GELECEK, ÖLÜM KADAR YAKIN

1K 9 5
                                    

Her yerde, her yerde o poster vardı. Posterde kocaman bir yüz vardı. Önünden geçenleri izliyordu sürekli. Ve altında "BÜYÜK BİRADER'İN GÖZÜ ÜSTÜNDE" yazıyordu.

Bu Büyük Birader de kimdi böyle? Neden bütün başlar onun etrafında eğiliyordu? Aslında kimse onun varlığından veya yokluğundan haberdar değildi fakat zihin öyle bir kontrol altına alınmıştı ki artık onun olup olmaması önemli değildi. Çünkü Büyük Birader'in yasaları yaşıyordu!

Geleceği böyle anlatıyor ilk sayfalarında George Orwell... Herkesin Büyük Birader'in yasalarına uymak zorunda olduğu gerçeği... Peki modern zamanla bunun ne alâkası var? Modern zaman devam ederse bunların olacağını da nereden çıkartıyor George Orwell?..

Düşünsenize her tarafta düşüncelerinizi onlardan saklayamadığınız düşünce polisleri, zorunlu olarak kutlanan Nefret Haftası, kimseye karşı sevgi beslememe ve en önemlisi Büyük Birader'e saygı duymak hatta ona tapmak... Daha bir sürü katı kural var. Bunlar insanların beyinlerine kazınmış ve baş kaldırma diye bir seçenek yok. Sizi neredeyse tüm zaman dilimi izleyen tele ekran olduğu sürece yanlış bir şey yapamazdınız. Eğer yaparsanız da sonunuz içi karanlık, penceresi olmayan, korkunç bir hücrede, Sevgi Bakanlığının kocaman, ürkütücü binasında olurdu. İşkence veya bilinçaltınızı yok ederek, sisteme en uyum gösteren biri oluverme olasılığınız %100.

Umut mu? Bundan bahseden çok az kişi var

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Umut mu? Bundan bahseden çok az kişi var. Neredeyse kimse sisteme karşı gelme cesaretini gösteremiyor. Hayat denen şey yok olmuş. Kayıp bir geçmiş, devamında, aslında devam diye bir şey de yok. Aynı sistem, aynı şekilde hep süregeliyor, o kadar...

1949 yılında, 1984 yılını* konuşmuş Orwell. Böyle bir tahmin gerçek olmadı ama olmayacak diyemeyiz. Diğer bilim-kurgu kitaplarının aksine George Orwell'in yazmış olduğu 1984, hâlâ yaşamaya yani okunmaya devam ediyor. Bu demek oluyor ki gelecek, tarihe bakmıyor. Asıl olaylara bakıyor. Bu kitapta yaşanan olaylar, benzer olarak, gelecekte yaşanabilme olasılığına karşı, biz ne yapmalıyız? Bu zor sorunun altından kalkmak için ilk önce geçmişe dönüp bakmak gerekir.

Modern zamandan bahsediyorum. Tabiki de modern zaman, bize çok iyi şeyler kattı ama şimdi zaman kavramı, olaylar, her şey değişiyor ve bunu durdurmak olanaksız. Demek istediğim değişen zamana karşı, sistemin de değişmesi gerekmez mi? Bu, bizim elimizde olan bir şey. Her nesil, sonraki nesle kazandıkları tecrübeleri, bilgileri aktarıyor. Sonraki nesil ise hayata daha tecrübeli olarak atılıyor. Fakat değişen zamana karşı, neredeyse hiçbir nesil hiçbir şey yapmıyor ve onlara düşen görevler bir sonraki nesle düşüyor. Fakat o da bu görevi yapmaktan aciz olursa, bir çığ gibi büyüyen felaketle burun buruna geliriz. Şu anda yaşadığımız tam olarak bu. Eğer bu devam ederse, sonumuzun 1984 olmaması için bir neden yok maalesef...

Şimdi, bu kadar kötü bir gelecekle modern zamanın ne alâkası olduğunu hep beraber görelim. İlk olarak modernin tanımını yapacak olursak; içinde bulunduğu zamana (nasıl bir zaman olduğu mühim değil) normalden kısa sürede ayak uydurmak, geçmişte yaşananları inkâr ederek çağa uymaya kalkışmak, kısacası kişiliğin kaybolması anlamına gelir. Fakat geçmişi ile içinde bulunduğu zaman arasında bağlantı kurarak yaşamak ise gerçek modernlik ve kişilik demektir. İşte, bu tanım bize o kadar çok şey anlatıyor ki çok fazla sonuç çıkarmak hiç de zor değil.

Modern üzerinde açıklama yapmadan önce şunu belirtmek isterim ki; gerçek modernlik kavramı, zamanımızda çok az kişinin sahip olduğu bir kişilik maalesef. Günümüzde bu kavram o kadar çarpıtılmış halde ki hiçbirimiz gerçek modernliğin olduğunu bile bilmiyorduk belki de. Demek istediğim, her şeye o kadar çabuk alışıyoruz ki o şeyi sorgulamayı unutmak ne kelime, yok sayıyoruz...

Alışmak demişken, günümüzde verilebilecek en güzel örnek; Ortadoğu'da yaşanan felaket. Kim bilir kaç masum insan katledildi o topraklarda? Fakat şöyle dönüp bakıyoruz ki herkes bu durumu sadece izlemeye alışmış artık ve başka olağanüstü bir olay olduğunda da aynı şeyi yapıyoruz. Bu eylem, inansak da inanmasak da geleceğimize büyük ölçüde yön verecek bir etmen.

Sıra geldi geçmişimize

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sıra geldi geçmişimize... Her zaman "geçmişimiz geleceğimizi belirler" diyoruz ama bunu neden diyoruz? Bu sorunun cevabı çok basit: Geçmişte bizim veya atalarımızın yapmış olduğu hataların ardından sonraki nesillerin aynı hataya tekrar düşmemesi için ve içimize işlenmiş olan örf ve âdetlerin yaşamaya devam etmesi için geçmişimizle kesinlikle bağlantı kurmamız gerekir. Sadece 2 sebepten ötürü değil tabii. Daha birçok sebep var.

İşte, bu sebepleri yok sayıp sadece şimdiki zamana bakarsak eğer, boşlukta yürüyen bir yaratıktan başka bir şey olacağımızı pek sanmıyorum.

George Orwell'in kesinlikle bu düşüncelere sahip olup olmadığını bilemem fakat kitabını okuduğumuzda, modernin bizim için olumsuz yönlerini ilk sayfalarda bile görebilirsiniz...

______________________________________
*Aslında Orwell, bu öykünün geçtiği yıl olarak 1980'i seçmişti ilk başta. Fakat kitabının tamamlanması hastalığından ötürü gecikmişti. Kitabı 1948 yılında tamamladıktan sonra Orwell şöyle demiştir: "Kitabın yazımını 1948 yılında tamamladığım için, 1948'in son iki rakamının yerlerini değiştirmeye karar verdim."


MöDERN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin