🎈🌙 Ezel ÇAĞAN 🌙🎈

31 4 3
                                    

Banyoya gidip kendimi soğuk suyun altına bıraktım. Üşümek vücudumdaki tüm sinir hücrelerimi saygı duruşuna kaldırıp uyanmamı sağlıyordu. Hem titreyip hem üşüyordum üzerine birde hapşırınca tüm enerjim yerle bir oldu. Hastalanıyordum ve işin acı kısmı bakacak kimsem yoktu.

●●●

Dışarıdan serseri birisi olarak görünüyor olabilirdim hayatımın son yıllarında insanların benim hakkımda aşağılayıcı ithamlarda bulunması canımı yakmıyordu artık. Sokaktan geçtiğim  zaman annelerin çocuklarını bir ton nasihatle uyardığı ve yaklaşılmaması gereken kişiydim ben onların gözünde. Bazılarına göre kötü alışkanlıklarım bile vardı. Hasta olduğum için gözaltımın karardığını bilmeden uyuşturucu içiyor deniliyordu veya öksürdüğüm için artık ciğerimin çürüdüğünü düşünüyorlardı. Bilmiyorlardı gerçeği. Ben aslında gerçekten ölüyordum.

'Aman kızım/oğlum böyle insanlara yaklaşma çağırırlarsa da gitmeyin emi yavrum! ' Bu söz annelerin/babaların çocuklarını çevrelerine karşı koruma altına almalarında yardım eden bi cümleydi fakat önyargılarının gözlerini kör ettiğinin farkında bile değillerdi. En azından bu nasihatları evlerinde de yapabilirlerdi sokak ortasında gözlerimizin içine bakarak yapmaları gereksizdi. Bize kimsesiz hissettriyorlardı. Gerçektede öyle değilmiydim zaten.

İnsanlar artık önyargılarını bir kenara koyup kendilerini gerçeklerle yüzleştirmeyi bilmiyorlardı. Her kimsesiz insan kötü değildi.

Uyandığımdan beri başımdaki ve karnımdaki keskin ağrı beni mutfağa gidip ağrı kesici bulma umuduyla dolaplara bakmaya başlamama sebep oldu. Hiçbir ilaç bulamadan yattığım yere geri dönüp giymek için hazırladığım kıyafetleri dün gece koyduğum yerden aldığım gibi üzerimi giyindim. Hazırlandıktan sonra sırt çantamıda dün bıraktığım yerden alarak dışarı çıktım siyah hırkamın şapkasını kafama geçirdim ve kulaklıklarımı da taktıktan sonra okula doğru yürümeye başladım. Halsizliğim kendini yavaştan belli etmeye başladı. Okulun kapısına geldiğim zaman güvenliğe baş selamı verip kapıdan içeri girdim.

Hayatın her an karşıma ne çıkaracağını bilmiyordum ve elimde bi mesleğin olması gerekiyordu. Zaten çıkmazdayken tembellik edemezdim. Belki ölecektim ama bi şekilde yine hayatımı devam ettirmem gerekiyordu. İki kişiden birisi neden ben olmayayımki? umudu vardı hep içimde. Ümidimi kaybetmiştim ama her zaman umudum sol cebimdeydi. Bu konuda, hep işin iki tarafını düşünmüştüm. Tedaviyi reddettim ama olacaklar belliydi. Sonumu bildiğim halde ümit beslemem aptallıktı evet ama insan oğlu kalbinin derinliklerindeki umudunu kaybedemiyordu işte.

Burasıda iyi bir okul değildi ama eski okuluma göre dahada iyiydi en azından. Dersleri takmayan serseri kız gibi görünen ben aslında herkesden daha azimliydim. Okula yeni geldiğim için okulda hiçbiryeri bilmiyordum. Büyük kapıdan merdivenleri çıkarak içeri girdim . Danışman yazan yere gittim. Burası velilerin öğrencilerini çağırttırmak için kullandığı yerdi. Hani benim hiç bir zaman kullanamayacağım yer. Tam karşısında ise müdür yardımcısının odası vardı.

