Multimedyadaki üvey abiniz Aaron Blake :D Arkadaşlar bu arada söylemeyi unuttum lütfen kız okuyucular kendilerini Elçin olarak düşünsünler :D İyi okumalarr
Neredeyse iki saat geçmiş ben yeni fark ediyorum ki ''bu ev baya hoşmuş.'' Böyle kendi kendime söylenirken tekrar bahçeye girdim. Annem evin mutfağını merak etmiş üvey gavatla içeri geçmişti ben de bu ruh hastası abi figürüyle mal gibi ortada kalmıştım. Ben gerektiği kadar sessizliğimi korumaya çalıştım arkadaş ama malesef o bozdu benim sükunetimi.
''Kaçıncı sınıftın sen?'' dedi aptal aptal sırıtarak.
''Ne yapacaksın lan?'' dedim ben de gözlerimi kısarak.
''Ne yapayım? Sadece sordum.''
''Sorma.''
''Niye sinirlisin?'' demez mi bu?
''Haklısın ya. Annem babamdan ayrılır ayrılmaz boş durmadı ve bir üvey gavat ile birlikte yaşamaya başladı. Hem de bu gavat kendini beğenmişin biri-'' dedim burnumdan soluyarak, çakma abi lafımı kesip:
''Hey, o benim babam unutuy-'' derken tepemin tası attı benim.
''Kesme lan!! Lafım daha bitmedi! Annemin evlendiği adam kendini beğenmiş, burnu havada biri.''
''Elçin. İkisi de aynı anlama geliyor, bir deyim kullansan yeter.''
''Ya kes!! Ve bu adamın bir de meraklı, gıcık aynen kendini beğenmiş bir oğlu var!'' diye çıkıştım ve merdivene gidip oturdum.
''Ne? Ben tek çocuğum! Kim o meraklı, gıcık? Adını öğrenebildin mi Elçin? Babamın başka bir oğlu mu varmış?'' diye sorular sormaya başladı bu yine.
''Sensin. Sensin o meraklı, gıcık, kendini beğenmiş oğul. Offf.. aynı zamanda salak.'' ellerimle başımı tuttum ve içimden 10'a kadar saymaya başladım. Ne kadar sinir bozucu bir herif bu ya..
Bu arada az önce bana ismimle mi hitap etmişti o? Andaval. Tabii gıcık olurum sana, yakınlık diye birşeyiniz yok ki. İnsan bir ben sinirliyken :
'Belki regl olmuştur. gideyim de çikolata, kahve felan alayım. Üvey müvey ama onun da canı var, o da bir bağyan,sonuçta benim kız kardeşim.'' diye düşünür. Yok bu benden öküz çıktı. Derken, o da geldi yanıma oturdu.
''Tamam, tamam..özür dilerim.'' dedi kaşlarını kaldırarak. Birkaç dakika sustuk ama tabi sanki bunun bir yerinde birşey var birileri dürtüyormuş gibi yine başladı konuşmaya:
''Gerçekten kaç yaşındasın?'' dedi.
''Ölene kadar soracaksın sanırım.'' dedim sonra biraz daha iyi kalpli olmaya çalışarak cevap verdim:
''Ben 17 yaşındayım. Ama baaak küçük sanıp da diklenmeye kalkma ben anne tarafından Ankaralıyım ha.''
''Ne fark eder ki?'' dedi bu gözünü devirerek. Şimdi bir çarpardım görürdün neyin fark ettiğini de neyse. Cevap verecekken annemle üvey gavat'ın evden çıktığını gördüm, nasıl mutlu olmuştum hatırlamıyorum zaten.
''Eee gidiyor muyuz bari?'' dedim ellerimi çırparak.
''Hayır kızım. Bu akşam denemek için burada kalıyoruz.'' diyen annem saolsun, hayatımdaki en büyük tokatı yemiş kadar olmuştum. Lan ben başka yerde kalamam, ben gittiğim yerlere on gün zor alışıyorum bir de burda kalıcam. Yok olmaz. Ben yerimi yadırgarım beni akşam yatağımda sabah buzdolabının tepesinde bulurlar. Uyurgezerlik de var ben de. Herşeyden önce korkarım lan ben. Gelmişiz elin ülkesinde, elin bilmediğim çölünde, korkunç bir eve, ben''alt katta dursam üstte kim var, üst katta dursam altta kim var lan?'' diye düşünürüm. Sikimsonik planlar kurup kurup karşıma geçiyor benim annem de.
''Anne biliyorsun ben kalamamm'' dedim ısrar ederek. Lan bir gece dursam psikolojim çöker burda benim. Önce alışmam lazım, etrafı gezmem her yeri öğrenmem lazım. Ben daha nereye sıçacağımı bulamadım lan.
''Kızım tamam ama kalmalıyız denemek için.. Hmm o zaman... olmazsa birlikte yatarız.'' dedi canım annem ben üzülmeyeyim diye. Ben, bu cümleyi duyduktan sonra unuttum bütün stresimi. İçime bir kova su döküldü resmen. Yüzümü kocaman bir sırıtış aldı. Üvey gavat ise bozulmuştu.
''A-ama hayatım?'' diye kekeledi gavat.
''Ne aması lan? Korkuyorum dedim duymadın mı?'' diye karşılık verdim ben de. ''Hem evlenmeden birlikte yatamazsınız.'' dedim ve anneme sarıldım.
''Bu gece kanepeler sizi ağırlasın bari..'' dedi annem ve alnımdan kocaman öptü. Hehehheh yaşasın kötülük. Elçin: 1, Üvey gavatlar: 0.
***
Ben dışarıda az önce atar yapmıştım ve içeri girer girmez 15 dakika içinde koltukta uyuyakaldım. Yuh Elçin, oha Elçin. Lan bari bu kadar atar yapmasaydım.
''Elçin..Annecim kalk odaya git istersen. Ben gelicem birazdan hadi kızım.''' annemin konuşmalarından yalnızca bunları kabul etti beynim, ben de o mallıkla merdivenin kollarını tuta tuta yukarı çıktım. Beynim uyuşmuş, sanki rakı içmiş gibiydim. Bu nedir ya? Bir ev bu kadar komforlu alınır mı abi.
Ağzımda birşeyler geveleye geveleye yürüdüm açtım kapıyı. Esnememe bile vakit kalmadan düştüm yatağın üzerine. Nasıl tatlı bir yorgunluktur buu, oh mis gibi.. Sağa dön gerin, sola dön gerin, rahat rahat uyu diyecektim kii yatakta bir bacak var. Gözlerim hemen fal taşı gibi açıldı ama karanlık olduğu için o bacağa benzeyen her ne bok ise elimle öğrenmeye çalışıyorum. Lan! Bacak lan bu. Hemen bir çığlık ardından yumruklarımla yatağın üzerine vurmaya başladım. Vur lan Elçin vurr yer lan bu seni! Hayvan mı yaratık mı belli değil!
''Elçin! Kızımm?'' annem içeri dalmış ışığı açmıştı. Benim hiiiç umrumda değil tabi, Jet Lee gibi tekme, yumruk ne varsa.. Üvey gavat beni kucağına aldığı gibi yataktan indirdi, meğersem ben o uykulu halimle mal gibi abi figürünün odasına dalmışım. O da yetmezmiş gibi uyuyan çocuğu dayak manyağı yapmışım. Of.. ki ne of. Çakma abi yatakta bana söverken bir de yere düştü, işte buna offf denir. Hani ''bir çakarım bir de yer çakar'' diyoruz ya. İşte bu aynı öyleydi. Bu sefer bana fena fatura kesilecek sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYİN GÖÇÜ
FanfictionBen Elçin Atamer. İstanbulda yaşıyordum... Annem ile babam ayrılalı yalnızca iki hafta felan olmuştu. Ben ilk birkaç gün acımı içimde yaşarken, boğazın o temiz deniz kokusunu içime çekip, babamın resmine baka baka ağlarken, annem gamsızlığın dibine...