Komiser Park Chanyeol sabaha karşı uyandığında, Başkahraman yanında değildi.
Önce gitti diye ödü koptu, ancak balkonun kapısı açıktı. Hızlıca kalkmanın verdiği baş dönmesiyle birlikte bir umutla oraya çıktığında, üzerinde sadece büyük bir kapüşonlu içinde sigara içerken buldu onu.
Ayakları çıplaktı, balkon mermerleri serindi, üşütmeye müsait duruyordu.
Chanyeol bunları düşündüğü sırada Baekhyun, "Beni sevdiğini söyledin," dedi. Ses tonu uyku mahmuru değil dinç çıkıyordu ve çok sinirliydi.
"Nasıl söyleyebilirsin bunu?"
"Her şeyin bitmesine bu kadar yakın bir zamanda," diye kendi kendine söylendi.
Chanyeol boş elini tutarak, "Teslim olma," dedi yalvarır bir tonla. Böyle tepki verebildiğini bile bilmiyordu. Baekhyun elini çekmedi ama aksi bir hareket de yapmadı.
"Küçük Kara Balık hikayesini bilir misin?" diye sordu. Chanyeol kendini biraz olsun uyandırmak için yüzünü yoğurarak kafasını hayır anlamında salladığında devam etti.
"Küçükken çoğunlukla sokaklardaydım. Kalem kağıt eşyalarım olmazdı hiç,"
"ilk insanlar gibi duvarlara resim yapardım," dedi buruk buruk sırıtarak.
"Boyam da olmuyordu genelde bulduğum tebeşirlerle falan yapıyordum."
"Ama tebeşire alerjim vardı, o yüzden sık sık da hastalığa düşüyordum. Görevli ahjummalardan biri nedense bana fena düşkündü, kanından biriymişim gibi göz kulak olurdu. Epey de pimpirikliydi. Yatağa düştüğümde başımdan ayrılmazdı. Kızar, besler, öğüt verir, baş ucumda hikayeler anlatırdı." Tek eliyle üzerindeki kocaman kapüşonlunun etek ucuyla bacaklarını iyice örterken iç çekti.
"O yanımdayken bazen annem varmış gibi hissederdim."
"Rol modelim yoktu bilirsin, verdiği her şeyi aldım." Chanyeol onu kolları arasında sıktığı dizlerinin üzerinden izlerken, çenesini iyice dizlerine dayadı, "Nerede şimdi?" diye sordu.
Bir süre cevap vermedi sonra, "Yangında öldü," dedi buruk bir gülümsemeyle. Chanyeol'un gözleri tanıdık gelen hikayeyle açıldı.
"İşte, Küçük Kara Balık'ı da yurttan kaçıp başkasının duvarını boyadığım günlerden birinde hasta düştüğümde o anlatmıştı bana." Duman üfledi, tekrar nefes çekti ve devam etti.
"Yılın en uzun gecesinde, yaşlı bir balık, on iki bin torununu denizin dibinde etrafına toplayıp bir masal anlatmaya başlamış."
"Annesiyle birlikte ufak bir derede yaşayan, küçük bir kara balığın hikayesiymiş bu. Kara Balık her gün annesiyle derede aşağı yukarı yüzüp dururmuş. Hayatı basitçe bundan ibaretmiş."
"Bir gün," dedi sabaha karşı canına tak etmiş. Uyandırıp, bu gezmeler yordu beni, demiş annesine. Gidip denizi keşfetmek istiyorum, demiş. Sonra annesi, arkadaşları, tüm dere halkı yana yakıla karşı çıksa da, hepsini geride bırakıp yolculuğa çıkmış bir başına."
"Yol üzerinde türlü türlü badireler atlatmış, iyi kötü bir sürü canlıyla tanışmış, kendini belalardan korumak için bıçak niyetine diken parçası almış sırtına."
"En son, küstah bir balıkçıl onu yuttuğunda, yanındaki diğer ufak balık kaçabilsin diye balıkçılla konuşarak zaman kazandırmış. Ufak balık küstah balıkçıl kahkaha attığı sırada ağzından kaçar kaçmaz, Kara Balık içeriden sırtındaki dikenle boğaz kesesini kesmiş. Balıkçıl kesesinin içinde Kara Balık ile bağıra bağıra sulara gömülmüş."