3. BÖLÜM : KELEBEKLİ KOLYE
-----------------------------------------
Bütün gece garip kabuslar ve rüyalar görmüştü melek. gözünü açtığında
saat 6:45 di bir an inanamadı saati duymamış olmalıydı. hemen
alelacele yataktan fırladı ve hazırlandı.
------------------------------------------
yol boyunca
-yok canım daha gelmemiştir ben 6 da geldiğimde hep o biraz geç
kalıyor. yok yok kesin gelmemiştir. diyordu kendini avutmak için.
dükkanın önüne vardığında kepenklerin açık olduğunu gördü ve;
-eyvaah! gelmiş
-aman canım sonuçta ilk defa geç kalıyorum bu seferlik affeder herhalde.
diyerek kendini avutmaya calışıyorsada kendi de pek inanmıyordu buna,
aksi ihtiyarın tekiydi sonuçta..
kapıyı araladı ve içeri girdi. gani amca arkasını dönmüş vaziyette
duruyordu.
-şey şeyy! bugün biraz geçiktim kusura bakmayın.... gani amca bir hışımla
arkasını döndü ve;
-çabuk söyle o nerde?
-kim?
-kitap....
bir an şaşırdı melek geciktiğine değil kitabı aldığına kızıyordu.
sonra kendini toplayarak.
- o mu? o özür dilerim aceleyle çıktığım için evde unuttum ama yarın
getiririm olur mu?
-hayır hemen getirmeni istiyorum........
----------------------------------------------------
kitabı almış geri dönüyordu. ve çok şaşkındı elindeki kitaba evirip çevirip
bir baktı;
-pek de tarihi eser gibi durmuyor ama belli ki çok değerli. diye düşündüğü
esnada birisine çarptı;
-kusura bakmaa... kelimesini tamamlayamadan ağzı açık kaldı bu
geçen sefer dükkana gelen siyah giyinimli adamdı;
-ama siz burda ne arıyorsunuz? diyeceği sırada adam elindeki kitaba
hamle yaptı. melek hızlı bir refleksle elini geri çekti;
-ne oluyor? demeye kalmadan ikiside sokakta koşmaya başladı.
melek ne yapacağım diye düşünerek koşmaya devam ediyordu.
adam her geçen saniye uzun bacaklarıyla biraz daha yaklaşıyordu.
melek bir hışımla ara sokaklardan birine daldı.
sokaktaki insanlardan zorluklar koşuyordu
fakat adam önüne geleni devirerek yoluna devam ediyordu.
melekin şimdi aklında sadece dükkana ulaşabilmek vardı.
ama adam çokhızlıydı.
dükkana da çok yaklaşmışlardı . en sonunda melek dükkanı gördü arkasına
baktı fakat o da ne adam yoktu.
bir an yavaşladı. tam o esnada birisinin yakasını tuttuğunu farketti.
yüzünü dödüğünde adam yumruğunu kaldırmış meleke
bakıyordu. melek "artık sona geldik herhalde" diyerek gözlerini yumdu.
bir "ahhh!" sesi duydu sadece, neyin nesi diye gözlerini açtığında, karşısında
gani amcayı elinde asa benzeri ucuna renkli bir taş bağlanmış birşey ile gördü.
lakin adam ortalıkta yoktu.
onun durduğu yerde sadece bir avuç toz vardı.
olanların hiç birine anlam vermiyordu.
------------------------------------------------------------
-yaa ne saçma ne yani şimdi bütün bunlara inanmamı mı bekliyorsunuz.
delirmiş olmalısınız....
ne yani hayal gücü şehri diye bir yer var kraliçe
kelebek AYRİS orayı yönetiyor.
ama şimdi ortalarda yok bütün halkı onu arıyor.
bu elinde tuttuğun hayalgücü asası diye birşey.
beni kovalayan adam, insanları
mantık üzerinden sorularla kandırmaya çalışan soru krallığının bir üyesi.
AYYYYYYYY! bu ne be çocuk masalı gibi birşey bu ve çok çok çoooooook
SAÇMAAAAAAAAAAAAAAAA!
-kızım bir sus da motorun soğusun bu ne hız böyle tamam maşALLAH zekisin
bir seferde kavradın ama bende yaşlıyım bu kadar sesi kaldırmaz başım....
-ama ama siz neden bahsettiğinizin farkında mısınız?
-evet gayet farkındayım. neden sadece bu masayı görüyorsunda bu masanın üzerinde
yapılabilecekleri düşünmüyorsun.
-ne var canım bu masanın üzerinde bir çok şey yapılabilir. yemek yenir, kitap okunur,
sohbet edilir hatta üstüne çıkıp şarkı söylenir..
-hah! aferin işte daha çok hayal et böyle
-bunu hayal etmekte ne var insan yapabileceği herşeyi hayal edebilir.
-peki öyleyse kızım insan HAYAL ETTİĞİ HERŞEYİDE YAPABİLİR öyle değil mi?
-bu ne şimdi ya mantık dersinde önerme mi çıkarıyorsunuz karşıma. ama öyle birşey
asla olamaz.....
melek ve gani amcanın bu sürüp giden konuşmasını çalan kapı sesi bozdu. melek;
-bunları sonra konuşalım. diyerek yerinden kalktı.
kapıyı açtığında gayet uzun boylu güney korelilere benzeyen bir adam gördü.
"şimdi hangi dilde konuşsam. güney korelilere benziyor ama çinli, tayvanlı, japonyalı
felanda olabilir her çekiği güney koreli zannetmemeli" [:)] diye düşünürken.
adam gayet düzgün bir aksağanla;
-acaba gani beyle görüşebilir miyim? dedi
melek daha şaşkınlığını atmadan adam arkada gani amcayı gördü ve
meleki iterek içeri girdi.
melek fena kızmıştı ama belli etmeyerek sadec aklından "öküz" dedi.
-gani amca sonunda onu buldun. dedi adam sevinçle
-kimi? dedi gani amca şaşırarak.
-hadi gani amca dalga geçmeyi bırakta o nerde söyle?
-yavrum ben gerçekten kimden bahsettiğini anlamadım?
-ee işte kolyenin sahibini. aslında beni dün akşam hemen çağırırsın diye bekledim
ama senden ses gelmeyince bende sabırsızlanarak geldim.
-yavrum güzel diyorsunda kolyenin sahibi bulunmadı ki.
-ama nasıl olur dün kolyenin işareti göründü ayda kolyenin sahibinin elinde
olduğunu bütün kelebekler gördü.
gani amca çok şaşkın bir ifade ile düşünürken. aklına birşey gelmişcesine meleke
döndü;
-dün sen bu kitabın içinde saklı dediğim şeyi içinden çıkarıp birine verdin mi?
melek gani amcanın şaşkın bakışlarına aynı şekilde ve telaşla karşılık vererek;
-valla ben kimseye vermedim sadece elime aldım sonra masanın üstüne koydum ve
bu sabahta hemen içine geri koyarak getirdim valla...
<<<<<iki adamın şaşkın bakışları arasında melek korkmuş bir yüzle başını eğdi>>>>>