Seri adımlarla oraya doğru ilerledim bir an önce gerekli bilgileri öğrenip sınıfıma gitmek istiyordum. Kapıyı ardı ardına birkaç kez tıklatıp içeri girdim. Kapının yanında yazılı olan  tabeladan gördüğüm kadarıyla adı Sait'ti. Sait hocanın masasına yaklaştım başında bir kız vardı gözlüklü ve kıvırcık şaçlıydı birşeyler konuşuyorlardı, büyük ihtimalle okul başkanıydı elinde bir sürü kağıt ve broşür vardı. Sait hoca beni farkedip masadan başını kaldırdı 'evet? ' dedi sakinliğini koruyarak 'hocam ben yeni gelen öğrenciyim' beni tanımayan birisi kesinlikle özgüvensiz ve aptal bir insan olarak görebilirdi ama hocalara saygımı asla bozupta dik başlılık yapmazdım ama bu kendimi de ezdireceğim anlamına gelmiyordu. 'Adın neydi kızım' diyerek beklenti dolu bakışlar atmaya başladı. Gözlerimi gözlerinden çekerek önündeki bilgisayara bakmaya başladım. 'Sıla' dedim tek kelimeyle. Konuşmayı sevmiyordum ama bu adam çok cana yakın duruyordu ister istemez sahte bir gülümseme sergiledim. Başını bilgisayara daha çok yaklaştırıp yazıları okumaya başladı '11/H Sıla YILDIRIM numaran 4066 3. Katta sınıfın ve ders programları hocalarınız tarafindan sınıflara dağıtılacak. Bu kadar. Yeni yılında başarılar dilerim.' hayatımda duyduğum en uzun konuşmalardan birisiydi. Elimdeki yazılı olan kağıda baktım. Yeni kimliğimdi belkide. Bu okuldaki herşeyin yeni başlayacağı gibi bu da benim hayatımdaki şekillerimden biriydi. Yolun sonunu çok merak ediyordum. Bu kat sanırım girişti kantin, kütüphane ve 9. Sınıflar bu kattaydı. Kütüphanenin önünden geçmek istemiştim, kafamı dinleyebileceğim bir yer olmalıydı ki burası kesinlikle kütüphaneydi. Biraz daha ilerledikten sonra merdivenden yukarı çıkmaya başladım kafamı biraz daha kaldırıp 1. Kat yazısını gördüm. İki kat daha çıktıktan sonra 3. Kata gelmiştim. Yavaş adımlarla 11/H sınıfını aramaya başladım. Koridorun solu daha uzun olduğu için içimden bir ses burda biryerlerde diyerek sola dönmemi sağlamıştı. İlerlemeye başladım. Herkes kendi arasında birşeyler konuşuyordu. Sarılanlar, özlem giderenler, tatil hakkında konuşanlar, maç muhabbeti ve okul takımı kısacası bu gürültü buraya çok fazlaydı. Hırkamın kafamdan düşen şapkasını tekrar kafama takıp kulaklığımın tekini çıkarttım. 11/H yazısını tekrar tekrar okudum belkide ömrümün geri kalanını burada geçirecektim veya burada ölecektim. Sınıfın kapısından içeri girer girmez sınıftakiler dikkatimi çekmişti. Önde kalabalık bir kız topluluğu ortasına aldıkları erkeklerle şakalaşıyorlardı. Erkekler zaten hallerinden epey bi memnun gözüküyorlardı. Cam kenarında en arkadan bir dört sıra boştu. Sınıfın bir çoğu o grubun içindeydi. Geçen yıllardan tanıştıkları epey bir ortadaydı, yeni gelenler kendini belli ederek ya telefonlarıyla ilgileniyor yada etrafa anlamaz bakışlar atıyorlardı. Toplanan kızların ise yüzlerindeki yedi kat makyajı saymıyorum bile. Makyajlarıyla tanışasım gelmişti bi an. Gidip en arka sıraya oturdum. Sıranın üzerinde garip garip karalamalar ve resimler vardı. Sadece müzik dinlemek için kullandığım telefonumu cebimden çıkarıp saate baktım. Zilin çalmasına 15 dakika vardı. Kulağımdan düşen kulaklığımın ikisinide takıp düzelttikten sonra camdan dışarıyı izlemeye başladım. Herkesin bi derdi vardı kimisinin borcu, kimisinin karısı hastaydı veya çocuğu herkes sıkıntılıydı. Hayat hiç haketmeyen insanları yoruyordu. Şimdiye kadar hiç arkadaşım olmamıştı gerçi kimse de benimle konuşmak istemiyorduya zaten. Serseriydim ben. Hani şu sokaklarda sürtüp sigara içen hergün farklı sevgiliyle gezen kızlar. Ne kadarda aptalca bir yargı diye düşündüm bir an. Bunları ben uydurmuyordum. Çoğu zaman bizzat şahit olmuştum. Cesaret edip yüzüme söyleyenlerde vardı hatta. Birçok  kavgaya karışmıştım ama hiç birindende haksız olup burnumu sokmamıştım. Yumruk attığım için burnu kırılan bile vardı. Bu yaşıma kadar asla kendimi ezdirmemiştim. Kendimi kimseye açmamış veya kimseye ağır sevgi beslememiştim. Herkese hak ettini veriyordum. Zamanında insanlardan gerçekten ağır ve zor kazıklar yemiştim ama onlar beni kötüye asla sürüklememiş aksine hayattan ders çıkarmamı sağlamış ve onları kendi silahlarıyla vurmama yardım etmişti. İntikam peşinde değil adalet peşinde koşmuştum. Gerekirse ben suçlu olayım suçumu kabul ederdim ve üste çıkma gibi bir çabam hiç olmamıştı. Kendimi küçük düşürmekten başka bi işe yaramazdı çünkü. Farkındaydım.

Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan içeri orta yaşlarda üzerinde spor kıyafetleri olan erkek bir öğretmen girdi. Sınıfa bakıp yenileri tespit etmeye çalışır gibiydi. O zaman farkettimki gerçekten dikkat çekiyordum. Simsiyahtım. Telefonumu ve kulaklığımı çantama koymuştum o sırada sınıfda geçen muhabbetten anladığım kadarıyla beden eğitimi öğretmeni 'oturun bakalım' dedi bir yandanda hepimizi tek tek incelerken. 'Yeniler var sanırım aramızda hoşgeldiniz çocuklar' dedi kalın çıkmaya özen gösterdiği sesiyle ve öğretmen masasına oturdu. Duvar kenarından bir kız kalkıp hocanın yanına gitti ve birşey sordu bu müdür yardımcısının yanında gördüğüm kızdı. Birşeyler konuştukları o kızın telaşlı surat ifadesinden anlamıştım. Adamın kaşları çatılırken onayladı ve kıza yerine gitmesi için izin verdi. Yerinden kalkıp tahtanın önüne giderek kollarını birbirine bağladı ve  dönüp 'bu ders tanışalım bakalım' dedi. Duvar kenarından başlayıp herkesi kaldırmaya başladı. İlk kalkan kızın adı sanırım Mügeydi. Pek ilgileneceğimi sanmıyordum zaten. Herkes bir bir kendini tanıttı ve sıra en son bana geldi. Yavaşça ayağa kalktım, ellerimle sıradan güç alıyordum. 'Adım Sıla. Sıla Yıldırım.' Öğretmen devam etmemi bekliyordu. Anlatacak birşeyim yoktu ki benim. Ayrıca kendimden bahsetmeyide sevmiyordum. 'Ailen' dedi merak dolu sesiyle. Sormasanız olmuyor demi? diye içimden sitem etmeye başladığım sırada hiç istifimi bozmadan 'ailem yok hocam ve 18 yaşındayım' diye cevap verdim. Herkes bir anda bana bakarken kendimi yine yuvasına çekilmeye başlamış kaplumbağalar gibi hissediyordum. Kimsenin yüzüne bakıp aşağılayıcı bakışlarını görmek istemiyordum. Bu davranışımdan öğretmen susması gerektiğini düşünüp beni daha fazla sıkmamak için tahtaya geçip birşeyler yazmaya başladı. Herkes of puf derken tahtayla ilgilenmiyordum.

Buradaki herkesten bir yaş büyüktüm. Ben o kitaplardaki serseri çocuk değil serseri kızdım karakter değişikliği vardı. Ellerimi karın boşluğumun üzerinde bağladığım ve arkama yaslandığım sırada kapı çaldı ve içeriye hiç beklemediğim birisi girdi. Grinin adamı tamda karşımdaydı. 'Merhaba hocam' dedi alaycı sesiyle ve inatla hocaya bakmaya başladı. Öğretmen sanki ezeli bir düşmanını görmüş gibi  anında kaşlarını çattı. Biraz önceki o gülümseyen surat ifadesinden eser yoktu. Sinirinin aksine sesindeki o buram buram alaycı kokuyla birlikte başını biraz daha kaldırıp konuşmaya başladı 'Daha ilk günden bu sorumsuzluğunu neye borçluyuz Ezel ÇAĞAN' dedi.

●●●

Hey benim çikolatalı sütüm olan okuyucum! Merhaba!

Senden ufacık birşey rica edebilirmiyim?
Yeni bölüm hakkındaki düşüncelerini benimle paylaşabilir misin? Gerçekten çok merak ediyorum fikirlerini.
Buradaki en çok emek verdiğim hikayem bu ve
taslaklar bölümünde 2 kitabım daha var ama bu benim her cümlesini ilmek ilmek işlediğim bir hikaye ve gizli okuyucularımın (belkide sen) oylarını/yorumlarını görmeyince hayal kırıklığına uğruyorum.

Sadece 1 dakikanı bana ayırmaya ne dersin?

Sana kucak dolusu sevgilerimi yolluyorum ve düşüncelerini merak ediyorum. Kendine çok iyi bak çikolatalı sütüm...
💕

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 16, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gri'nin Adamı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin