Üç ay sonra yine gelmiştim işte. Öğrendiklerimden sonra en hızlı şekilde annemin yanına gittim. Hesap sordum ona.
Kapıyı çalmadan odaya dalmıştım. Mektup elimde duruyordu. Biraz kırışmıştı.
-Noluyor Dila!
Elimdeki mektubu gösterip bağırdım "Doğru mu bu?". Annem olanlara anlam veremezken elimden mektubu aldı. Bir kaç satır okuyunca yüzünün renginin gitmesi herşeyi açıklamıştı zaten.
-Nerden eline geçti bu?
-Sence şuan bu soruyu sorman saçma değil mi? Nasıl saklarsın bunu benden! Ne zaman söylemeyi düşünüyordun? Ah, pardon. Söylemeyi düşünüyor muydun anne?
Alayla söylediğim bu sözlerden sonra annem el mahkum her şeyi en baştan anlatmıştı.O günü hatırlamıştım yine. Hayır, dedim içimden. Şimdi değil. Şimdi eve girmen lazım. Cesaretini kıracak ve seni sinirlendirecek bir şey yapmamalısın...
Emin adımlarla evin önüne geldim. Kapıyı çaldım. Kapıyı emektârımız Dilşen Teyze açmıştı. Yavaşça içeri girdim. "Meraba..."
-Hoş geldiniz Dila Hanım. Şey kusura bakmayın. Ben birden görünce sizi...
-Sorun değil. Dayımlar nerede?
-Hepsi içerideler.
Başımı sallayıp salona yöneldim. Bakışlar bana dönünce herkes dondu. İlk tepki veren Aktan'dı. Benim kuzenim... "Ablaa" bana yönelen küçük kollara karşılık eğildim ve sarıldım ona.
-Kızım..
-Dila. Sen...hoşgeldin. Yani biz artık yüzümüzü görmek istemezsin diye düşünmüştük...Aktan'ı yere bırakıp "Bende öyle düşünüyordum. Ama biraz düşününce saçma geldi. Tanıdıklarımdan ve bildiğim şehirden uzakta olmayı ben haketmiyordum. Orada yalnız kalıp düşüncelere boğulmayı da haketmiyordum. Ben bana yalan söylemesini de haketmiyordum. O yüzden buraya geldim. Ama bu sizi affettiğim anlamına gelmiyor. Belki yakınınızdayken yaptığınız şeyleri daha çok farkedersiniz. Size olan mesafemden, bakışlarımdan, güvensizliğimden...yaptığınız yanlışı anlarsınız." Yavaşça arkama döndüm. Merdivenlere yöneldim. Sanırım Aktan yukarı çıkartılmıştı.
-Ben gerçekten üzgünüm kızım. Böyle olsun istemedim. Söyleyecektim. Ama zordu...
-Bu bir bahane anne. Sebebi bu olamaz! Yıllardır ölmüş birini babam olarak bildim ben! Oysa gerçek babam yaşıyormuş! Sen babasız olarak büyümedin anne! Dedem yanı başındaydı! Neler çektiğimi ne kadar üzüldüğümü bilemezsin! Şimdi bana bahane üretmeyi kes. Sinir bozucu oluyor.
Hızla yukarı odama çıktım. Telefonumdan Deniz'i aradım. Onunla üç ay boyunca sık sık konuşmasakta benden haber alan tek kişiydi. Tabiki bunu kimse bilmiyor.
"Alo Deniz..."
"Efendim güzellik. İyi misin?"
"İdare eder. Ben geldim. Yani Bursa'dayım."
"Nasıl yani? Ne zaman? Neden haber vermedin?"
"Baya bugün geldim işte Deniz. Şey siz nerdesiniz?" Hafif gülerek. Şimdiden stres yapmıştım. Kim bilir orada ne yapacaktım...
"Mekâna geldik. Çoğu kişi burada. Emir, Duru, Beste, Selin...ama Bartu yok."
"Tamam. Ben hazırlanıp gelicem."
"Emin misin? Yani buradaki çoğu kişi sana kızgın.." sesi sıkıntılı geliyordu.
"Biliyorum" diye fısıldadım. "Ama yeteri kadar geç kaldım Deniz. İnsanlara açıklama bile yapmadım."
"Haklısın. Ama burası çok gürültülü ve kalabalık. Bizimkiler seni görünce boynuna atlamayacak. Bence daha sakin bir yerde karşılaşmalısınız birbirinizle." Düşününce mantıklı geldi. Kimse beni görünce eskisi gibi davranmayacaktı. Ne ben eski bendim ne de onlar...
"Tamam. Ama nerde buluşabiliriz ki?"
"Bende? Yani sizin eve çağıramayacağıma göre..."
"Peki. Deniz...ben teşekkür ederim. Her şey için. Ama benimle temasta olduğunu öğrenirlerse bunu onlara söylemediğin için sana kızabilirler. Yani ortak gruba mesaj atsan bende ordan görüp size gelmiş gibi yapsam daha iyi olur. Yani kısa sürede yapabildiğim plan bu"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANKİ AKSİYON FİLMİNDEYİM!
FanfictionDüşünmeden verdiği bir kararla kimseye haber vermeden evden ayrılmış biri... Öğrendiği şeyden sonra ailesiyle yüz yüze gelmek bile istemiyordu... Ama verdiği bu acele karar, onu arkadaşlarından uzaklaştırdı... Üç ay sonra geri geldiğinde...