Bölüm 2

161 86 68
                                    

Düşüncelerimin dalgaları, beynimin sahiline çarparken olanlar hakkında düşünmemeye çalışıyordum ama,dalgalar her seferinde daha hızlı çarpmaya devam ederken bu imkansızdı.

Aklım burdan çıkma düşüncesiyle dolarken. Kapıyı açtım merdivenleri yavaş yavaş inmeye başladım son basamağıda indikten sonra karşıma büyük bir ara hol çıktı.

Sol tarafımda bahçeye çıkan bir kapı vardı, sağ tarafımda ise çıkış kapısı bulunuyordu. Çıkış kapısını görmemle bir an burdan çıkmak istedim ama nerede olduğumu bilmiyordum ve gidecek yerimde olmadığı aklıma gelince düşünce bulutumu kafamdan kovdum.

Tam karşıda sütlü kahve renginde bir kapı mevcuttu, parkenin verdiği  hafif bir soğuklukla ister istemez titredim ve kapıya yöneldim.

Kapının kulbunu kavradığımda sanki kulptan elime bir elektrik dalgası yayıldığını hissettim ve kolu indirerek içeriye adımladım.

İçerisi benim kaldığım odaya tezatla yepyeni ve siyah beyazın uyumu içinde döşenmişti.

Ortada tüylü damalı bir halı vardı ve odayı saran L koltuk vardı, L koltukta saf beyaz tercih edilmişti ve odayla uyumu mükemmeldi.

Koltuğun tam karşısında duvarın yarısını kaplayan bir plazma vardı.

Karşıdan gelen bir ışık ve ses dikkatimi dağıtınca gözlerimi oraya çevirdim ve boydan boya olan camı gördüm.

Dışarıda patlayan havai fişekleri gözüktü ve gecenin karanlığına inat ışıldayan sokak lambaları, gökdelenleride görebiliyordum.

Hayran kalmadım desem yalan olurdu çünkü burası tamda -yağmur yağarken kahveni al ve saatlerce otur türündendi- her insanı kendine hayran bırakıcak şekildeydi.

Gözümü manzaradan ayırabildiğim de odadan çıktım ve kapıyı ardımdan kapattım.

Bahçeyi merak ettiğimden oraya doğru adımladım ve açık olan kapıdan geçtim.

Bahçe çiçek ve ağaçla doluydu, bir köşesinde kale, kalenin yanında futbol topu vardı. Büyük ihtimalle küçük çocuk içindi.

Diğer bi köşesinde bir sürü minderler ve minderlerin üzerinde de bir beden vardı, biraz daha yaklaşarak kim olduğunu anlamaya çalıştım.

Minderde yatan kişinin o çocuk olduğunu anladım ve onu incelemeye başladım.

Bahçeyi aydınlatan tek şey ayın ışığıydı, onun suratına yansıyan ışık mükemmel suratını, bir ressam tarafından kara kalem ile çizilmiş gibi gösteriyordu.

Dik burnunun ardındaki suratına gölge düşmüştü ve bir tarafı parlarken diğer bir tarafı karanlığa gömülmüş gibi duruyordu.

Yüzündeki ifade sanki bir şeyler arıyormuş gibiydi, oyuncağını kaybeden ama onu bulamayan bir çocuğun hüznü vardı yüzünde.

Dudağı titrediğinde gözlerini çevreleyen kıvrımlı kirpikleride, dudaklarıyla beraber titredi ve gözlerini büyük bir yavaşlıkla açtı.

Gözleri ayın parlak ışığından bile daha çok parlıyordu, tıpkı güne yeni doğan bir güneş gibi.

Kafasını bana doğru çevirince olduğum yere çivilendiğimi hissetim, kısa bir süre ben ayakta oda yatarak bana baktı.

BOŞLUK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin