" Alexandra, " dedi yanımda tiz bir ses. Bu sesin sahibini açık olan mavi okul dolabımın kapağı yüzünden göremiyordum, ancak bu kulak çınlatan, yapmacık sesi nerede duysam tanırdım. " Alice, " dedim gülümseyerek ve onun buz mavisi gözleri ile göz temasına geçebilmek için dolabımın kapağını yavaşça kapattım. Kıvırcık kızıl saçları tel tel olmuş, omuzlarına dökülmüştü ve inci gibi bembeyaz parlak dişlerini göstererek kocaman gülümsüyordu. Lisenin en popüler kızı olmak için her gün yaptığı gibi odasının gardırobunda asılı olan upuzun aynanın karşısına geçmiş ve kendini saatlerce aynanın önünde izleyip, güzelleştirmeye çalışmış olmalıydı.
Açık pembe rujunu ince dudaklarını kalınlaştırmak için, uzun ama renginden dolayı çok dikkat çekmeyen kirpiklerine ise metrelerce öteden fark edilecek kadar rimel sürmüştü. Kıyafetlerini ise her zamanki gibi iyi kombinlemişti. Üstü siyah-beyaz puantiyeli naylon kumaştan olan gömleğinin önünü, uzun, muntazam bacaklarını ortaya çıkarmak için giyindiği, bacaklarını sarıp, yapışan jeaninin içine sokmuştu. Neredeyse baldırının yarısına kadar ulaşmış olan siyah çizmeleri ise uzun boyuna çok yakışmıştı.
" Yarın akşam bizimle sinemaya geliyorsun, değil mi? " diye sordu kaşlarını kaldırıp. Bir anda dudakları beyaz dişlerinin üstünü örttü ve bakışları yumuşadı. Sizden, onu sevmenizi isteyip, bacağınıza sürtünen bir kedininki kadar yalvarır bakıyordu gözleri. " Evet, " dedim gülümseyip. Haftada en az iki defa okuldan sonra başka birkaç kişiyle birlikte dışarı çıkar, eğlenirdik. En son geçen hafta birbirimizle görüştüğümüzde birlikte bir şeyler atıştırmış, uzun bir süre sohbet edip gülmüştük. Bu seferki planımız ise henüz sinemalara yeni gelmiş bir gençlik filmine gitmek olacaktı ve bu film çoğu gencin uzun zamandır sadece fragmanını izleyip, ailesinden filmi izlemek için izin aldığı bir filmdi. Ben aslında bahsettiğim çoğu gençten biri değilim. Filmi diğer gençlere göre oldukça basit bulmuş, filme izlemek için can atan bir tarafım yoktu. Ancak yine de annemin uzun zaman önce izin vermesiyle, Alice'ın da ısrarları üzerine filme gitmem kesinleşmişti. " Elbette yarın akşam sizinle sinemaya geliyorum, " dedim birkez daha.
" Bu gerçekten harika olacak, " dedi yeniden dişlerini gösterip gülümseyerek.
" Layla, James ve Dylan de gelebiliyorlar mı? " diye sordum, o tam arkasını döndüğü sırada.
"Şüphesiz, " dedi arkasına dönüp ve bir kez daha gülümsedi.
İnsanlara güzel ve dost canlısı görünmek, kendini beğendirmek için her söylenende gülümsemek onda bir takıntı gibi olmuştu. Onunla ilk tanıştığımda gülümsemelerinin yapmacık olduğunu sanırdım, ancak bir süre sonra hiçbir insanın bu kadar gerçekçi ve içten rol yaparak gülümseyemeyeceğini anladım ve Alice'in sadece çok pozitif bir insan olduğunu kabul etmekle bu sonu olmayan düşüncemi bir kenara attım.
Alice büyük ve hızlı adımlarla benden uzaklaşır, okul kapısından çıkan birçok öğrencinin arasına karışırken, topuklu çizmelerinin takırtıları bütün koridorda yankılanıyordu.
Dolabımın kapağını yeniden açtım ve içinden hafif, çapraz çantamı omzuma takıp, ben de kalabalığa karıştım.
Dışarıdaki ayaz iliklerime kadar işlemiş, bana birkez daha ince, kahverengi uzun kollu bir bulüzden daha kalın giyinmemem gerektiğini hatırlatmıştı. Geçen gün yağan lapa lapa karın çoğu çamur ve insanların bir çoğunun kolunu kırmasına sebep olan buza dönüşmüştü. Ne yazık ki bu kuru soğuk halâ yerini biraz olsun güneş ışınlarına bırakmamıştı.
Soğuktan olabildiğince hızlı bir şekilde kurtulup, sıcak evime varmak için adımlarım gittikçe büyüyor, hızlanıyordu. Ancak yine aynı şey oluyordu. Arkamda, hâtta tam ensemde birinin aldığı nefesi verişinin sıcaklığını hissediyordum. Sanki benimle aynı anda adımlarını atıyordu.
YOU ARE READING
SAVAŞÇI
ActionAlexandra Dame çoğu gencin yaşadığı gibi bir hayata sahipken çok kısa sürede onun için her şey değişir. Kendini, insanların dünyadaki yerini baş düşmanları olan ETL'ye karşı korumaya adamış 'Savaşçı Evi' adlı bir topluluğun parçası olarak bulur. Kay...