Merhaba arkadaşlar. Ben Kuzey Işıkları hikayesinin yazarıyım :) Uzun süredir aklımı kurcalayan bir hikaye vardı onu yazıya döktüm. Hem eğlenceli hem duygusal çok fazla ARGO kullandım uyarayım :)) Umarım beğenirsiniz. Multimedyada'ki Elçin. Hepinizi seviyorum :) İyi okumalar...
Ben ne arıyorum burada?
En az bir saattir kendime bu soruyu soruyorum ama nafile, bir cevap yok arkadaş.. Şu an siyah bir Chevrolet Trax'e yaslanmış annem ile onun o tipsiz kocasının konuşmasını dinliyorum.
''Sence de bu alan çok büyük değil mi?'' diyor tipsiz.
Adamın sesini her duyuşumda gözlerimi devirme hissi geliyor bana tabii ama hiç bozuntuya verir miyim? Vermem. Sonra o güler yüzüyle annem;
''Evet burası kocamanmış hayatımm!'' diyor.
Hayatım mı? Lan? Babamla yeni ayrılmışsın sen , zaten gidip koskoca İstanbul'da bir NewYork'lu bulmuşsun, üstüne üstlük bu tipsiz NewYorklu'nun bir de gıcık oğlu var, delirtme beni kadın. Yanımda canımlı cicimli konuşmalar bilmem ne. Bak yine dellendim.
''Sydney? Sen beğendin mi kızım? Nasıl güzel mi?'' diye bir soru çaktı annem bana valla sanki o an cevap vermezsem dayak yiyecekmişim gibi hissettim.
''Hmm çok çook. İyi hoş da Sydney ne anne allasen?? Benim normal adımın suyu mu çıktı?''
''Kuzucum. Senin o ilk adını meymenetsiz baban vermişti..Off, biliyorsun o yüzden sevmiyorum, konuşturma beni Elçin!'
Allah allah... Konuş lan konuş. Ben babamı bu senin yanındaki çakma Brad Pitt'te tercih ederim. Zaten onun oğlu da birazdan damlar buraya. İkisini de ben çekiyorum tabii senin sorunun yok kadın. Diyemedim ama içimden bunları düşünüyordum.
Kadın, babamdan ayrılalı daha bir ay olmadı bu gıcığı buldu. Hayır ''Gavurun Teki'' tabiri caizse, hayır yani annem bu saatten sonra adrenalin mi istiyor anlamadım ki.. Bu adamla ilk tanıştığını öğrendiğimde gıcık olmuştum hala da bu adama gıcığım. Oğlu da gıcık zaten bunun. Kişiliği de gıcık, şu an gözümde annem de gıcık. Hepsi gıcık lan bunların. Türkiye'den bu bok çukuruna zorla sürüklendim annem saolsun. Ya ben ne güzel Eskişehir de dil okuyacaktım!! Tamam yurtdışı planlarım vardı ama bu şekilde değildi be gülüm!
Bir de onu bunu bıraktım bu üvey gavat'ın oğlu beni erkeklerden uzak tutmaya çalışıyor. Annemin de canına minnet zaten..köpek oldum aralarında. Hayır sen kimsin de beni kısıtlıyorsun?? Türk kızıyım lan ben sizin 10'unuzu yere yığarım.
''Off yine tansiyonum çıktı.. of belim, of başım. Bez mez yok mu başımı sarayım ya?'' annem yine kendi kendine duygu sömürüsüne başlamışken üvey gavat tuttu kadını kolundan, çekti kendine, fransızca iki üç birşey geveledi, öptü hapur hupur. ''Anam lan o benim pezevenk!'' diye rötara kalkıyordum ki baktım annem de halinden memnun.
''Kahretmesin emi!'' diye söylendikten sonra bahsettikleri çevrede gezinmeye karar verdim. Bunlar daha burda yiyişe dursun. Iyyk.
Kocaman, ıssız Vegas çölünde, otobanın hemen birkaç metre uzağında dev gibi bir evdi burası. On yedi merdiveni yavaşça inerken bir dublex evin bahçesinde daha önce bulunmadığım için mal gibi bakıyordum etrafa.
Bu üvey gavat, annemin dediği kadar zenginmiş gerçekten ya.. Neyse ne abi. Benimle evlenmeyecek, sonuçtaben para yiyip, gezip tozan o hayta oğlu değilim. Lan bir de şuna şaşırdım; bu baba oğul birbirini nasıl andırıyor anlatamam. Tamam baya bir karizmaları var hakkını vereyim. Bir de ters bakışları felan insanı etkiliyor ama onun yanında mimikler, tavır, saç düzeltme şekli bile aynı. Abi düşündüm de bunlar o kadar da fena değil be. Kes Elçin, ne diyon kızım sen?
İşte ben böyle kendi kendime saçmalarken, bir gürültü ve yüzüme çarpan o kumlar ile kendimi yerde buldum. Bu nasıl sesti lan? Prrr Prrr! Kesin çatışma çıkacakk, lan üvey gavat ev diye bizi ateş hattına getirmişsin ya la!
Ben böyle kendi kendime bir yerimden olaylar kurgularken ses kesildi. Bir kaç dakika içinde annemin çığlığını duydum. Ama tabi benim bahçe merdivenlerini götüme vura vura bir çıkışım var hemen kendimi yola attım.
''Eh be anne! Ben dedim bu adam tekin değildir, sktir et diye sanaa!'' bağırdım, bağırmasına da ne göreyim? Resmen annem dans ediyor.
Arkalarında kocaman bir helikopter, bir adet helikopterden inmiş gıcık üvey abi ve helikopterin anahtarlarını elinde sallayarak halay çeken annem. Haa evet zaten annem de havacılık okudu komutan olarak nasıl da bilir onu kullanmasını.
Ulan kadının gözüne girmek için her haltı yapıyorlar. Ben yine iyiden iyiye doğum gününde ona fotoğrafımızı çerçeveletip duygusal bir mektupla vermiştim, ama gel gör ki annemin içinde de bir hanım ağa yatıyormuş yani..
Yürüdüm yanlarına.
''Sen mi geldin?'' dedim üfleye püfleye. Keşke bir de Türkçe bilmeselerdi, ne vardı? Oğlu zaten babasından iyi konuşuyor o ayrı. Ama normaldir şirketi İstanbulda gelip kalıyor öğreniyor tabi.
''Beğenmediysen gidebilirsin? Yani hala öyle bir şansın var.'' demez mi bu bana? Hem de benim kendi ana dilimde. Tipe bak ya. Sen git İngilizceni konuş arkadaş o aptal ağzına alma benim Türkçemi.
''Ya kardeş sen hayırdır?'' dedim psikopatça üzerine yürüyerek. Elimle de işaretler yapıyorum o sıra. Böyle durumlarda, evet içimden çoğu zaman Recep İvedik çıkıyordu. Ama hak etti o da.
''Ne baba-oğul sizin derdiniz? Birisi annemi kapmış, öteki beni kendi anamdan uzaklaştırmaya çalışıyor!''
''Anneni mi çaldık? Ahah sanki öyle bir niyetim varmış gibi. İnan bana umurumda de-''
''Lan kes! Ben ne yaptığınızı biliyorum da susuyorum büyüklüğümden.'' dedim, keşke demez olaydım. Hay benim mantıksız beynim. Tehtidin de bu kadar saçmasını görmedim.
''Ne yapıyormuşuz?'' diye sordu bu abi çakması. Hah, dedim göt gibi kaldın Elçin hanım. Hadi bakalım söyle, at birşeyler.
''Bi-bilmiyorum ama... nasıl olsa aklıma gelince göreceksiniz'' deyiverdim yalnızca.
Hay ben kendi ağzıma sıçayım. (Nasıl olacaksa?) Ortam iyice sessizleşip annem, üvey gavat ve oğlu kaşlarını kaldırarak bana bakınca yavaşça kulaklığımı taktım ve sırıtıp;
''En iyisi ben kaybolayım.'' dedim.
Benim hayatım bunlar girene kadar şekilliydi arkadaş. Ne hatam vardı ne de sinirim ne de kıskançlık krizlerim. Bu resmen artık benim için Beyin Göçü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYİN GÖÇÜ
FanfictionBen Elçin Atamer. İstanbulda yaşıyordum... Annem ile babam ayrılalı yalnızca iki hafta felan olmuştu. Ben ilk birkaç gün acımı içimde yaşarken, boğazın o temiz deniz kokusunu içime çekip, babamın resmine baka baka ağlarken, annem gamsızlığın dibine...