Koca bir yaz tatilinin ardından okulun ilk günü gelip çatmıştı. Dicle okula yetişmek için evin içinde telaşlı bir şekilde koşturuyordu. Annesi "Dicle, hemen aşağı in ve kahvaltını yap! "diye bağırdı. Dicle o kadar heyecanlıydı ki ne yapacağını aslında en büyük sorun ne giyeceğini bilmiyordu. Üstünde pijamalarıyla aşağı indi. Sofrada ki salatalık domateslerden ağzına atıp pratik olarak bir tabağa mısır gevreği ve süt boşalttı. Yemeğini hızlıca yeyip tekrar odasına çıktı. Gardırobunun başında dikildi. Yine her zaman olduğu gibi ne giyeceğine bir türlü karar veremiyordu. Eğer Dolunay yanında olsaydı hızlıca güzel bir seçim yapabilirdi. Ancak Dolunay okulun ilk günü olmasına rağmen tatil için gittikleri memleketlerinden daha dönmemişlerdi. Okula Akın'la birlikte gideceklerdi. Berke her ne kadar onlarla birlikte gelmek istese de babasının onun için ayarladığı şoföründen kurtulması olanaksızdı. Dicle en sonun da ne giyeceğine karar vermişti. Kafasına kırmızı renkli bir bere üstüne siyah uzun kollu bir tişört alt olarak kırmızı-siyah kareli bir etek ve ayakkabı olarak da siyah dolgu topuk bir bot giydi. Henüz yazdan yeni çıkmalarına rağmen havalar çok çabuk soğumuştu. Üstünü giydikten sonra saçını taradı ve düzleştirdi. Saçını salık bıraktı. Ders programını henüz bilmedikleri için çantasına iki defter birde kalem kutusunu koydu. Bütün hazırlıkları bittikten sonra aşağı mutfağa annesinin yanına indi. Kardeşi Baran öğlenci olduğundan daha yeni uyanmıştı ve kahvaltısını yapıyordu. Bazen Dicle onun erkenden kalkma zorunluluğunun olmamasına imreniyordu. Masaya oturup annesinin elleriyle yaptığı portakal suyunu yudumladı. Bardağını bitirdikten sonra hızlı bir şekilde annesine ve kardeşine sarılıp öptü. Babası her zaman ki gibi yine iş seyahatinde idi. Zaten ne zaman onlarla birlikte kahvaltı masasına oturmuştu ki? Çok nadir olurdu bu. Annesi ve kardeşiyle görüştükten sonra kabanını aldı, annesi arkasından "ilk günün de bol şans! " diye seslendi. Dicle'de "Teşekkürler anneciğim, görüşürüz! " deyip annesine öpücük attı ve evden çıktı. Akın'la buluşacakları yere doğru tam yürümeye başlıyordu ki;
Evlerinin önün de duran lüks bir araba gördü. Arabaya doğru yürüdü. İçinde ki kişiyi görünce çok şaşırdı. Arabanın içinde ki kişi Akın'dı. Dicle'nin bildiği kadarıyla Akın'ın arabası yoktu. Akın'a "Akın!!! Bu arabada nereden çıktı, senin mi? " diye hayretle sordu. Akın havalı havalı güneş gözlüğünü çıkarıp "Evet benim arabam. Nasıl beğendin mi? " diye sordu. Dicle şaşkın şaşkın başını evet anlamında salladı. Akın Dicle'nin apışıp kalmış suratına bakıp "Ne duruyorsun atlasana" deyip kızı kendine getirdi. Dicle hemen arabaya atladı ve yola çıktılar.Güzel müzikler eşliğinde okula vardılar. Sürpriz olarak Dolunay o gece eve gelmişti ve oda okuldaydı.
***
Sınıflarının dağıtıldığından herkes önceden haberdardı. Doruk ve Diclelelerin sınıf öğretmenleri (geçen yıl ki biyoloji ve coğrafyacılar) gıcıklık yapıp sınıfı beğenmedikleri için dağıtmışlar, her iki sınıfın bazı öğrencilerini bir sınıfta toplamış geri kalanları ise mevcudu az olan sınıflara dağıtmışlardı. Okulun bahçesinde sınıflarını öğrenmek için Doruk, Gizem,Volkan ve Cansu okula girmeyi bekliyorlardı. Kapıda ki nöbetçi öğrencilerden fırsat bulup bir türlü girememişlerdi. Beklemek için okulun karşısında ki kafeye gittiler. Hepsi birer kahve ve atıştırmalık birşeyler sipariş ettiler. Kahvelerini yudumlarken birbirlerine tatilde yaptıkları şeyleri ballandıra ballandıra anlatıyorlardı. Sonun da okul zili çalmış ve herkes okula girmeye başladı. Doruklarda hesabı ödeyip kalktılar.Kızlar her ne kadar itiraz etsede hesabı beyler olarak Volkan ve Doruk ödedi. Okula girdiler.
***
Hangi şubede olduklarını öğrendiler. Sınıfları 12/B idi. Hızlıca sınıflarını bulup içeri girdiler. Bu sınıf zaten Diclelerin olduğu sınıftı. Onlar sınıflarından ayrılmamış, birkaç sınıf arkadaşları sınıftan ayrılmıştı. O nedenle sınıftaki herkes daha doğrusu önceden de 12/B sınıfında olanlar Dorukları gözleriyle süzüyorlardı. Bizim çapkın Volkan'ın gözler direk Dolunay'a kaymıştı. Ama bu sefer bir kaç günlük değil gerçek gibi gözüküyordu. Doruk Volkan'ın Dolunay'a kilitlemiş gözlerini gördü ve hafif sırıttı. Boş buldukları yerlere geçtiler. Volkan fırsattan istifade yanı boş olan Dolunay'ın yanına oturdu. Sonunda dersin öğretmeni geldi. Dersleri fizikti. İlk gün olduğundan hoca ders işlemedi. Herkesin ilk günden favori hocaları bu oldu sanırım. Hoca yoklama almaya başladı. "Mert Kaymaz 'burda' , Gizem Bulut 'burda' Nehir Taş 'yok' Dolunay Keskin 'burda' ... Dicle Çelik 'burda' Doruk Boran 'burda' .
***
Bir dakika. Dicle ve Doruk birbirlerinin isimlerini duyunca birbirlerine baktılar. Onlara tanıdık gelen bir şeyler vardı...
Eğer bölümü beğendiyseniz oy atmayı ve yeni bölüm hakkında ki görüşlerinizi belirtmeyi unutmayın.
Hoş çakalın. ☺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Aşkım
Teen Fictionİlk aşkını hatırlıyor musun? İlk aşk bence en güzel ve en temiz aşktır.Başına gelen bir olaydan dolayı sevmek ve sevilmekten,sevip de kaybetmekten korkan birisini aşka nasıl inandırırsın? Gerçek aşkı bulduğunda bu korkuların hiç biri kalmayacak...