Yine geç gelen bir bölüm oldu,özürlerimi kabul edin lütfen. Herkese iyi tatiller diliyorum,umarım güzel bir tatil geçirirsiniz.
Üniversite tercihi yapan arkadaşlar da umarım istedikleri bölüm olun. Okula başlayınca inanın bu stresleri hatırlamayacaksınız bile. Biraz rahatlamaya çalışın.
Bölümü beğenmeniz dileğiyle,iyi okumalar...
Katherine Rose Rowland
Düşüncelere dalmış tahtayı izlerken çalan gürültülü bir sesle yerimden sıçradım. Edmund'a dönüp baktığımda hala aynı pozisyonda beni izlediğini fark ettim. Eh be trol suratlı,başka işin mi yok?
"Bu çalan da ne böyle?"
Edmund yine ondan beklenmedik bir şey yapıp gözümün önüne düşen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Muggle dünyasında evrim geçirmeye başlamıştı çocuk. Edmund tam cevaplayacakken yanımızdan bir ses geldi.
"Zil,elbette. Dersin bitişini haberdar ediyor.Hangi köyden geldiniz de bilmiyorsunuz bunu?"
Konuşan kıza kaşlarımı çatarak baktım. Saçları açıktı ve oldukça bakımlı duruyordu. Yüzünde biraz da olsa makyaj vardı. Bayan Yılmaz sabah bana laf ediyordu ama daha kendi öğrencilerine söz geçiremiyordu! Kızı biraz daha incelediğimde kendini beğenmiş bir havası olduğunu anlamıştım. Böylelerinden nefret ederdim. Bu yüzden dik dik ona bakıp cevap vermeden önüme döndüm. Bizimle tanışmamıştı bile lafa girmeden. Mugglelar hep böyle kaba mı oluyorlardı acaba?
Edmund'a baktığımda onun da cevap vermeden önüne döndüğünü görmek beni mutlu etmişti. Kızın yüz ifadesinden bundan hoşlanmadığını anlamıştım. Bu kızdan çekeceğim vardı.
"Siz onun kusuruna bakmayın. Pek arkadaş canlısı değildir."
Bu defa arkadan biri konuşmuştu. Başımı arkaya çevirdiğimde uzun boylu ve yakışıklı bir çocuk gördüm. Kıza göre daha sevecen duruyordu.
"Ben Berk. Bu da Suna."
Kafasıyla biraz önce konuşan kızı göstermişti. Kız bundan rahatsız olmuş gibi yerinde kıpırdadı. Ben lafa başlamadan Edmund elini bacağıma koyup konuşmaya başladı.
"Ben Edmund, kız arkadaşım Katherine."
Elimi elinin üstüne koymuş itecekken söyledikleriyle donup kalmıştım. Kız arkadaşım mı dedi o? Kız arkadaş! Sevgili anlamında mı söylemişti yoksa arkadaşının kız olduğunu mu belirtmişti? Ah,saçmaladım iyice! Ne diyorum yahu ben! Basbaya sevgilisi olduğumu söylemişti.
Tam ağzımı açıp itiraz edecekken bacağımı sıkıp susmamı sağladı. Bu moron suratlı neler karıştırıyordu? Ve elini bacağımdan ne zaman çekecekti? Aklımı toparlayamıyordum.
Kız gevşek bir şekilde yanında ki çocuğun koluna girdi. Yüzünde sahte olduğu belli bir gülümseme vardı.
"Aaa,ne güzel değil mi aşkımm? Yeni öğrenciler de sevgiliymiş."
Aşkım mı? Demek onlar da sevgiliymiş. Onlar da mı? Bu mükemmel cümlem için içimden kendime bir tokat attım. Biz sevgiliyiz sanki de birde onlar da mı diyorsun Rose,kendine gel kızım!
Edmund da sahte gülümsemesiyle onu onayladı.
"Ne güzel değil mi Rose?"
Bende aynı gülümsemeyle ona karşılık verdim. Ama gözlerimden içimden geçeni anladığına yemin edebilirim çünkü sahte gülümsemesi sırıtışa dönüşmüştü.
"Evet bebeğim çok güzel."
O kadar güzel ki evde bir yerlerini acıtacak! Kork benden Edmund Hudson. Evde seni kötü şeyler bekliyor!
Biz gözlerimizle birbirimizi döverken Adının Berk olduğunu söyleyen çocuk ki ismini hiç beğenmemiştim, birlikte bir şeyler yapmayı teklif etmişti. Edmund ne kadar istemese de ben kabul etmiştim. Sonuçta muggle dünyasını tanımalıydık ve bunu mugglelardan daha iyi kim tanıtabilirdi ki?
Günün geri kalanında başka kimse gelip de bizimle tanışmaya cesaret edememişti. Çok soğuk ve küstah görünüyorduk sanırım dışarıdan. Bizimde işimize gelmişti çünkü hala nasıl davranmamız gerektiğini bilmiyorduk.
Teneffüs dedikleri ders aralarında ise kantin denilen yiyecek dedikleri bir dünya sağlıksız şeylerin satıldığı yere inmiştik. Kaymak birasının ya da kabak suyunun yerini tutmayacak içecekler de içmiştik ama tatları o kadar da kötü gelmemişti. Berk ve Suna bizimle yine dalga geçmişlerdi ilk defa mı kantin gördünüz diye ama olan buydu. Her yaşadığımız bizim için ilkti. Bu hem yorucu hem de korkutucuydu.
Öyle ki son ders ,öğrendiğim kadarıyla bir günde 7 saat ders işliyorlardı, Edmund omzumda uyuya kalmıştı. Elbette başta beni kızdırmak için yaptığını düşünmüştüm ama cidden uyumuştu. Bütün gün uyumadığını düşünürsek onun için rekor bir süreydi. Çünkü neredeyse bütün derslerde uyurdu ve öğrenmek için en iyi yolun uyumak olduğunu söylerdi. Notları yüksek olduğu içinse kimse ona ceza vermezdi. Snape dışında. Onun bize ceza vermesi için nefes almamız yeterliydi. Adam resmen köşe başlarında bir hata yapsınlar da ceza vereyim diye bekliyordu. Tek dönemlik de olsa ondan uzakta olmak iyi gelecekti.
Son ders Türk tarihini anlatan bir dersteydik. Profesörün anlatıkları benim ilgimi çekmişti ama Edmund hala uyuyordu. Öğretmen bir kaç defa uyandırmaya çalışmıştı ama ona bunu başaramayacağını söyleyince ikimize de kızgın bakış atıp yerine geçmişti.
Zil çaldığında onu uyandırdım. Kolay olmamıştı ama başarmıştım. Sınıftan çıkabildiğimizde okul da kimse kalmamıştı. Bayan Yılmaz'ın odasına gidip onu beklemeye başladık. Geldiğinde ise yine araba denilen o aletle eve gitmiştik. Yol boyu kimse konuşmamış herkes kendi düşüncesine dalmıştı. Bense Edmund'a neler yapacağımı düşünüyordum. Oldukça yaratıcı şeyler bulmuştum.
Ne olursa olsun muggle dünyasındaki günümüz çok da kötü geçmemişti,henüz. Akşam evde neler olacağını kimse bilemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ DÜŞMAN
Fanfictionİki Düşman Gryffindorlunun muggle hayatıyla mücadelelerine hazır olun!