinde bağırıyordu, taa ki sıcak dokunuşu hissedene kadar.

Kahkaha kayboldu düşünceleri Aethere, ait oldukları yere geri dönmüştü. Yavaşça etrafına bakındı. Beyaz yumuşak bir örtünün üzerinde yatıyordu. Sağında normal boyutlarda dalgalı bi şekilde oyulmuş ahşap bir sandık vardı. Sandığın yerle arasında yaklaşık otuz santim vardı ve sandığa komik bir görüntü vermişti. Çadırdaydı, geniş ve konforlu bir çadırda. Çadırın tepesinde bir mum vardı ve bütün aydınlatmayı o sağlıyordu. "Küçük bir mum için büyük bir görev." diye geçirdi içinden. Mumun mavi rengi ortama hoş bir hava katmıştı.Ona dokunanı bulmak için etrafı iyice taradı kimse yoktu.

Aether yavaş yavaş gözlerinin kapandığını hissetti ve kendini uykuya teslim etmeden önce çadırın dışında bir gölge gördü gölge ortalama bir insan boyundaydı ve uzun saçlı bir kızı andırıyordu. Kuyrukları saymazsak tabii ki.

"Soğuk!" dedi içinden irkilerek. Gözlerini yavaşça araladı ve birinin alnına ıslak soğuk bir bez koyduğunu gördü. Beceriksizce doğrulmaya çalıştı. Hatıraların verdiği yorgunluk sendeleyip düşmesine sebep oldu.

"Ne-neredeyim ben?" dedi, yorgunluktan kendi sesini zor duyurmuştu. "Köyün dışında bir çadırdasın. Kendini nasıl hissediyorsun?" Misanna'nın ses tonu şefkatli ve rahatlatıcıydı. Aether birden doğruldu ve etrafına bakındı. Misanna'yı şaşkınlıkla onu seyrederken gördü. Uzun sarı saçları atkuyruğu biçiminde toplanmış diz kapaklarına kadar sarkıyordu. Kahverengi gözlerindeki küçük yeşil benekler gözlerine sevimli bir hava katmıştı. Aetherin ona bakmasından utandığı için yanaklarında oluşan kırmızılıklar Misanna'yı çok çekici yapıyordu ve ince hafif pembemsi dudakları beyaz teni ve yüzüyle tam bir uyum içerisindeydi. 17 yaşlarında genç bir kız gibi duruyordu. Aetherin kızın güzelliği karşısında dili tutuldu ve hiçbir şey söyleyemeden ona bakakalmıştı. Çadıra uzun bir sessizlik çökmüştü ta ki Thalia çadıra girene kadar. "İstediğin karışımı hazırla- Oh! sonunda uyanmışsın. O kadar çok uyudun ki bir an nasıl uyanılacağını unuttuğunu sandım." dedi bakışlarını Aether'in üstünde gezdirerek.

Aether çadıra birinin girmesiyle irkildi ve annesinden ayrı kalmış kedi yavrusu gibi Thalia'ya bakmaya başladı. Uzun boylu ve esmer tenliydi. Kahverengi uzun sayılmayacak fakat kısa denmesi de mümkün olmayan kıvırcık saçları omuzundan göğüslerine doğru dökülmüştü. Saçları Thalia ya masum bir görüntü katmıştı fakat mavi gözlerindeki sert bakış hiç de öyle biri olmadığını anlamanıza yeterdi. Aether ayağa kalkmaya çalıştı, Misa'nın yardımı olmasa düşecekti.

Misanna elindeki bardağı uzattı. "Bunu iç. Ağrına iyi gelir." dedi, gülümsüyordu. Aether teşekkür edip tek yudumda içti. Gözbebeği büyüdü içecek o kadar muhteşemdi ki Aether nerdeyse boğuluyordu. Öksürmeye başladı ve öksürükler içinde "Bu-bu harika bir şey! Bunu sen mi hazırladın?" diye sordu. "Şey, evet ben hazırladım ama tarifi Misa verdi yani bir nevi onun eseri." diye cevapladı Thalia. Aether Misanna'ya döndü teşekkür etmek için ağzını açtığında Misanna'nın utançtan kızardığını gördü ve bir şey diyemedi. Thalia sessizliği bozarak "Hey kasabayı gezmek ister misin?" dedi umursamaz bi tavırla. Aether reddetmek istedi fakat Thalia'nın gözlerine bakınca kabul etmekten başka bir şansı olmadığını anladı.

Thalia Aether'in koluna girdi ve kasabaya doğru sürükledi. Aether Misanna'nın arkalarından "Dikkatli olun daha tam iyileşmedi." dediğini duyar gibi oldu. Aether çadırdan çıkınca çadırın kasabaya giden yolun yanına kurulmuş olduğunu gördü. Misanna söylemişti ama bu kadar uzak olmasını beklemiyordu. Thaliya'ya nedenini sorduğunda aldığı tek cevap kasabada yer olmadığıydı.

Kasaba girişinde bir han vardı ve kasabaya yaklaştığınızda göz alıcı bir tapınak sizi karşılıyordu. Kasaba tapınagın etrafına inşa edilmişti. Kasabadaki evler düzensiz inşa edilmişti ve düzensizlik kasabanın yollarını labirent gibi yapıyordu. Kasabada iki tane han vardı. İlk han kasabaya girerken sizi karşılayan küçük ve samimi bir yerdi. İkinci han ise kasabanın sonlarına doğru inşa edilmişti ve tapınaktan sonra kasabadaki en büyük yapıydı.

Thalia geniş bir açıklığa -Aether'in kasabanın merkezi olduğunu düşündüğü yere- gelince durdu. Kasabanın merkezinde tapınak vardı. Tapınağın arkasında Aetherin pazar alanı olduğunu düşündüğü bir yer vardı. Pazar alanının solunda küçük,bakımsız bir kuyu vardı ve bütün kasabanın su ihtiyacını karşılıyordu. Pazar alanının büyüklüğü kasabanın ticari konumunun güzel olduğunu düşündürse de kasabada sadece 2 tüccar olması bunu kesinlikle inkar ediyordu.

Aether tapınağa doğru yürümeye başladı Tapınağın merdivenlerinin altında bir delik vardı. Aether deliğe bakmak için eğildiğinde içinden beyaz mavi gözlü pofuduk bir kedi fırladı. Aether bir çığlık attı ve yere düştü. Thalia gülerek Aetherin yanına gitti. Delikten çıkan diğer yavrular Thalia'yı düşürünce ikisi birden gülmeye başladılar. Gülüşleri kasabanın son zamanlarda duyduğu en mutlu seslerdi.

Tapınağın yanından geçen çocuk Aether'i görünce ağlamaya başladı. Thalia ayağa kalkıp çocuğun yanına gitti. "Hey iyi misin neden ağlıyorsun?" çocuğun ağlamasından dolayı sesi yumuşak çıkmıştı. Thalia'nın sorusu karşısında ağlamayı kesen çocuk korku dolu gözlerle Aether'e bakmaya başladı ve Thalia'nın sorusunu yenilemesiyle "Dün-dün gece bir rüya gördüm bi-bir yabancı tapınağa giriyordu ve-ve bütün herkes Mhali amcanın evinde top-toplanıyordu" dedi hıçkırıklar içinde ve ağlamaya başladı. Thalia çocuğu sakinleştirmek için saçını okşadı ve çocuğa sarıldı. Çocuğun ağlamaları yavaş da olsa kesildi ve çocuk "Herkesin toplanmasıyla köye haydutlar saldırıyordu, çok kalabalık değillerdi ama kılıçları vardı ve çok korkmuştum. Sonra herkesi öldürmeye başladılar." diye sözlerini devam ettirdi.

Aether merakla tapınağa bakmaya başladı. Bir süre sonra merakına yenik düştü ve çocukla ilgilenmekte olan Thalia'ya tapınağın hikayesini sordu. Thalia; Aethere çocuğu eve götürüp geleceğini buradan ayrılmamasını, ayrılırsa kaybolabileceğini, hikayeyi gelince anlatacağını söyledi ve çocukla birlikte yürümeye başladı. Aether tapınağa baktı ve birinin ona seslendiğini duydu. Etrafına bakındı. Kimse yoktu. Tekrar tapınağa baktı ses tapınaktan geliyordu. Tapınağın basamaklarını tırmanmaya başladı. Tapınakta yaklaşık yüz basamak vardı ve basamakların sonunda dört tane sütun. Tapınağın girişine geldiğinde nefes nefeseydi. Soluklanmak için sütunların yanına oturdu.

"Bana gel. Kaderinden korkmamalısın."

KristaliaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin