Bölüm3

36 7 0
                                    

Şaşkınlıkla adamın elindeki paketi aldım. İceriye götürüp sehpanın üzerine bıraktım. Üstünde bir not vardı. Notu alıp okumaya başladım. Rüzgardandı not "yeni hayatında uğur getirsin. Meleğime." Yazıyordu. Hemen kutuyu açtım. İçinde güzel bir elbise vardı. Hemde çok güzel. Onca işin içinde yarın ne giyeceğimi hiç düşünmemiştim. Demek iki gündür işim var deyip ortalıktan kaybolması bunun içindi. Allahım bu çocuk tam bir melekti. Beni bu kadar düşünmesi mutlu ediyordu.
Yukarı çıkıp küveti sıcak suyla doldurdum. Aklımdan bir sürü şey geçiyordu. Aklımdaki düşünceleri kovduktqn sonra dolaptan beyaz bir tişört, altına mavi kot pantolon ve iç çamaşırlarımı çıkardım. Banyoya girip üzerimdeki kıyafetlerimi çıkardım. Soyunmaya başladım. Üzerimdekileri çıkardıktan sonra sıcak suyla doldurduğum küvetin içine girip uzandım. Rahatlamıştım. Tüm yorgunluğum uçup gitmişti. Su bana iyi geliyordu. Gözlerimi kapatıp kendimi sıcak suya bıraktım...
Duştan aldıktan sonra bornozumu giyip banyodan çıktım. Rüzgar hala gelmemişti. Giyinmeme gerek yoktu. Salona doğru ilerledim. Sehpanın üzerindeki paketten bir sigara çıkardım. Çıkardığım sigarayı usulca dudaklarımın arasına aldım ve yaktım. Bir yandan televizyondaki kanallara bakıyordun bir yandan da sigaramı içiyordum. Sigarayı bitirip izmaritini yanimdaki kül tabağında söndürdüm. Tam o sırada kapının açılıp kapanma sesini işittim. Rüzgar içeri geldi ve ben hala giyinmemiştim. "Meleğim ben geldim."
"Hoşgeldin Rüzgar."dedim yanaklarımın yandığını hissettim. Kahretsin yine utanmıştım. "Şey ben giyinip geleyim."
"Peki bitanem." Hemen hızlı adımlarla yukarı çıktım. Önceden çıkardığım kıyafetleri üzerime hızlıca geçirip aşağı indim. Merdivenlerin başında durup onu orada izlemeye başladım. Gözlerim sehpanın üzerinde duran bana aldığı elbiseye takıldı. Yüzümde ufak bir tebessüm oluştu. Rüzgarın seslenişiyle gözlerimi sehpadan aldım. "Ee meleğim beğendin mi?" Yanına gidip oturdum. Yine saçlarıyla oynamaya başladım. Sarı saçları o kadar güzel ve yumuşaktı ki. "Bayıldım. Onca işin gücün arasında ne gerek vardı ben hallederdim."
"Ben hallettim işte."
"Teşekkür ederim. Sen harikasın."dedim ve sımsıkı sarılıp yanağından vakumlayarak öptüm.
"Rüzgar davetli listesinde babam da vardı."
"Evet. Ben davet ettim. Herkesin orada olmasını istiyorum."
Bi an tereddüt ettim. Onları şuan görmek istemiyordum. "Rüzgar ben buraya gelirken ardımda gözü yaşlı annemi ve hiç vedalaşmadığım babamı bıraktım. Şimdi onlarla karşılaşmaya hazır değilim."
"Bu gün olmazsa yarın karşılaşıcaksın. Ama illaki karşılaşıcaksın. O yüzden inan bana böylesi daha iyi meleğim. "
Yine yüzüm düşmüştü. Rüzgar bu halimi hiç beğenmemiş olacakki teselli sözlerine başlamıştı. "Hadi ama meleğim bu haller hiç yakışmıyor sana, sen çok güçlüsün. Bu gün kulübe gittim. Tadilat bitmişti. Harika olmuştu. Seni almaya geldim ama eve gelmişsin. Öyle dediler."
"Evet. Herşey hazırdı. Bende eve gelmek dinlenmek istedim. Yarın büyük gün." Önümdeki kadehten bir yudum aldım. Kafamı kaldırıp duvardaki saate baktım. Geç olmuştu. Uykum geliyordu. Odama gidip hiçbir şey düşünmeden uyumak istiyordum.
"Canım." Dedim yorgun bir ses tonuyla.
"Efendim meleğim." Bana anlamayan gözlerle bakmaya devam etti. "Ben odama çıkıp uyuyucam."
"Tamam. İyi uykular Meleğim." Odama çıktım. Dışarıdan erkek sesleri geliyordu. Yataktan çıkıp balkon kapısına doğru ilerledim. Balkona girip bahçeye baktım. Etfarta kimse görünmüyordu. Yanılmış olabilir miydim? Korkmuştum. Koşar adımlarla Rüzgar'ın odasına girdim. Yatağında yatıyordu. Birkaç saniye onu uyandırmakla uğraştım. Kahretsin neler dönüyordu. "Ya Rüzgar uyansana!!!"
Dağılmış saçlarıyla çok tatlı görünüyordu. "Ne oldu meleğim?" Sıkıca sarıldım. Birşey anlatma gereğinde bulunmadım. Çünkü şuan ne söylesemde sabah hatırlamıyacaktı. Yatağına girim kafamı göğsüne koydum.
"Rüzgar." Dedim onunla konuşmak için belki uyanırda biraz sohbet ederiz. "Hıı."
"Rüzgar." Dedim tekrar ama tınlamadı. Anlatmama izin vermeden belime sıkıca sarılıp "uyu melek." Dedi. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Çok güzel kokuyordu. Hep böyle kalabilirdim. Kokusu tanıdıktı. Onun kokusuna benziyordu. Tıpkı onun gibi kokuyordu. Kendimi Rüzgar'ın kollarında güvenli olup olmadığını bilmediğim bir uykuya bırakmıştım...
Kuafördeydim. Saçlarım yapılmıştı. Manikürümün bitmesini bekliyordum. Aynada bakınırken yanımdaki koltuğa gelip oturan kişiye baktım. Nil'di bu. Gelir gelmez oturup yaptıracağı saç şeklini kuaföre anlatıyordu. Kafamı yana çevirip baktım. Nil kuaföre emir verircesine konuştu. "Merhaba, şöyle ensemi komple açacak bir topuz istiyorum." Dedi ve ben hemen konuşmasını bölerek araya girdim. "Tehlike çanları çalmaya başlamış. Damgamız ortaya çıkıyor diyorsun."dedim. Mirali bayağı bozuktu. Nil sarı saçlı yeşil gözlü çok güzel ve en önemlisi de akkıllı bur kızdı. Nerede nasıl davranacağını çok iyi bilirdi. Kurnaz biriydi. Asıl aklımı karıştıran burada ne arıyordu. Hala niyeti Rüzgar'sa buna izin vermiyecektim. Anlaşılan tilki kürkçü dükkanına geri dömmüş. Yüzünü bana döndü sert bir şekilde baktı. "Seninle uğraşacak enerjide değilim Hande." Emre kulübün açılışıyla ilgili bişeyler söylemişti. Ama tınlamadım daha doğrusu Rüzgar'ın böyle birşey yapabileceğini düşünmedim. "Doğru yeni kulübümüzün açılışı bütün enerjini bitirdi. Çok yazık Nil kazandığın herşeyi bir yanlış anlaşılmaya borçlusun." Dedim Rüzgara eskiden yaptıklarını ve Rüzgar sayesinde kazandıklarını ima ederek. "Ne yanlış anlaması ya neyden bahsediyorsun sen?"
"Beni buraya getiren Rüzgar olmadı. Ben kendim geldim.  Rüzgarın kucağına düştüğünü mü zannediyorsun yine. Unut bunu Nil. Basit ama sadece yanlış anlama işte hepsi bu. Senin başarın öykünün mimarı. Basit ama bedeli ağır bir yanlış anlama. O yüzden birkaç saniyeye şükretmelisin.
"Yazık sana Hande. O kadar yalnız ve mutsuzsunki sevgilini başkasına kaptırdıktan sonra tek zevkin benimle uğraşmak oldu dimi." Pekala söyledikleri acıtmıştı. Ben zaten acıya alışıktım. Oturduğum yerden kalktım.  Nil'e yaklaştım ve kulağına eğildim. "Biliyor musun Nil yalnızım ve mutsuzum. Ama benimki iki kişilik bir yalnızlık ve iki kişilik bir mutsuzluk değil." Kafamı kaldırıp yüzüne bakarak sözlerime devam ettim. ""Aaa bu arada sıkıntılı olduğunu kabul etmene sevindim. Bu durumda bile hala inkar etmeye çalışsaydın sana cidden acırdım Nil.
Yüzüme ukala bir gülümseme yerleştirip ayağa kalktım. Yüzüme bakarken "ben halimden memnunum."dedi. Konuşmaya devam ettim. Elbette canımı yakanların canını yakacaktım. "Bakalım ne kadar dayanabileceksin." Masanın üzerinden çantamı alıp saçlarıyla uğraşan kuaföre " enseyi iyi açın parlasın!" Dedikten sonra çıktım oradan.
Rüzgar arabada beni bekliyordu. Kuafördeki işim bitmişti. Öfkeyle arabaya bindim. "Meleğim çok güzelsin."dedi. Rüzgar'ın ağzından çıkan cümle bir kulağımdan girip diğerinden çıktı. "Bırak şimdi bunları biliyordun değil miii?" Artık sesim daha da yükselmişti. Rüzgar bana anlamayan gözlerle bakıyordu.
"Neyi meleğim?"
"Nasıl neyi Nil'in İstanbul'da olduğunu ve bu geceki açılışa davetli olduğunu. Hatta belkibdaha fazlası vardır ha Rüzgar söylesene!!"
"Sakin ol meleğim. Onu çağırmaya mecburdum. Çünkü kulübün içecekleri için onların şirketiyle anlaştık."
"Oha Rüzgar başkasını bulamadın mı? O sürtüğün şirketiyle anlaştın." Rüzgar ani bir frenle arabayı durdurdu.  "Ne yapmamı bekliyorsun hande?" Evet Rüzgar gerçekten sinirlenmişti. Bunun nedeni bana adımla hitap etmesiydi. Onu çok iyi tanıyordum. Rüzgar"ın ateş püsküren gözlerine baktığımda bu konuyu daha fazla uzatmamam gerektiğini anlamıştım. Vardır bir bildiği. Bana zarar verecek bişey yapmazdı. "Tamam sakin ol Rüzgar. Onun bana yaptıklarıni en iyi sen biliyorsun. Onunla aynı ortamda bulunmak istemiyorum."
"Neyse Hande boşver. Açılışa gecikmeyelim." Rüzgar hala sinirliydi. Bunu gergin yüz hatlarından ve hala adımla hitap edişinden anlıyordum...
Kulübün her tarafı ışıl ışıldı. Tam da olması gerektiği gibi. Rüzgar durdurduğu arabadan indi ve gelip benim kapımı açtı. Tam bir centilmen gibi uzattığı elini tutarak indim. Sanki az önceki kavga hiç yaşanmamış gibi davranıyordu. Rüzgar işte hemen herşeyi boşverebiliyordu. Arabadan inmemle yüzümde flaşların patlaması bir oldu. Rüzgar rahatsız olduğumu fark edince beni arkasına aldı. Kısa bir açıklama yapıp oradan uzaklaştırdı. Gerilmiştim. Bunu Rüzgar da fark etmişti. Yüzünü bana dönüp ellerimi güven verircesine tuttu. "İnan bana umduğundan daha güzel olucak. Ama şimdi rahatla." Dedi ve barın kapısındaki adamlara selam verip içeri doğru ilerlemeye başladık. İçimden kendimi yapabileceğime inandırma çabalarım sona ermişti. Evet Hande herşeyi başaracaksın. Kendime söylediğim bu sözle yüzüme kocaman bir gülümseme yayıldı. Rüzgar'ın kolunda kendimden emin bir şekikde yürürken şoka uğramıştım. "Waoww Rüzgar burası..."
"Sana söylemiştim." Evet Rüzgar bana söylemişti. Umduğumdan daha ihtişamlı bir görüntü vardı karşımda. Yüksek sesle çalan müzik ve bar taburelerinde davetli olanlarla dolu insanlar, çoğunu tanımadığım büyük iş adamları ve karşımda oturan babamla birlikte müthiş bir görüntü vardı. Müzik kapandı ve bütün gözler bize döndü. Rüzgar sırıtarak "dışarıdakileri ben hallettim. Buradakileri sen hallet." Dedi ve önüne döndü. Aklıma gelen ilk şeyle yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirip garsonun uzattığı kadehi aldım. "Kadehimi bu gecenin şerefine kaldırıyorum." Dedim ve yüksek sesle "parti başlasın!!" O an herkes alkışlamaya başladı ve müzik tekrar eski hakimiyetini aldı....
İlerleyen saatlerde Rüzgar'a gelen bir telefonla kulüpten ayrılmıştı. Ben gelen misafirlerle ilgilenirken Nil'in yüzündeki sürtük ifadeyi defalarca görmek zorunda kalmıştım. Aslında onunla iyi dalga geçmiştim. Çünkü ensesi gerçekten parlıyordu. Bu kızın uyuz biri olduğuna yemin edebilirdim. "Merhaba Harun Bey..." silah sesleriyle olduğum yerde irkildim. Buda neydi böyle? Müzik birden durmuş insanlar sesin geldiği yöne bakakaldı. Bende şaşkınlıkla o yöne döndüm. Barın giriş kapısında elinde kocaman bir silahla duran uzun boylu, esmer, iri cüsseli ya da uzaktan tam göremesemde bayağı kaslı görünen esmer bir adamdı. Adam adeta etrafa ateş püskürüyordu.   Gözü dönmüştü. Bağırarak "nerdesin Nil çık ortaya diyordu." Adamın Nil demesiyle sinirlerime hakim olamadım. Nil yüzünden geceni mahvetmişti. Hemen ortaya atıldım. Hızlıca "sen kimsin ya ?!" Diyerek çirkefleştim. Adama hızlı adamlarka ilerlerken oda bana doğru ilerliyordum. İç sesim kendime gelmemi söylüyordu. Yürek mi yemiştim. Bu cesaret nerden. Adam daha hızlı geldi ve onümde durdu. "sen karışma ufaklık çekil ayağımın altından."  Bana ufaklık mı demisti? "Benim mekanımda hemde sen kim oluyorsun be?" Diyerek daha da üstüne gitmeye başladım. Ne cürretle benim mekan......
Sesler kulağımda uğultuya dönerken görüntü yavaş yavaş bulanik olmaya başlamıştı. Rüzgar neredeydi onu arayanlar kimdi? Neler dönüyordu. Nilin bu adamlarla ne alakası vardı? Es son hatırladığım şey Nil'in beni iteleyen adamın üzerine gidip"ne yqptın sen?" Diye bağırmasıydı.
------------------------------------------------------
Arkadaşlar umarim begenirsiniz size bu bolumde birazda olsa esas oglani tanitmak istedim. Yorum ve votelerinizi bekliyorum. Okuyan herkese tesekkurler. Eger daha fazla kisi begenirse  bolumleri hizli yazicam... şimdilik kendinize iyi bakin.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 05, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin