Bölüm 4

95 7 4
                                    

Patlamanın etkisiyle duvara uçan Ahmet, can havliyle odaya girenlere bir göz attı. İçeriye girenler koyu gri bir üniforma üzerine kırmızı bir pelerin geçirmiş ellerinde uzun silahlar olan kişilerdi. Ahmet beş kişi saydı. İçinden küfretti. Sonraki hamlesini düşünürken bir yandan gözleri generali aradı. Ortalıkta görünmüyordu. Grililer odaya girmeye başladı. Biri doğrudan Ahmet'e yönelirken diğerleri odaya dağılmaya başladılar. Ahmet'e yönelen yüksek sesle bağırdı:

-Diğeri nerede?

Ahmet yanıtladı:

-Bilmiyorum. bilmiyorum. beni bırakın.

Grili adam elindeki yaklaşık 50 cm uzunluğundaki silahı Ahmet'e doğrulttu. Ahmet ise çaresizce başını öne eğdi. Gözlerini kapadı. Ama tam o anda beklenmedik bir şey oldu ve grili adamın kafası havaya uçtu. Saniyeler içinde diğer dört adama da odadaki bir noktadan lazer ışınları yağıyordu. Hiç biri kurtulamamıştı. Hepsi öldükten sonra sanki havanın kendisi yarıldı ve lazerlerin geldiği noktada General Ali'nin silüeti belirdi. Ahmet şaşkınlıktan kekeledi:

-Ama ama ama nasıl?

General yanıtladı:

-Görünmezlik teknolojisi. Bölge 6'ya karşı tek üstünlüğümüz. Henüz bu teknolojiye bizim kadar hakim değiller. Oyalanmamalıyız. Ayağa kalkabilir misin?

- Bilmem. Galiba.

-Hemen uzaklaşmalıyız.

Ahmet ayağa kalktı. Hızlı adımlarla generali takip etmeye başladı. Biraz kafası acıyordu ama onun haricinde pek bir sorunu yoktu. Bir kaç koridor geçtikten sonra oval bir kapının önünde durdular. General Ahmet'e hitaben:

-İçeri gir hemen gitmeliyiz kaybedecek zaman yok.

Oval kapı açılır açılmaz Ahmet buranın aslında küçük bir uzay gemisi olduğunu anladı. Kontrol kumandasının önünde kokpit benzeri bir yer, iki oturak ve önlerini görmeleri için bir cam vardı. Ancak dışarısı zifiri karanlık görünüyordu. General Ahmet'in peşinden kapıyı kapadı ve koltuğa oturdu. Ahmet de hemen diğer koltuğa oturdu. General:

-Bu bir kaçış modülü. Normal şartlarda bir saldırı sırasında ana gemiyi asla terk etmemem gerekir. Ama seni kurtarmak için bunu yapmak zorundayım. Bölge 6'lılar bir kaçış modülü bekleyeceklerdir. Uzaya açılırsak yerimizi kolayca tespit ederler. 

-Peki ne yapacağız?

-Bütün modülleri aynı anda ateşleyeceğim. Böylece onlar bizim hangisinde olduğumuzu bulamadan kaçmış olacağız.

Ahmet bir an düşündü ve panik halinde sordu:

-Peki ama gemide kalan diğer kişiler. Onlar nasıl kaçacak?

General hafifçe gülümsedi:

-Göze alınması gereken bir fedakarlık.

Ahmet içinden acaba General de geride bırakılsaydı nasıl hissederdi diye düşündü. Tam o anda general sol kolunu yüzüne yaklaştırıp dinlemeye başladı. Anlaşılan bir çağrı gelmişti:

-General! Ben Lisa. Parola: 3465f

-Dinliyorum Lisa. Parola: 007jb

-Zaman kristalini aldım. Kurye emniyette mi?

-Emniyette Lisa. En yakın kaçış modülüne gir ve benden gelecek emirleri bekle.

-Anlaşıldı.

Ahmet, Lisa'nın da kurtuluyor olmasına çok sevinmişti. Neden bilmiyordu, daha bir saat bile olmamıştı tanışalı ama sevinmişti işte. General önündeki konsoldan bir takım ayarlamalar yapıyordu. Yaklaşık iki dakika geçtikten sonra Lisa'dan bir çağrı daha geldi.

