BÜYÜDÜK HAYAT... BÜYÜDÜK

28 2 2
                                    

Sen ne dersen de büyüdük. Büyük ve olgun... Senin farkında olan... Yaşamın farkında olan bir genç kız olarak büyüdük... 18 yaşımızda da yine seninle  büyüdük....

"Serpil kepleri nereye koydun? Bulamıyorum."  Dedim çekmeceleri karıştırırken.

"Ya işte ranzanın altına bak en son orada görmüştüm!."  Diye bağırdı. Elbise denerken. "Şimdi sırası mı? Gel de kepleri bulalım."  Dedim. Elimle gel işareti yaparak. "Sonra da sana elbise seçmeye gideriz."  dedi elbisesini aynada üzerine tutarken. Ben de ranzanın altındaki kepleri çıkardım. "Sayende ezik büzük olmuşlar Selpoş."  Dedim biçimsiz kepleri bakarak. Ama o hiç istifini bozmamış  aynada saçlarını oynuyordu bu sefer. "Serpil!" Dedim üzerine tuttuğu elbiseyi alarak. "Tamam tamam. Hadi çıkalım. Çok güzel bir butik var seni oraya götüreceğim" dedi ve yurttan çıktık.

Tabii babam bana o kadar para göndermese butik falan diyemezdi Serpil. Hala aklım almıyor bu adam ne ara insan olmuştu. Onun paralarına kalmamıştık ama... Gel de bunu Serpil Erdem'e anlat. "Liseden mezun oluyoruz ancak o zaman para göndermeyi akıl ediyor benim Babişko!"  Dedim içimden. Bu lise de anlatmıştım ya ona şükür ama şimdi de üniversite var. önümüzde koskocaman üniversite yılları...
Bizimkiler (,babam) ününü arttırmış şimdi.  Yazdıkları mektupta okumuştum. Bana ihtiyacı olduğu için bir miktar para göndermişler. Bir miktar deme anlayışları 100 milyon dolar ise buna şaşmamalı. Serpil parayı gördüğünde çıldırmıştı. Ben ise aval aval paralara bakıyordum. Serpil kendine tüllü kırmızı, straplez, kısa bir abiye seçmişti. Ben de ona bu parayla ne almak isterse almasını söyledim. ben onların bırak kendilerini paralarını bile görmek istemiyordum artık... Yorgundum... Çok yorgun...
Girdiğim üniversite sı avı dan pek umutlu değildim açıkçası. Benim gibi bir sayısal öğrencisi o gün sınavda dona kalmıştı sanki... Parmağını bile oynatamamıştı. Neden acaba...?

Sevgili kızım Gülçin

Bak kızım biliyorum bunu sana yazmam pek mantıklı  değil. Hatta hiç değil. Ama... Seninle birşey paylaşmak istiyorum kızım. Ben  seni  yurda bıraktıktan sonra bayağı  bir ünlenendik. Yüklü miktarda paraya sahip olduk ama... Benim içim hiç rahat değil kızım. Çünkü.. Çünkü Ablan İrem evi terk etti. Sevdiği bir  çocuk varmış. Bayağı kötü bir tip. İçkici, sapık,ağzı bozuk tiplerden. Ben İrem'i ne kadar da "dur kızım yapma"   dediysem de dinlemedi beni.

Bir gün ben salonda otururken İrem Kıvanç 'ın yanına  gideceğim diye tutturdu. Tam kapıdan çıkacakken bileğinden kavradım. "Nereye gidiyorsun küçük hanım? Gecenin bu saatinde hiçbir yere gidemezsin." Diye bağırdım. Biraz tartıştık sonra kendini odaya kitledi . Kendini toplasın diye ellemedim. Sonra odasının kapısını zorladım. "İrem açar mısın? Bak söz veriyorum bir daha bağırmayacağım."
Ne dediysem kapıyı açtıramadım. En Sonunda kapıyı kırıp ileri girdim bir de ne göreyim. İrem  baygın bilekleri kanıyor. Sonra da İrem evden kaçtı beni canıyla tehdit edip gitti. Polise haber vermedim bu yüzden. Kendine kötü birşey yapacak diye korkuyorum. Ya da o Kıvanç denen herif ona birşey yapacak diye korkuyorum. Onu yanlız sen bulabilirsin. Dedektif düşündüm. Ve ya adam tutmayı... Ama yine de korkuyorum kızım ne olur yardım et. Biliyorum şöhretimiz zedelenmesin diye yapıyorum biraz ama Lütfen lütfen Ankara'ya gel. Mezun olduktan sonra seni..   ........................................  Bu adreste  bekliyorum.

                                     Sevgiler baban

Tel :05......

Bunu okuduktan sonra sınavda kalem oynatamamıştım işte. Ablamın öldüğü düşüncesi içimde kahve tohumları gibi kavrulurken sınav yanında hafif kalırdı. Bunu çoğu kimse umursamaz. Ama ben o çoğu kimse olmadığım için kendimi vermemiştim. Benimki de bir tür takıntıydı işte... Ne kadar sinir olsam da beni yatıştırmak çok kolaydı. Tıpkı annem gibi....

Bu olaydan Serpil 'e bahsetmedim. Yani. Onun da hayalleri yıkılsın. Bana üzülsün istemedim. O her ne kadar ağzımdan laf almaya çalıştıkça ben o kadar sustum... Sustum.... Ve üzüldüm. Ama kimseye değil. Kendime üzüldüm... Kendime.

"Hah! İşte burası" dedi Serpil heyecanla taksiden inerken. O sırada dışarıdaki havayla irkildim. Soğuk yüzüme öyle bir vurmuştu ki tıpkı babamdan yediğim yüzlerce tokattan biriydi. "Çok güzelmiş gerçekten"  Dedim Karadeniz havası ne olacak. Klasik Bolu havaları... Butikten içeri girdiğimizde sıcak hava bu sefer vücudumuza işlemişti. En azından ben iliklerime kadar ısınmıştım. Sonra sarışın bir kadın geldi. "Nasıl yardımcı olabilirim." dedi kibarca. Serpil"Arkadaşıma güzel bir elbise arıyorduk." dedi. Ve beni gösterdi. Gülümsedim. Ne diyecektim ki sadece gülümsedim. Kadın beni inceledi... İnceledi. "Gel bakalım güzel kız sana uygun çok güzel elbiselerimi var." dedi ve beni abiye reyonuna götürdü. "Ne tarz elbise istiyorsun? Veya abiye tarzı birşeyler." Benimle konuşurken abiyeleri inceliyordu. Serpil de diğer reyonları gözden geçiriyordu o sırada. "Mezuniyete uygun birşeyler verirseniz sevinirim. Yanlız çok açık olmasın lütfen." Dedim ve ben de elbiseleri izlemeye koyuldum. O sırada kadın bana bir elbise verdi. Normal, çok az göğüs ve bel dekoltesi olan güzel  elbiseydi. Sade ince belli ve siyahtı. Yanlız sol göğsünün üzerine gelen beyaz minik bir kalp vardı. Elbiseye aşık olmuştum adeta. O karanlığı benim sıkıntılarım. Küçük. Beyaz kalbi bendim. Sanki öyle bir havası vardı elbisenin. "Çok güzel" Dedim fısıltıyla. "Bencede çok güzel bir  elbise git de dene hadi." kabine girip elbiseyi güzelce üzerime geçirdim. Narin bedenime tam olmuştu. Kapıyı açtım ve "Nasıl olmuş.?"  Dedim bana bakan Serpil'e, sarışın kadına ve genç bir oğlana. İki sarışın, bir kumral beni bekliyordu. Kumral oğlana bakmadan Serpil'in yanına gittim. 'Nasıl?"diyerek kendi etrafımda döndüm." Çok güzel olmuşsun. " diyecek sanmıştım ki Serpil yerine yandaki Kumral çocuk atıldı. "İğrenç"  Diye. O sırada ona döndüm ve "Siz kim oluyorsunuz da benim mezuniyet elbisemi değerlendiriyorsunuz."  Dedim kibarca. Çocuk istifini bozmadan "Aynı babana benziyorsun."  dedi. Ne diyordu bu çocuk. Babamı nereden tanıyordu ki? Hem ben babama tip olarak bile benzemiyordum.Nasıl oluyor da beni huy olarak benzetiyordu.  "Afedersin ama sen babamı nereden tanıyorsun?"  Dedim.  "Koskoca Cemil Soyal tanımamak mümkün mü? "  Diye sordu. Ama yüzünde yalan söylediğine karşı herşey belliydi. "Peki benim onun kızı olduğumu nereden çıkardın... Kumral çocuk ?" diyerek ona biraz daha yaklaştım. O da bana birkaç adım atınca neredeyse burunlarımız birbirine değiyordu. Sonra kulağıma eğildi. Birkaç saniye öyle durduk. Sonra " İnsan... -" durdu biraz. Sonra "İnsan  kardeşini tanımaz mı? Güllüm." dedi usulca, sıcak nefesiyle boynuma üfleyerek. O sırada boynumdan aşağısını hissetmiyordum. Sanki başımdan çok çok fazla kaynamış sular dökülüyor gibi hissediyordum kendimi. 
Nasıl yani? Bu... Bu çocuğun annesi mi başkaydı yoksa benden sonra veya önce doğmuştu da benim mi haberim yoktu.? İşte Çağlayanlarım yine harekete geçmişti.

"Se...n -" yutkundum. " Üvey misin? Yoksa -"sözümü bitiremeden" Senin o manyak baban. Benim annemi kirletti. Sonra onu öylece bırakıp.... "  devam edemiyordu.  Sanki Onun da boğazında bir yumru vardı da konuşamıyordu. Beni kollarımdan tutup kendine daha da yaklaştırdı. Ve kulağıma fısıldamak yerine yavaşça yüzünü bana çevirdi ve" Sonra onu öylece hamile bırakıp gitti. 9 ay sonra ben oldum. Yani işte sonra büyüdüm. Büyüdüm ve senin karşındayım. Senden iki yaş büyüğüm. Senin baban annen ölmeden 3 yıl önce peydahladı beni. Yani senin baban hayırsız.... P.. Teki. "

Gözlerim yavaş yavaş doluyordu. Ne yapacağımı şaşırmış öylece bakıyordum  önümdeki kumral yakışıklıya. Babama çok benziyordu. Hatta tıpkısının aynısıydı. Sarılıp, öpmek geldi içimden onu. Sanki sorunlarının üzerinden gelebilmesini sağlayacaktım. Artık Çağlayanlar kopmaya başlamıştı içimde. Ama durmaları lazımdı... Duracaklardı. Durmaları gerekti. Neredeyse ağlıyordum. Bacaklarımı hissetmemeye başladım. Onun kokusu, babama benzeyen tipi, o görüntüsü beni benden alıyordu. Ama farklı bir şekilde....  Beni etkilemek yerine sadece kendimden geçiriyordu. Ve işte kendimden geçtim ve beynimden vurulmuş gibi kumral çocuğun kollarına düştüm. Onun o hafif ama erkeksi kokusu beni benden  alırken bayılıyorum. Salak gibi üvey kardeşimden mi etkilenmiştim.? Tam gözlerim kapanıyordu ki bir ses işittim. "Çağlayan kızı bırakma!"

O ses kulaklarımda çınlanırken. Ben İÇİMDEKİ ÇAĞLAYANIN kollarında
Zevk ile bayılıyordum... Çağlayan'ın... Benim öfkeli yanımın...

Arkadaşlar şu sıralar İnternette sıkıntı var ama ben yine de bölümleri biriktirip yayınlayacağım bu yüzden beni affedin.  Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. 😀😃

BENİM YAŞAMIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin