7. BÖLÜM

138 4 0
                                    

7. BÖLÜM ADI: KAYBOLUŞ DAĞLARI

-----------------------------------------------------

-vay burası ne kadar büyük böyle?

-burasının büyük olduğunu duymuştum ama bu kadar olduğunu duymamıştım.
gerçekten çok büyük.
melek, mu kyul ve yurinin konuşmasının arasına girerek;

-hadi ne yapacaksak yapalım ve gidelim..

-tamam ne acelen var.... bir dakika.... diyerek arayan gözlerle etrafına baktı
mu kyul. sonra aradığını bulmuşcasına hızlı adımlarla gözlerinin kilitlendiği yere
doğru gitti. ordan bir meşale alarak cüzdandan gerekli olan malzemeleri çıkardı.
şimdi elinde yanan bir meşale duruyordu. kızlara dönerek:

-benimle gelin... dedi

kızlar onu takip ettiler ve hepsi birlikte kayıplar aynasını karşısında durdular.
mu kyul elindeki meşaleyi meleke uzatarak:

-bunu eline al ve aynanın karşısında dur ardından benim söylediklerimi tekrarla..

-ne yani ben mi yapmak zorundayım?

-tabii ki yoksa seni buraya kadar niye sürükleyeyim. o cadıdan bozma yüzünü
görmeye meraklı değilim.

-bana bak benim canımı sıkma kehanete göre sen bu cadı surata aşık olacaksın
ama ben tabii sana yüz vermeyeceğim.  [:P]

-bunu zaman gösterecek......... ama şimdi şu kayıplar aynasını açman gerekiyor.
dedi ve melekin arkasına geçti.

-şimdi meşaleyi aynaya karşı tut, ardından hayallerim gerçeklerimdir sözünü
3 kere tekrarla ve meşaleyi havada çember çizermiş gibi çevir tam 3 kere. tamam mı?

melek:

-anladım anladım. diyerek söylediklerini teker teker yaptı.

aynada sanki su dalgalanmasına benzer bir görüntü oluştuktan sonra bir çift göz
ve ağız belirdi. melek ürkerek gerilesede mu kyul onu arkadan tuttu:

-korkma... şimdi ona kelebek kraliçe ayrisin nerede olduğunu sor..

-AYNA AYNA SÖYLE BANA KELEBEK KRALİÇE AYRİS NEREDE?

ayna da dahil olmak üzere orada bulunan herkes bu cümleye gülmeye başladılar.
mu kyul:

-pardon hanımefendi acaba kendinizi pamuk prenses masalında mı sandınız?

-ne var canım sor dedin sorduk çok biliyorsan al meşaleyi sen sor. dediği esnada
ayna konuşmaya başlayarak

-lüzum yok ne demek istediğinizi anladım. dedi melek

-bak ayna bile senden daha zeki. dedi mu kyula.... ayna;

-Ooo gelecek kraliçemizle kralımız şimdiden başlamış flört etmeye. deyince mu kyul ve
melek aynı anda:

-YOK ÖYLE BİRŞEY!! diye bağırdı. ayna sessiz gülüşüne devam ederek:

-öyle diyorsanız öyle olsun.... ama gelecek kraliçe adayına bir bilmecem var. melek

-ne yani bilemezsem kraliçenin yerini göstermeyecek misin?

-hayır canım ben sadece soracağım ve yerini göstereceğim ama bu bilmeceyi çözmeden
onu sen zaten bulamazsın ve şunu unutma sadece sen çözeceksin.
başkası çözerse büyü bozulur. yani yardım almaya çalışma senden önce çözenlerde sana
söylemesin..................

-ne tür bir büyü?

-sana ancak bu kadar yardım edebileceğim bir büyü..... şimdi bilmecemi soruyorum,

"Dipsiz bir çukurdur onlar
"O nu ancak umutlarınla doldururlar" .

melekin aklına birşey gelmiyordu.

-bilemiyorum?

