Bölüm 10

1.9K 92 4
                                    

normalde 2 kısımdan oluşuyordu fakat bir kısım olması daha iyi olur diye düşündüm.

medya, Poyraz

Dışarıya çıkma planlarımız doğrultusunda giyinmek için kıyafet bulmaya çalışıyordum fakat bu pek mümkün gibi durmuyordu. Kaos yaşamış olan kıyafetlerim, bana pek iç açıcı bir ortam sunmasa dahi bir şeyler bulup hemen giyinmezsem Güney'in beni parçalara ayıracağından emindim. 

Elimi uzatarak ilk elime gelen şeyleri giyme gibi bir karar aldım. Tabii bu kararım ellerimde gördüğüm üç adet tişörtle son buldu. Gerçekten düzgün şeyler geleceğini mi düşünmüştüm? Bıkkın bir nefes vererek gördüğüm sıfır kol bir tişörtle şort aldım. Üzerine giymek için ince bir gömlek de aldıktan sonra kolumdaki saatimi çıkarmadan giyindim. Hazır olduğumu hissettiğimde saçlarımı da yukarıdan at kuyruğu halinde sıkıca topladım. 

Tempolu şekilde aşağıya inmek için merdivenlere geldim ve merdiven korkuluklarına oturarak aşağıya kaydım. Tamamen yere indiğimde teyzemin karşımda kollarını birbirine bağlayarak bana baktığını gördüm. Gözlerinde kınayıcı bakışlar vardı. Sırıtarak ona ilerledim ve yanaklarını tuttuktan sonra sıktım. Kaşları çatıldı ve anında geriye çekildi. 

"Oradan düşseydin ciddi hasarlar alabilirdin, Ceren." 

Uyarıcı ve otoriter sesi dudaklarımı birbirine bastırmamı sağladı. "Ama düşmedim, ne demişler: haticeye değil neticeye bakalım." Bu tür aptalca bir cümleyi kurduktan sonra hızla koşarak uzaklaştım. Teyzemin olumsuz sesler çıkardığını gelen homurtulardan anlasam dahi umursamadım.

Çıkış kapısına geldiğimde Güney ile Kuzey'in beni beklediğini gördüm. Yüzlerinde bıkkın bir ifade vardı. Yeniden dudaklarım kıvrıldı ama onlara bir şey söylemeden dışarıya çıktım. Bisiklet sürmek istediklerini söylediklerinde omuz silktim. Bana fark etmezdi. 

Her şeyi hazırladıktan sonra tam sürmeye başlayacaktım ki, telefonum çalmaya başladı. Dudaklarımın arasından nefesimi saldığımda elimi şortumun cebine götürdükten sonra telefonu çıkardım. Teyzem arıyordu. Az önce yanında değil miydim ben onun? 

"Efendim teyzelerin gülü!" diye abartılı bir tepkiyle açtığımda ufak çaplı kahkahasını duydum. 

"İngiltere'ye gitme gibi planlarımız var, orada birkaç işimiz var da. İstersen sen de gel?" 

Kaşlarım havalandığı sırada, Güney ve Kuzey'de karşıma geçmişlerdi. "Hım, olabilir. Sen annemi arayıp gerekli şeyleri halletsen olur mu?" 

"Olur bebeğim."

"Sen bir tanesin ya, bir tane!" Yine tepkime güldükten sonra, "Tabii ki bir taneyim, tek teyzen ben değil miyim sanki?" dedi. Bu defa gülen taraf ben oldum. 

"Beni şu an derine gömdün. Bir sana kızamıyorum." 

"Teyzesinin prensesi seni," diyerek i harfini uzattığında kaşlarımı çattım. Bilerek yapıyordu. 

"Bu prenses şimdi teyzesinin yüzüne sinirlendiği için telefonu kapatıyor," dedikten sonra telefonu kapattım direkt. Telefonu cebime yerleştirdiğim anda Güney, "Annem ne dedi kuzen?" diye seslendi. Kısaca özet geçtikten sonra saçlarımı sıkılaşması için biraz çektim. Yeniden sürmek için harekete geçecekken, telefonum tekrar çaldı. 

Kaşlarım çatılırken telefonu küfür etmemek için dudaklarımı dişlerken çıkardım. Poyraz'ın görüntülü aradığını gördüğümde derin bir nefes aldıktan sonra açtım. Tam açtığım sırada, "Gölge sen neredesin? Seni çok merak ettim. Neden bana haber vermedin gideceğini?!" diye bağırdı. Gözümün kenarıyla kuzenlerime baktığımda kaşlarının çatılmış olduğunu fark ettim. 

Olay büyümesin diye sakin bir tonla, "Poyrazcığım sakin ol. Neden bağırıyorsun ki? Teyzeme geldim ve şimdi de kuzenlerimle dışarıdayım. Ayrıca gittiğim yerlerde sana haber verme zorunluluğum olduğundan haberim yoktu," dedim. 

Kuzey kaba bir sesle, "Ceren'im kim o?" diye ağırlığını koyma çabasına giriştiğinde gözlerimi devirmemek için kendimi kastım. Neden bu tür çabalara giriyorlardı anlam veremiyordum. Amaçları üstünlük kurmak mıydı? Ben buradayken, çok beklerlerdi. 

Gülümsemeye çalışarak, "Çok sevdiğim bir arkadaşım," dedim. Sesimdeki kinaye bariz belli oluyordu fakat Poyraz bunu anlamamış gibi geldi çünkü, "O kim lan sana Ceren'im diyor? Ve sen sevdiğim bir arkadaşım mı dedin?" demişti. 

"Poyraz sen benim söylediklerimi nereyle dinliyorsun? Az önce Konuşan Kuzeydi ve o ilk anda belirttiğim gibi kuzenim. Kes şu tavırları." 

Ensesini kaşıyarak, "Kusura bakma, sinirlendim bir an," dediğinde kaşlarımı çattım. "Önemli değil fakat sana sinirlenme hakkını veren nedir? Ayrıca benden değil Kuzeyden özür dileyeceksin." 

Onun da kaşları çatıldı. "Olmaz," diye net bir sesle konuştuğunda kaşlarımın birleşmiş olduğunu düşünmeye başlamıştım. Tabii Poyraz Bulut'a tanımadığı bir insandan özür dilemesini söylemiştim. Özür dilese bir şey olurdu sanki. 

"Poyraz, özür dile. Hemen!" Sonda sesim gür çıktığı için Güney kıpırdanmıştı. Kuzey ve Poyraz ise aynı duruyordu. "Cerenciğim, bunu boş verelim." Gözlerimi devirerek kafamı salladım. 

"Neyse, görüşürüz sonra. Kuzenlerin ile de beni en yakın zamanda tanıştır. Yüz yüze." 

Gözlerim kısılırken, "Emredersiniz Poyraz Bey," dedim. Sırıtarak bana baktıktan sonra aramayı sonlandırdı. Telefonu yeniden yerine yerleştirirken, bisikleti sürmek için tekrar harekete geçtim. Bu defa da süremezsem eğer, bırakırdım.

Karanlığın YalnızlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin