Dördü de birbirlerine "Ne oluyor" gibi bakışlar atıyorlardı.Kızlar yaralı kişinin omuzu delip geçen oka bakıyordu.Omzundan damla damla toprağa kan düşüyordu ama yaralı olan genç hiçbir tepki vermeden ifadesizce etrafa bakıyordu. Kızlar endişeli bakışlarla bakarken Dolunay konuşmak için ağzını araladı;
-"Abi,birşey yapın kanıyor oku çıkarmamız lazım!" dedi endişeli sesiyle. Gece o sırada ne yapacağını bilmeksizin sessizce kan damlasının toprağa düşerken çıkardığı sesi dinliyordu. O sırada yaralı genç aniden yüzüne küçük bir gülümseme yerleştirdi ve kısık bir sesle;
-"Evet genelde okla vurulduğunda kanar" dedi küçümseyici bir bakış atarken sanırım ortamı gevşetmeye çalışıyordu ama bu Dolunayın pek hoşuna gitmişe benzemiyordu. Yaralı gencin yanındaki kişi derin bir nefes aldı ve aniden oku tutup
-"Hazır...bir,iki,üç" diyerek oku aniden çekti ve bunu yaparken suratına minik kan damlaları fışkırmıştı. Gece'nin ağzından küçük bir inilti sesi çıkmıştı yaralı genç hiçbir tepki vermiyordu ve öncekine nazaran daha şiddetli akan kanı durdurmak için elini omzuna bastırırken yanındaki kişi konuşmak için ağzını araladı;
-"Sen onu o şekilde tut ben çantadan sargı bezini çıkaracağım sonra güvenli bölgeye gidip yaranı halletmeye çalışırız" dedi. Yaralı genç başıyla onaylar şekilde kafasını salladı. Dolunay ve Gece güvenli bölge derken ne kastettiğini anlamamıştı ama şuan ki sorunları o değildi. Kızlar bu düşüncelerle boğuşurken omzunu çoktan sarmıştı bile.
Gece ve Dolunay kafalarında acaba bunlar bize zarar verir mi gibisinden sorular soruyorlardı ve birbirlerine anlamsızca kaş göz işareti yapıyorlardı, ama eğer kızlara zarar verecek bir harekette bulunurlarsa karşılığını alacaklarını biliyorlardı. Gece ve Dolunay diğer kızlar gibi değildiler onlar güçlü ve ayrılmaz bir ikiliydi. Karşılarındaki iki genç gitmek için bir hareket yaptıklarında Gece'nin açlıktan ölmek üzere olan karnı guruldadı. Böle bir zamanda guruldadığı için açlığına içten bir küfür savurdu ve utanarak başını öne eğdi. Yaralı genç;
-"Açsan bizde biraz böğürtlen var yemek istersen verebilirim seni doyurmaz ama güzel bir enerji kaynağıdır" dedi. Gece gözünü devirerek;
-"Sana güvenemem hadi gidelim Dolunay" dedi ve ikisi de yerde duran çantalarını alıp arkalarına bakmadan ilerlemeye başladılar.O ikisinden epey uzaklaşmışlardı.
Gecenin karanlığında ormanın içinde uçuşan ateş böceklerinin ışıltısı arasında yolda dönerken bir elma ağacı görmüş ve okla birkaç elma düşürüp yemişlerdi. Kalanını da çantalarına koymuşlardı. Cır cır böceklerinin çıkardığı seslerle biraz kafa dinlerken ormandan çıkmışlardı. Sesiz geçen bir yol olmuştu çünkü ikisininde kafası karışıktı. O insanlar kimdi ? Onlara güvenebilirler miydi ? Gece ve Dolunay kafalarını bu soruyla yakarken Dolunay kafasını hafif gökyüzüne çevirmiş ay ışığına bakarak;
-"Ormanda olan olayları ikimizde biliyoruz ama şimdi bunun sırası değil şuradaki ağaca tırmanalım ama ilk iş olarak etrafındaki zombileri temizlememiz lazım." dedi soğuk kanlı bir sesle ; Gece kafasıyla onayladı ve ikisi de yüksek bir tepeye çıkıp oklarıyla nişan aldılar. İki zombie olduğu için şanslıydılar. Zombiler sanki sahroşmuş gibi kafaları öne doğru eğik tenleri bembeyaz etrafta yürüyorlardı. Üzerinde bir zamanlar onların en sevdiği kıyafetler vardı belki ama artık hiçbir önemi kalmamıştı çünkü onlar artık ölmüştü sadece bedenleri yaşıyordu. Gece bunları düşünürken gözünden bir damla yaş aktı ve ağlamaklı olan sesiyle içtenlikle bir nefes aldı, tam kafasından vurdu. Bunu yaparken Dolunayda çoktan yanındaki zombieyi halletmişti. Gece akan göz yaşlarını dindirdi çünkü güçlü olmalıydı.
Bu dünyada ya yaşardı yada o etrafta saçma sapan dolaşan hiçbir şey hissetmeyen zombilerden biri onu gelip afiyetle yerdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Kıyısındaki Gerçek
Science FictionBu soğuk mezarı andıran şehirde kalakalmışlardı. Uçurumun kıyısından ayaklarını sarkıtıp aşağılarında yok olacak kasabaya bakıyorlardı...