-General modüle girdim.

-Tamam Lisa. Hepsini aynı anda ateşleyeceğim. Bir hafta sonra "Belirlenmiş yer 13'te" buluşalım.

-Anlaşıldı general. Bol şans.

Ahmet için her şey fazlasıyla gerçeküstüydü. Bu olanları algılamakta zorlanıyordu. Hissettiği tek şey korkuydu. Daha dün evde oturup internette takılırken şimdi içinde bulunduğu durum ona bir rüya gibi geliyordu. Ama bu gerçekti. Yoksa değil miydi? Belki de akıl sağlığını yitirmişti. Belki aslında hep bilip yaşadığı bir yerdeydi. Evindeydi hatta yatağındaydı. Ama beyni bir şekilde onu aldatıyordu. Biraz düşününce zaman yolculuğundan daha olası bir ihtimaldi. Ama öyle bile olsa bu durumdan kurtulmak için yapabileceği bir şey var mıydı? En mantıklısı hayatta kalıp akıl sağlığına tekrar kavuşacağını ummaktı.

Ahmet düşüncelere dalmışken General birden konuşmaya başladı:

-Tamam her şey hazır. Bütün modüller farklı yöne uçacak. Radara göre 200 kadar düşman gemisi var. 1500 tane de modülümüz var. Hepsini takip edemezler. Şanslıysak kurtuluruz.

Ahmet bütün olanları düşünürken birden çok alakasız bir şey farketti. General artık şiveli konuşmuyordu. Bunun nedenini sorup sormamak arasında bir süre bocaladıktan sonra dayanamayıp sormaya karar verdi:

-General, artık şiveli konuşmuyorsun. 

General bu saçma tespit karşısında afalladı ve kızgın bir ses tonuyla:

-Çünkü artık antik dilde konuşmuyorum. Kendi dilimde konuşuyorum ve senin beynin bunu-   Her neyse! Böyle saçmalıklarla beni meşgul etme. Otuz saniye içinde kalkışa geçiyoruz.

Ahmet biraz sonra ölme ihtimali olan bir durumda olduğu halde böyle saçma bir soruyu sormayı akıl edebildiği için kendini kutladı ve sırıttı. 

Önlerindeki camda hiç bir şey görülememesinin nedeninin bir kalkan olduğunu anlamıştı Ahmet. Kalkan yavaşça yükseldikçe önlerinde belirli aralıklarla konuşlanmış gemiler olduğunu gördü. Ve evet uzaydaydı. Bir an bulunduğu yere hayret etti. Sonra generalin sesi duyuldu:

-Kalkışa geçiyoruz. sıkı tutun!

Ahmet'in bulunduğu modülle beraber sağ ve sol tarafındaki onlarca modül de aynı anda kalkışa geçip, hepsi de farklı yönlere doğru uçmaya başlamıştı. Ahmet önce yavaş gittiklerini düşünürken, duran bir düşman gemisinin yanından geçince aslında çok hızlı gittiklerini anladı. Saniyeler içinde her şeyi geride bırakmışlardı. Görünürde takip eden herhangi bir gemi yoktu.

Emin olmak için yarım saat daha yolculuk yaptılar. Yine de görünürde hiç bir şey yoktu. Sonunda biraz da olsa rahat bir nefes alan Ahmet, generale sordu:

-O grili adamlar anlattığın Bölge 6'nın adamları mıydı?

-Evet.

-Peki olanları bana anlatmaya devam edeck misin?

-Evet anlatacağım ama önce biraz uyumalısın. Uzun bir yolculuk olacak.

Ahmet arkadaki hamaklardan birine kendini attı. Koskoca uzay gemisi yapmışlar hala hamakta uyuyorlar diye düşündü. Gerçekten de çok yorulmuştu. Uykuya dalmadan önce olanları değerlendiriyordu. Uyumadan önce aklındaki son düşünce Lisa'ydı.

Harikalar diyarı senin neyine AhmetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin