BAKICI-4

6.8K 259 115
                                    

Gözlerimi homurtulara ve bulanık bir tavan görüntüsüne açtığımda tam kafamın üstünde Meltem'in kafasını gördüm. Ama dediğim gibi sadece kafasını öyle ki başka bir zamanda olsaydık bu komik olabilirdi çünkü şu an vücudu yokmuş da uçuyormuş gibi görünüyordu.

Kimin olduğunu bilmediğim bir ses "Hah gözlerini açtı." dedi.
Yine kimden geldiğini bilmediğim başka bir ses "Şükürler olsun." dedi.

O an gözlerimi bulunduğum yerde gezdirmeyi akıl edebildim ve baş ucundaki alet edevatlardan bir hastane odasında olduğumu anladım.

Ve en son yaşadıklarım aklıma bir bir gelmeye başladı. Elçin.. Ahmet.. Kurt.. Arel..

Arel? Arel iyi miydi?

" Arel nerede? İyi mi?" diyip aniden kalkmaya çalıştım. Tabi ki başarısız olup tekrar yatmak zorunda kaldım.

"Arel iyi de sen iyi misin? Nasıl oldu bunlar? Kim yaptı bunu biliyor musun? Bir düşmanın kanlın var mıydı? Resmen öldürmek istemişler seni." Bu seferki sesin sahibini biliyordum. Murat Bey tam sağ tarafımda durmuş yüzüme bakıyordu ama ben boynumdaki boyunluk yüzünden yukarıya bakmak zorundaydım.

O an ne diyeceğimi bilemedim. 'Karınız ya da sevgiliniz evinize geldi oğlunu görmek istedi ama siz onun bu eve giremeyeceğini söylemişsiniz. Ben de bu çaresiz kadına yardım etmek istedim. Sonra kötü bir şeyler peşinde olduklarını anlayıp kaçmak isteyince beni bu hale getirdiler' desem ne kadar inandırıcı olurdu? İnandırıcılığını geçtim kovulma olasılığım yüzde binbeşyüzdü herhalde.

Sanırım evren de benim tarafımı tutuyor olmalı ki o anda odaya giren doktor hayatımı kurtardı. Doktora 'Nolmuş doktor çok mu kötüyüm ölecek miyim?' gibi bakarken o ayakucumdaki dosyalara birşeyler yazıyordu. Ardından odadaki tüm gözlerin ona çevrilmiş olmasından dolayı bir açıklama yapma gereği hissetti ve "Hastamız gayet iyi iç kanama vs. olmasından şüphelenmiştik ama merak etmeyin böyle bir durum söz konusu değil. Kaburgalarında iki kırığı var. Biz gerekli tedavisini yaptık. İlaçlarını düzenli kullanırsa 15 güne ayağa kalkar. Onun dışında yarın sabah çıkış yapabilirsiniz."

Daha önce kaburgam hiç kırılmamıştı ama herhalde o kadar da kötü bir şey değildi doktor çok kötü bir şeymiş gibi konuşmadı sonuçta. Beni öldürmeyen şey güçlendirir mantığıyla kırılan kemiklerime 'ne dayanıksız kemiklermişsiniz hemen kırılıverdiniz' diye sitem ediyordum içten içe.

Doktor odadan çıktığında Murat Bey "Haydi kızlar hepimizin burada beklemesine gerek yok siz eve gidin Meltem ve ben Gökçe'nin başında bekleriz bu gece." dedi.

Ben hemen "Murat Bey beklemenize gerek yok ben iyiyim zaten siz de eve gidin lütfen." dedim. Murat Beyse "Ben dışarıdayım Meltem ihtiyacınız olursa bana seslenin." diyip odadan çıktı.

Saat gece yarısına gelmek üzereydi ve karnım açlıktan zil çalıyordu. Çıkan sesleri Meltem duymuyordur umarım. Çünkü biraz utanmıştım. Uyumayı denedim belki uyursam açlığımı unuturdum yarın sabah da eve gidince yemek yerdim. Gözlerimi kapatıp koyun, kuzu, keçi, inek, kurt ne varsa hepsini saydım. Yok bir gram uyku girmedi gözüme.

Kurt demişken aklıma Elçin ve çetesi geldi. Kimdi bu kadın? Ne iş yapıyordu? Neden böyle bir çetesi vardı? Murat Bey'in böyle bir kadınla ne işi vardı? Yoksa o da Elçin gibi biri miydi? Kötü bir yani...

Uyuma çabalarım halen yanıt vermezken kapı açıldı ve Murat Bey elinde bir poşetle içeri girdi. Odaya yayılan kokudan yemek getirdiğini anlamak çok zor olmadı. İşte süper kahraman beni açlıktan ölmekten son anda kurtardı. "Hastanenin en yakınındaki restaurant tavuk dönerciydi bugün bunlarla idare etmeniz gerek hanımlar." dedi ve elindeki poşeti ayak ucundaki tekerlekli masaya bıraktı. Ardından üzerindeki ceketi çıkardı ve pencerenin önündeki sandalyeyi masanın yanına getirdi. Meltem çoktan masayı benim önüme itmiş kendisi de bacaklarımın kenarına kurulmuştu.

" Kaburgalarım kırıldığı için ölmedim belki ama az sonra açlıktan ölebilirdim."

Murat Bey bana bakarak gülümsedi. Bu gülümseme çok masum ve saftı. Sanki söylediğim şey gerçekten hoşuna gitmiş gibiydi. Gözleri odanın loş ışığında parlıyordu. Teniyse 'dünyadaki en beyaz tenli insan benim' dercesine beyazdı. Sonra gözlerim hala kıvrık olan dudaklarına kaydı ne çok kırmızıydı ne de çok soluktu ama yüzüne baktığınızda ilk dikkat çeken yer kesinlikle dudakları olurdu.

Gözlerimiz birbirine tesadüf ettiğinde onun da beni incelediğini farkettim ve gözlerini ilk kaçıran ben oldum.

Hep beraber yemeklerimizi yedikten sonra herkes bir köşede kıvrılıp uyumuştu. Ama benim uykum yoktu. Fırsattan istifade Murat Bey'i incelemeye devam ettim. Ritimli nefes alış-verişleri benim de uykumu getirmişti. Yaşadıklarımdan ötürü korku ve endişeyle gözlerimi kapattım.

Gözlerimi açtığımda karşımda gördüğüm manzara karşısında ancak çığlık atabilirdim...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 25, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BAKICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin