Evet arkadaşlar :D Beşinci bölümü yayınlamaktan gurur duyuyorum :D Okuyup beğendiyseniz VOTE ile destek verin bir saniyenizi alır.. Okuyucu az gelse de yeni bölüm istekleri çok oluyor şaşırdım :D O yüzden sizleri meraklandırmak istemedim :)) Bu arada Multimedya'daki David yani bilindik lakabı ile üvey gavat, hepinize iyi okumalar :D
''Elçin..Elçin uyan.''
Aaron şoför koltuğunda durmuş beni dürtüyordu. Gözlerimi yavaşça araladım, akşam olmuştu. Aynaya bakar bakmaz rimellerimin aktığını fark ettim. Kahrolma emi Elçin!
''Ne oldu be?'' dedim gözlerimi ovuştururken.
''Geldik. Kalk hadi, düğün mekanı seçilecekmiş.''
''Tamam...şey, sen git ben geliyorum.'' dedim gözlerimi silerken.
''Bir dakika.'' dedi abi çakması. ''Hayatta inanmam.. Elçin? Sen ağladın mı?''
Yok ameke, ben gözümle işiyorum. Salak mıdır nedir? Evet lan evet ağladım. Dışardan sert görünebilirim ama ben de insanım gavat! Tabi dışımdan yine bunu söyleyemedim, çünkü yeteri kadar annemin hayatını bok ediyordum. Artık tartışma çekemezdim.
''Biraz duygulanmışım sanırım.'' diyip geçiştirdim. Hee duygusallaşmışsın biraz, mal Elçin senin az önce akıttığın göz yaşıyla Kenya'ya baraj yapılır. Kimi kandırıyosun?
''Bu duygusallıktan fazlası bence... bak Elçin-'' Aaron'ın lafını arkadan gelen aracın kornası kesmişti. Yavaşça dönüp baktığımda gelenlerin annem ve üvey gavat David olduğunu fark ettim. Abo! Annem beni sakın bu halde görmesin! Aaron ile birbirimize baktık, eli ile gözümün önüne düşen birkaç saçı geriye doğru bıraktı;
''Ben inip karşılayayım. Sen de makyajını tazele istersen.'' dedi ve gülümsedi. ''Üzülme, bence o kadar da kötü olmayacağız.'' diye ekledi ve arabadan indi.
Hayır.. Aslında tam da o kadar kötü olacağız.. Ne olduğunu bilmiyorum ama içimde birşey var. Kıvılcımlanan birşeyler. Aaron ile konuştuğumuzda midemin içinde fırtınalar kopuyor. Ama birkaç dakika içinde ona alışıyorum ve fırtına sakinleşip bitiyor... Ne hissediyorum ben böyle? Baak Elçin sakın haa! Yok canım. Asla. Olmaz öyle şey..
***
Sonunda kendime çeki düzen verip annemin yanına gitmiştim. Kocaman bir binanın önünde duruyorduk. Binanın üzerinde 'EPIC wedding reception' yazıyordu. Üvey gavat ve abi çakması içeride şarapları, masa düzenini ve onun gibi zırvalıkları inceliyordu. Annem yanlarında değildi nedense..
''Elçin...'' dedi annem, yüzündeki gülümseme yavaş yavaş kaybolurken çenemden tutum yavaşça gözlerimin içine baktı.
''Annesinin bir tanesi..canımın parçası sen ağladın mı?''
Ben ''Nerden anlamış bu ya?''diye düşünürken;
''Ben anlarım annecim..'' dedi annem. Korktum, o an ağzımdan;
''Lan?'' çıkıverdi. ''Anne azıcık saygı ya.. Bari bilinçaltımı rahat bırak.'' dedim saçma saçma.
''Ne alaka kızım?'' diyiverdi o da. Ha, meğerse gelişi güzel söylemiş, tamam zihin okuma felan yoktu o zaman.
''Ne bileyim annem ya... Sabahtan beri kendimle savaşıyorum'' diyip gözlerimi kıstım. Gözlerim yanıyordu. Nasıl azmetmiş ağlamışsam artık... Lan Taksimde yediğim onca bibergazı bile benim gözyaşımın yanında halt etmiş onu anladım. Annem tekrar tebessüm etti;
''Annecim. Herşey güzel olacak. Babanla görüşme hakkın da var eğer istersen gidebilirsin.''
''Anne. Ben parça parça yaşamak istemiyorum. Anlamıyor musun? Babama gittiğimde seni, sana geldiğimde babamı düşünmek istemiyorum ya!'' dedim sesimi yükselterek. ''İSTEMİYORUM!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYİN GÖÇÜ
FanfictionBen Elçin Atamer. İstanbulda yaşıyordum... Annem ile babam ayrılalı yalnızca iki hafta felan olmuştu. Ben ilk birkaç gün acımı içimde yaşarken, boğazın o temiz deniz kokusunu içime çekip, babamın resmine baka baka ağlarken, annem gamsızlığın dibine...