KAZA

26 1 0
                                    

Bir bebek anne karnına düştüğü o anda kaderi alnına yazılırdı. Bazıları kendi hayatlarının yolunu çizerken bazıları ise kaderine boyun eğip sanki yaşaması gereken oymuş gibi normal hareket ederek yaşıyor. Başına ne olumsuzluk gelirse gelsin kader diyebiliyordu. Ben onlar gibi değildim. Hayatın bana sunduğu o porselen tabakta ki kaderi istemiyordum artık o kader bana altın tabakta gelecekti. Kabul ediyorum daha önce gücüm yetmiyordu belki bazı şeylere yaşım gereği bir şey yapamadım ama artık o gücü bulacaktım. Eminim babam bu hayattan gitmeden önce beni düşünmüştür. Ah be babam keşke şu evrakta yazan o tüğüm olmuş harfleri çözebilsem de sana daha iyi yardımcı olabilsem. Karnım dan gelen garip sesler düşüncelerimi bir kağıt parçası gibi buruşturup çöpe atılmıştı adeta karnımı susturamıyor elimi karnıma bastırdıkca inatla daha çok bağırıyordu. O kadar fazla yürümüştüm ki nerede olduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Yorulmuştum, susamıştım, ve acayip açtım artık halim yoktu. Sanki biri dokunsa yığılıp kalacaktım karşıdan karşıya geçmek isterken gözümün karamasıyla dengemi kaybetmiştim. O anda hızla yaklaşan korna sesi ve sert bir cisme çarparak havada takla atmam bir olmuştu. Yere şiddetli şekilde düştüğümde yüzümün ve kıyafetlerimin ıslaklığıyla titremeye başladım. Dışarıdan gelen telaş la insanların konuşmaları ve korna sesleri artık sadece uğultu dan ibaretti. Ağzımdaki kuruluğu bir anda metal bir tat yok etmişti. Ayaklarım uyuşuyordu vücudum üşümekden  çok karıncalanıyordu artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Güçlü iki kolun bacaklarıma ve sırtıma dokunmasıyla havalandım nefes almakta güçlük çekiyordum ama bu koku o kadar çok içime işlemişti ki beynime aniden giden sinyaller yaşamam içine atılan tohumlar yavaşça filizleniyordu sanki.. Üzerime ölü toprağı serpilmişti adeta bütün vücudum ağrıyordu. Gözlerimi açmaya çalışırken gözüme dolan ışıkla geri kapattım nasıl bir yerdeydim ben başımda duran kişi bir anda hocam uyanıyor demesiyle gözlerimi açtı. Işık gözümü ne kadar yorsa da başımdaki doktor banan neyim olduğunu anlatmadan kapatmayacaktım. Doktor gülümseyerek 'merhaba ben doktor Onur. Ağır bir trafik kazası geçirdin, yaklaşık 5 gündür yoğun bakımda uyuyordun.
Şuan durumun iyiye gidiyor. Peki senin adını öğrenebilirmiyim? dediğinde
PERİM ÖZER dedim tek nefeste. Doktorum gülümsüyordu ama yüzün altında başka bir şey vardı. Boğazını temizleyerek  sakin hareketlerle parmaklarıma dokundu. Hissediyor musun? diye sorunca evet dedim. Biraz daha aşağıya indiğinde yine aynı soruyu sordu hissediyormusun evet anlamında kafamı salladım açıkça söylemek gerekirse git gide korkmaya başlamıştım. Doktor bey elini son olarak bacaklarıma değdirdiğin de nefes alamadığımı hissettim. Hissediyormusun diye sorduğu o anda gözümden bir damla yaş akmasına maalesef engel olamadım. Bu neydi şimdi, neden hissetmiyordum, ne oluyordu  bir daha yürüyemiyecekmiydim yani bunun anlamı bu muydu? Fark etmeden ağlamam şiddetlenmişdi titriyordum nasıl olucaktı şimdi zaten sokakdayım kimsem yok birde ayaklarım olmazsa yaşayamam kimse bakmaz ki bana düşüncelerimi  doktorun sesiyle rafa kaldırmıştım.

Doktor sakin ol Ekim şuan ki sadece geçici bir felç tedaviyle iyleşirsin dediğinde
kan beynime sıçramıştı nasıl iyileşicem 2 gün önce yetimhaneden çıktım gidicek bir evim yok tedavi olucak param bile yok kesin kafamı atın ben artık yaşasam ne olur yaşamasam ne olur diye bağırıyor ağlıyordum doktor acıyarak yüzüme bakıyordu artık bu bakışları öyle iyi anlıyordum ki herkesden nefret ediyordum. Polis çağırın şikayet edicem bana vuran nerede diye sordum doktor şikayet etsen de bir işe yaramaz kadın kendisi avukat, para desen zaten var. O aile şuan senin her istediğiniz yapmaya hazır kızım git onlarla iyi anlaş derim ben bu senin için bir fırsat olabilir bu arada unutmadan söyeyeyim
Hastahane masrafın ödendi Perim kızım merak etme. Sana çarpan bayan ödemiş bütün masrafları

Seni başka odaya çıkartalım daha fazla yoğun bakımda kalma.' Diyerek yanındaki hemşireye beni odama çıkartmasını ve bir kaç test yapmasını istemişti bir kaç dakika sonra odama çıkartıldım. Uyku gözlerime ağırlık yapmıştı artık vücudumun dinlenmesine izin vermeliydim, kendimi uykunun kollarına serbest bıraktım. Odanın kapısının açılma sesiyle gözlerimi araladım bir bayanın gözlerindeki damarlar belli olurcasına ağladığı ortadaydı yorgun bir hali vardı, sanırım bana çarpan bayan buydu. 'Merhaba Perim ben Ayşegül Alkan maalesef trafik kazası geçirdin 5 gün önce sana çarpan kişi benim. Her şey için özür dilerim, ben böyle olsun istemezdim. hastahane masraflarını ve bütün tedavi masraflarını karşılayacağım. Bu konuda bir şüphen olmasın anneni babanı aramak istersen arayabilirsin.' 'Annem, babam yok benim.' Dediğimde güçlü gözükmek istesem de sesimin titremesine engel olamadım. Pekala kalacak yerin var mı diye sorduğunda sesizce hayır diyebildim, utanıyordum. Kadın bunu anlamış olacak ki sorun değil bende kalırsın hem daha hızlı iyileşirsin dediğinde kabul etmedim ama Ayşegül hanım o kadar ısrar etmişti ki kendisinin de vicdan yaptığını anlayınca kabul ettim. Zaten başka da bir çarem yoktu orda kalmasam nerde kalacaktım ki sanki  yaklaşık aradan bir hafta geçmesinin ardından hastaneden kurtulup taburcu olma vakti gelmişti. İşlemlerimi halledip yanıma gelip hadi bakalım hazırsan gidelim artık demesiyle sadece kafamı sallamakla yetiniyordum sesiz araba yolculuğundan sonra o gösterişli eve gelmiştik gerçi ev demek doğru olur mu ona da pek emin değildim. Önümüzde duran dev kapının ziline bastığımızda  içeriden gelen ayak sesleriyle kapı açıldı. Kapıyı açan evde çalışan biri olmalıydı, kıyafetleriyle resmi olsa da mutfak önlüğüyle tam bir mutfak çalışanıydı belli ki. Tekerlekli sandalyemi Ayşegül hanım iterek beni içeriye alınca girdiğimiz salon tamamen kraliyet sarayını andırıyordu. Hiç vakit kaybetmeden beni asansöre bindirdiler.  Bana ayrılan odaya çıkartıp yatırdıkdan sonra istediğim bir şey olursa yatağımın yanındaki tuşa basmamın yeterli olacağını söyledi. Ayşegül hanım tam odadan çıkarken Ayşegül hanım dediğimde kapının kolunu tutan elini gevşeterek bana döndü.
Çantalarım nerede, Biliyor musunuz? diye sorduğumda 'Aşağıda canım hemen gönderiyorum' deyip hızlıca odadan çıktı. Umarım evrakalar sağlamdır. diye düşünürken tanıdık bir yüz elinde benim çantalarım la içeriye daldı. Bu çocuğu tanıyordum ben ama nereden.. çocuk da afallamış bir şekilde yüzüme bakınca 'Seni nereden tanıyorum ben?' deyince ses tonundan tanımıştım  önce sesiz kalmayı tercih etsem de söylemeden edemedim 'Mişa dan' dedim soğuk bir sesle. 'Senin burada ne işin var diye sormamla' çocuğun dudakları alaycı eder gibi kıvrıldı. Çocuk diyordum ama kesin 23 vardır bu herif. Şunun kasalara ba kadam parçalar resmen, giydiği tişört ten bile belli oluyorlardı . elini bana doğru uzatıp 'Merhaba daha önce tanışma fırsatımız olmamıştı değil mi, ben Özgür ALKAN.' Bu koku bana tanıdık geliyordu ama nereden bir türlü hatırlayamamıştım. İlk önce adının Özgür olduğunu söyleyen herife sonra eline bakarak   'Fakirler pis olurlar, dokunma mikrop kaparsın Özgür.' Dedim üstüne basarak. 'Bu kadar laf yapacağına ismini söyleseydin şuan tanışmıştık.' dediğinde Sanırım haklıydı maalesef bu aileye muhtaçtım ve hepsiyle tanışma zorundayım istemesem de    'Merhaba ben de Perim Özer' diyerek elimi uzattım.O sırada içeriye giren bir kızın bakışları önce Özgür' sonra beni bulduğunda otuz iki diş gülümseyerek ' Merhaba Perim deyince şaşkınlığımı gizleyemeden sadece 'Merhaba' diyebildim. Özgür benim şaşkınlığımdan kızı tanımadığımı anlayınca araya girip Özge kız kardeşim, dedi. Benziyorlardı aslına benim bunu anlamamış olmam tamamen aptalıktı. Özgüre baktığımda çantamın hala onda olduğunu görünce             'Çantamı alabilir miyim artık?' Özgür  ilk önce çantama sonra bana baktıktan sonra elindekileri kaba bir şekilde kucağıma bıraktı dengesiz herif hastaya da saygısı yoktu ama şimdi ilgilenmem gereken başka bir konu vardı ama burada bunu yapamam doğru olmazdı. Sanırım bu işi yarına ertelemeliydim. Özgürle Özgeye bakıp 'uyumak istiyorum beni yalnız bırakır mısınız?' dediğim de Özgür direk odadan çıkarken Özge, 'bir şeye ihtiyacın olursa tuşa basman yeterli zaten Özgürün   odası hemen karşındaki oda olmazsa seslen o gelir. Saatin önemi yok.' dediğinde Özgür, 'yürü Özge' dediğinde sesinde ki ton oldukça sert  ve uyarı doluydu. Bir an önce iyileşsem de kurtulsam şu evden.. Gözlerimi kapatmam la uykuya dalmam bir olmuştu.

ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin