Ruhum asi bir rüzgar bugün,
Talan yerine dönmüş yüreğim
bir acıya vurgun.
Kelimelerim yorgun,
Bîçare sana.
Serâba muhtaç bir sahra,
Yıldızlara susamış bir karanlık,
Ölüme aç bir nefis gibi
Gözlerin işliyor şiirimi.
Ah gözlerin, gökyüzü gibi derin
Yıldırım gibi düşüyor değdiği her mekâna.
Sonsuz hasretim
Sensiz bir viranedir şehrimde
Ve ne çok hüzün kokuyor, geçtiğin
her sokak.Kırmızının yakıcılığı sinmiş gözbebeklerine.
Değince gözlerin, gözlerime
Maviden bir huzur düşüyor bedenime.
Kirpiklerinden damla damla akan umudum,
Sevdam gamzelerine kurulmuş gibi
Tebessüm ediyor bana.
Ah, yüreğimin İstanbul'u,
Gel artık gel,
Gel ki gömelim
Mâzinin siyahını
Âtînin beyazına.
Her geçen gün biraz daha siniyor şiirime
hasretin namesi.
Bu sensizlik mekanında
aşkın şiirini yazamasam da sana
hasretin şiirini okurum,
Yüreğimden yüreğine.O gönül ki, feryadı sükuta emanet etmiş gönlü
Anlamaz değil mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızıda Mavi Yaşa
Non-FictionZaman... Ne kadar kısa bir kelime değil mi ? Oysa ne çok uzun yaşıyoruz zamanı. Bu tezatlık neyin nesi diyerek bir anda duraksıyoruz, hayatımızın bazı dönemlerinde. Sonra ne mi oluyo...