-artık zaman içersinde çözersin umarım... şimdi sana kelebek kraliçe ayrisin yerini
göstereceğim. dedi ve görüntü gitti ardından. birkaç sıralı dağ göründü aynada. mu kyul
birşey farketmişcesine;

-aaa! burası kayboluş dağları burada kaybolan bir daha bulunamaz.... ayna o sırada;

-sana göre öyle... gelecekteki kraliçe ile gittiğin müddetçe hayır..

sonra aynadaki görüntü daha çok yaklaşarak 3. ü dağın üstünde duran bir mağara girişi
önünde durdu.... bu sefer mu kyul;

-ama burası ölüler mağarasi buraya giren sağ çıkamaz.. ne bu ya nereye götürmüşler
kraliçeyi böyle?....... ayna;

-tabii ki öyle yapacaklar en zoru neyse onu seçmeleri en doğal hakları çünkü bulunmasını
istemiyorlar ve ayrıca o mağarayada gelecekteki kraliçe ile girdiğin müddetçe ölüm
olasılığın neredeyse sıfıra düşer.....

-ne yani bu kadar mı? dedi mu kyul gösterilen yerler bitip ayna baştaki haline dönünce. ayna;

-sende başka ne istiyorsun yerini gösterdim işte..

-ama içinde nerede?

-merak etme gelecek kraliçe ile içeri girdiğinde o onun nerede olduğunu hissedecek. dedi
ve ayna kapandı....

---------------------------------------------------------------------------

"sorular sorular ve bitmek bilmeyen insanı gittiçe içine çeken dipsiz sorular"
akılları milyonlarca soruyla doluydu. mu kyul, "oraya melekle gitmezse sağ çıkamayacağını
ama o na o nu eve götüreceğine söz verdiğini ve sözünü tutması gerektiğini" düşünüyordu

yuri göz ucuyla meleki süzüyor "acaba duyduklarından sonra fikri değişmişmidir mu kyulu bariz bir
ölüme giden bu yolculuğa sürükleyecek midir?....." diye düşünüyor sonra umutsuzlukla başını önüne eğerek,
"o bunu ölse bile yapmaz" diye ekliyordu.

melek bir anda arkasına dönerek mu kyula;

-eeeeeeeeeee şimdi ne yapman gerektiğini biliyorsundur umarım. dedi

mu kyul ve yuri bir an umutlansalarda sonra umutlarını yitirmiş vaziyette başlarını öne
eğdiler. mu kyul;

-tabii ki biliyorum sizi evinize götürmem gerekiyor. dedi

-aptal şey ondan bahseden kim? ben o dağlara nasıl ulaşacağımızı soruyorum? dedi.

yuri ve mu kyulun gözleri umutla parlayarak meleke baktılar. melek;

-bu oduna hiçbirşeyi bensiz yapamayacağını kanıtlayacağım bir yere gitmekten vazgeçemem.
dedi gülerek. yuri sevinçle meleke sarıldı. ve sonra kulağına fısıldayarak;

-sen bunu hayatta yapmazdın. yoksa mu kyulu gerçekten sev................ yuri daha sözünü
tamamlayamadan melek onu iterek;

-eee hadi şimdi nereye gidiyoruz. dedi yuri yi duymamış ayağına yatarak...

-----------------------------------------------------------------------------

hazırlıklarını tamamlamıştı mu kyul hem kendine hem de kızlara dağ koşullarına daha
uygun kıyafetler ayarlamıştı.. melek;

-peki şimdi ne olacak. dedi

-herkes el ele tutuşsun. dedi ve melekin elini hızlıcz kavradı ardından yuri de melekin elini tuttu.
mu kyul;

-hayallerim gerçeklerimdir. der demez an gibi kısa bir sürede kendilerini bir dağ girişinin
önünde buldular. yuri melekin elini bırakıp;

-burası neresi?

-burası kayboluş dağlarının girişi burdan sonraya ulaşma iznimiz yok. burdan yola devam edeceğiz
dedi. mu kyul yürümeye başlamış ama daha melekin elini bırakmamışken. yuri dalgacı
bir şekilde;

-siz yolculuğunuzu böyle sürdüreceksiniz herhalde? deyip gülünce mu kyul ve melek durumlarının
farkına vardılar ardından hemen ellerini çektiler. melek

-yolculuğun hızlılığından olsa gerek kendime gelemedim ondandır...

-bende elime böyle yapıştığını görünce, bu korkak tavuk yine korktu herhalde diye
düşündüm bu yüzden çekmedim.... melek hiddetle;

-hadi ordan durumdan istifade ettim demede.. yuri ikisinin birbirlerine olan
öfkeli bakışlarının arasına girerek;

-ayy! tamam size şaka yapmaya da gelmiyor. hadi ilerleyelim....

--------------------------------------------------------------------------

1-2 saatten sonra ne melek ne de yuri artık saate bakmadılar nedense bu yol hiç bitmiyor ve
her saate bakışlarında depresyona giriyorlardı. melek;

-ALLAH aşkına bu yol ne zaman bitecek

-ooohooo kızlar siz daha başında böyle yaparsanız sonuna kadar nasıl gideceksiniz? kızların
ikisi birden bir çığlık atarak;

-NEEEEEEEEE? DAHA BAŞI MI?

-evet ne oldu ki. dedi mu kyul şaşkın bir vaziyette. kızlar bulundukları yere çökerek;

-o zaman şurada birazcık dinlenelim ne olur? dediler......... mu kyul;

-iyi bari bende birkaç odun toplayayım.. melek;

-ama çok uzaklaşma.

-ne o endişeleniyor musun?

-hayır tabii ki, en son oduna gittiğinde başımıza neler geldiğini unuttun herhalde.. mu kyul sıkılmış
bir ifadeyle;

-harasso harasso? dedi ve gitti.

-------------------------------------------------------------------------

melek ve yuri 15 dakikaya yakındır mu kyul hakkında konuşuyorlardı. melek yurinin;

-sen bu çocuktan hoşlanıyorsun.. sözlerini

-hayır öyle birşey yok sadece bana ihtiyacı olan bir halka yardım ediyorum. diyerek geçiştiriyodu

neden sonra farketti bilinmez mu kyulun daha gelmediğini anladı;

-mu kyul nerde kaldı?

-bilmem ki aslında bu kadar geçikmemesi lazımdı...

-evet hemde onu uyarmıştım..

-ne yapsak ki?

-sen burada bekle, ben geliyorum... dedi melek ayağa kalkarken

yuri telaşlanarak;

-sen buraları bilmiyorsun sonra kaybolursun. biraz daha bekleyelim belki gelir...

-sen dediğimi yap ve buradan sakın ayrılma. ben çok uzaklaşmayacağım gittiği tarafa doğru bir bakıp,
seslenip geleceğim.. dedi ve dikkatli adımlarla açık kısımdan ağaçlık kısma gecmeye başladı. bir
süre sonra;

-bu kadar yeter herhalde. deyip

-MU KYUUUUUUUUUUUL? MU KYUUUUUUUUUUUUUUl? diye bağırdı ama ses gelmedi.

"kimbilir belki dönmüştür" diye düşünerek arkasına döndü ama bütün ağaçlar bir birine benziyordu;

-tamam panik yok geldiğimiz gibi geri döneceğiz. dedi ve bir süre yürüdü ama şaşılacak şey hep
geri döndüğü yere tekrar dönüyordu.

-tamam korkma birşey olmayacak. dediği esnadabir hışırtı duydu sağına soluna telaşlı bir şekilde baktı
hava kararmaya başladığından herşey netliğini kaybetmişti. sonra ilerideki çalılıkların aralandığını gördü
heyecanı hat safhadaydı. sadece gözlerini gelen şeye odakladı.. bir sevinçle gözleri parladı bu MU KYUL DU.
onu gördüğüne ilk defa bu kadar sevindi ama o da ne mu kyul üstüne koşarak geliyor sanki
üstüne atlayacak gibi bir an acaba mu kyul değil mi diye gerileyip gözlerini sımsıkı kapattı. sonra sadece
vücuduna dolana kolları farketti gözleri şaşkınlıkla açıldı;

-aptal, salak. bir saatir seni arıyoruz, ya seni bulamasaydık burası kayboluş dağları.... senin için o kadar
endişelendim ki? mu kyulun sesi gerçekten korkmuş gibiydi bu yüzden melek teskin edici bir sesle;

-şeyy! ya sana bakmaya geldim ama sonra dönüşü bulamadım...... aman hem niye korkuyorsun ki
ben gelecekteki kraliçeyim ben bu dağlarda kaybolmam kesin beni bulurdunuz?. dedi

yuri bu ikilinin konuşmasının arasına girerek;
-sen gider gitmez mu kyul 1-2 dakka içerisinde geldi zaten. bunca zamandır seni arıyorduk.. (sonra konuşmasının
arasına hınzır bir ifade ekleyerek) bir daha böyle şeyler yapma bak mu kyul senin için ne kadar korkuyor. der
demez mu kyul meleki fırlatırcasına bıraktı. melek;

-şuna bak hem zamk gibi yapış hemde ok gibi fırlat. neyim ben anlamadım?

-şeyy! be ben aslında sadece o mağaraya tek başıma girersem işim daha zor olur diye endişelendim
o kadar yoksa ben bu gudubeti gece görsem muska takar yatarım. melek;

-bana bak. deyip mu kyulun bacağına tekmeyi geçirdi. mu kyul;

-AHHHH! tamam bu kadar dinlenme yeter size dinlenmek yaramıyor yürüyünde işte o zaman göreyim sizin bacak
kuvvetinizi durduğunuz yerden vurmakla olmaz. diyerek hem meleke sitemini hemde yola devam
etmeleri gerektiğini belirtt .

-------------------------------------------------------------------------------

hava kararmış gece zifiriye vurmuştu iyice bir yandan gece ayazı bir yandan ayaklarına takılan dikenler
onları zorluyordu. yolculuk bu şekilde devam ederken mu kyul feneri kapattı birden. melek;

-ne oluyor?

-sessiz ol mağara orada ve 2 bekçi kapının önünde bekliyor.

hepsi oradaki bir kayanın arkasına sindi. yuri;

-o sırtlarındaki silah mı yoksa ben mi yanlış görüyorum? mu kyul;

-hayır yanlış görmüyorsun..

-ama nasıl olur burda da mı silah var. dedi melek endişeyle

-ne zannediyordun burası hala kılıçla kalkanla mı savaşıyor. kızım burda hayal edebildiğin herşey olur
daha sizde yokken bizde vardı.. dedikten sonra mu kyul üstündeki cephaneye baktı, sonra kızlara dönerek;

-siz buradan başınızı bile çıkarmayın ben bağırınca gelin. tamam mı? melek endişeli bir şekilde atlayarak;

-olmaz öyle şey adamlar silahlı ve iki kişi..

-merak etmeyin ben 2 kişiyi değil bir tabur askeri bile yerlebir etmek için eğitim aldım. (ve meleke dikkatle bakarak)
çünkü geleceğin kraliçesini koruyacaktım.. dedi. melek şaşırmıştı çünkü ilk defa kendisinin geleceğin
kraliçesi olduğunu onaylıyordu. sonra meleke cebinden birşey uzattı;

-olmaz.. ama bana birşey olursa bu anahtarla sihirli sözcükleri söylersen kapı açılır ve geriye dönebilirsiniz? dedi
ve meleke cevap hakkı vermeden eline anahtarı sıkıştırarak kayanın arkasından çıktı. melek endişeyliydi
ama belli etmiyordu yanında yuriyle birlikte inşALLAH mu kyulun bağıracağı zamanı bekliyorlardı.
tam o esnada BİR SİLAH SESİ geldi.

<<<<<<<<O KURŞUN SANKİ MELEKİN KALBİNE GİREREK GÖĞSÜNÜ TUTMASINA NEDEN OLDU>>>>>>>>

Gizemli Kelebek.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin