"Evet çocuklar. Bu sene de yarışma var. Ama bu yarışma çok daha farklı. Biliyorsunuz ki, geçen sene yarışma kuralları ihlal edildiği için yarış amacı değiştirildi. Hiçbir eşya olmayacak yanınızda. Ha, telefon, kıyafet, tablet ve bilgisayar tabii ki olacak. Ama şarj aletlerini bilgisayar yardımıyla telefona bağlayacaksınız. Ama zor olabilir. O yüzden bilgisayar şarjlarınız tam olmalı. Ve herkes kendi bilgisayarını ve şarj aletlerini getirsin. Kulaklık falan yine kendi sorumluluğunuz." diye konuşan hocayı dikkatle dinliyordum. Ben Alev, Alev Sönmez. Pek konuşmam ama çevrede baskın biriyim. Aynı zamanda da gizemli. Genelde sokağa pek çıkmam. Çıkarsam kulaklığım ve telefonum yanımdan eksik olmaz. Sokakta yürürken kapşonumu kapatır ve yüzümü kızıl saçlarımla gizlerim. Yeşil gözlerim, kızıl saçlarım ve beyaz tenim var. Saçlarım dümdüz ve sırtıma geliyor.
"...kimler katılmak ister bu yarışmaya? Katılım sayısı maksimum 8 kişi olmalı ve 4 kız, 4 erkek olmalı." diyince elimi kaldırdım ve:"Ben isterim hocam." dedim. Sınıfta tuhaf fısırtılar başladı. Ne yani? Ben de insanım sonuçta. Konuşamaz mıyın yani? Bazı tipleri gerçekten anlayamıyorum. Hiç konuşmayan birinin konuştuğunu duyunca dedikodu yapanlardan nefret ediyorum ve anlayamıyorum. Ben de pek konuşmam.
Hoca bana bakıp:"Aaa...Alev? Sen böyle şeylere katılmazdın. Ne değişti? Bizim sessiz Alev'e ne oldu?" dedi dalgaya alarak. Dedi. Beni dalgaya aldı. Yetti ama ha! Şimdi görürsün sen!"Hocam ben hep buradayım. Ama sizin gözleriniz kör herhalde. Neyse. Siz yazın benim ismimi hocam." dedim. Bana laf sokana yazık vallahi. Benim arkamdan Murat, Emre, Efe, Utku, Yeşim, Yağmur ve Ece ellerini kaldırdılar. Hoca onları da yazdı. İsimlerimizi yazdırdık yazdırmasına da kendi aramızda karar vermemiz lazımdı. En baskın ben olduğum için:"Murat, Emre, Efe, Utku, Yeşim, Yağmur ve Ece. Arkaya toplanın." dedim. Hemen arkaya geldiler.
"Bakın. Konuşmayı veya kendimi göstermeyi pek sevmem. Ama eğer bu yarışı kazanmak istiyorsak bir lider seçmek lazım. Ve ben aday oluyorum. Başka biri var mı?" dedim.
Murat:"Bence sen ol. Yani sen bizden daha iyi biliyorsun vahşi yaşamı. Yani bizi yönlendirmen bence uygun." dedi. Haha! Murat benim tarafımda. Yani sevdiğim çocuk.Utku:"Aslında evet. İyi olabilir." diyerek benim tarafımı seçmiş oldu. Emre, Efe, Yeşim, Yağmur ve Ece de onaylayınca lider ben oldum. Bu harika! Hocaya gidip grup liderinin benim olduğumu söyledik. Diğer grupta Esma, Ela, Aylin, Eylül, Meriç, Mert, Mustafa ve Can varmış. Bunlar kim aq!? Biz onları çok kolay yeneriz. Hoca bize gereken bilgileri verdi. Yarışma günü 2 gün sonra. Aslında hayatta kalma işi biraz saçma. Paintballa benziyor. Ama daha farklı. Grupla birlikte plan yaptık. Önce herkes kendi evine gidecek ve hazırlık yapacak. Sonra benim evimde toplanıp 2 gün yatıya kalacaklar. O sırada yarışın planlarını yapacağız. Hepimiz birbirimizin numaralarını alıp ayrılarak evlere dağıldık. Yine her zaman yaptığım gibi kapşonumu kapatıp saçlarımla yüzümü kapattım. Kulaklığımı telefonuma takıp müzik listeme girdim. Listeden _Jason Walker feat. Molly Reed- Down_ şarkısını açarak sesi son ses yaparak yürümeye başladım. Her zaman geçtiğim yolu kullanarak evime geldim. Bahçeye girdiğimde Lucy üstüme zıpladı. Lucy, King Charrles Cavalling cinsinde bir köpekti. Açık kahve-beyaz tüyleri vardı. Eve istediği zaman girebilmesi için köpek kapısı vardı kapımızda.
Kapıyı anahtarımla açıp içeri girdim. Annemle babam iş gezisine gitmişlerdi. Birazdan Ateş'te gelirdi.
Ateş benim farklı okulda okuyan kötü ikizim. Ateş kötü ama bana göre. Yoksa o da benim gibi göze batmayı pek sevmez. Ateş şu yandan kötü; bana gıcık vermekten zevk alıyor. Tam bir piç. Ama yeri geldiği zaman birbirimize çok yardım ettik. Ateş'in birazdan geleceğini biliyordum. Ama önce grup mesajı atmalıydım. Ev adresimi bilmedikleri için whatsappa girerek grup kurdum.