Bölüm Şarkısı= Fleurie - Hurts Like Hell
"Gözlerim yanıyor. Oysa konu sen olunca gözlerim hep gülerdi." Dedim mezar taşını okşayarak. Öptüm mezar taşını. Yanaklarını öpermiş gibi hissetmek istedim. Ama onun yanakları asla soğuk olmazdı ki. Hatta hep o beni ısıtırdı.
Mezar taşına baktım tekrar.
Ali Korkmaz
22.03.2015
Tarihler yirmi iki martı gösteriyor. Aradan iki yıl geçmiş. Ama geçmeyen şeyler var. Azalmak yerine artan şeyler var. Beni yok eden şeyler var...
İki sene önce ölümden korkar mısın? Diye sorsanız cevabım kesinlikle evet olurdu. Çünkü asla bırakıp gitmek istemeyeceğim birisi vardı yanımda. Ölsem bile onsuz yapamayacağım biri. Ama bu soruyu bana şimdi sorsanız şüphesiz "hayır" derim. Çünkü... Çünkü o artık yok.
Mezarın yanına yattım. Ona daha yakın olabilmek için. Eskisi gibi solumda nefesini duyamayacağımı bile bile yattım yanına.
"Yetimhanede ilk tanıştığımız gün. İkimiz de çok küçüğüz. Sen tabi benden biraz daha büyüksün. Kimsem yoktu o zamanlar, bir ağacın altında oturuyordum. Ağlıyordum. Hıçkırarak. Bacaklarımı karnıma kadar çekmiştim, kafamı da kollarıma saklamıştım. Bir ses duydum. Merak ettim ama kafamı kaldırmadım. Sonra aynı kişi olduğunu tahmin ettiğim biri parmağıyla kafama dokunuyor. Bende kaldırdım kafamı. Baktım. Seni gördüm. Bugüne inat ışıldayan gözlerin vardı. Benim yanımda hep gülen."
Elimin tersiyle gözyaşlarımı silmeye çalıştım. Hızlarına yetişemiyordum. Her bir damlası kalbime düşüyordu. Acısını artırıyorlardı.
"sonra seninle biraz sohbet ettik. Küçüğüz. Ama nasıl güzel sohbet ediyoruz. Akşama kadar birlikteydik. Diğer çocuklar oyun oynuyor biz sanki o yaşa inat oturmuş birbirimizi teselli ediyoruz. Sonra yatma zamanımız geldi. Gitmeden önce bana dedin ki " Bana söz vermeni istiyorum". Merak ettim ne diyeceğini. Heyecanla kafamı salladım. Dedin ki " Bir daha kim olursa olsun, ne olursa olsun hıçkırarak ağlamayacaksın.". Çocuktum o zaman kolay bir şey zannettim kafamı salladım."
Ellerim toprağı avuçluyordu. Sanki daha çok sıksam ona ulaşabilecektim. Sanki daha çok ağlasam gelip bana kızacaktı.
" Özür dilerim. Sözümde duramadığım için. Özür dilerim. Sen bana kızamazsın ki. Affedersin beni..."
Uyuyamamıştım dün gece. Sabahın olmasını bekledim. Buraya geleceğim diye uyuyamadım. Güneşin doğmasıyla da çantamı alıp buraya geldim. Şimdi ise akşam olmak üzere. Onun yanındayken zaman nasıl geçiyor anlamıyorum. Oysaki tek konuşan taraf benim.
Ayrılmak zorundaydım yanından. Geçen sene olanları yaşamak istemiyorsam ayrılmak zorundaydım.
Bugünlük son kez öptüm toprağını, son kez baktım ona ve zorlada olsa kalktım yanından. Çantamı aldım ve mezarlığın çıkışına doğru yürümeye başladım. Eğer arkamı dönüp tekrar bakarsam çıkamazdım buradan. O yüzden adımlarımı hızlandırdım.
Konu o olunca irademi kontrol edemiyorum. Konu o olunca düşünemiyorum...
Eve gitmek istemiyordum. Biliyordum ki gidersem hiç iyi olmayacaktım. Benim üzülmem yetmiyormuş gibi Şirin'i de üzecektim. Bu yüzden deniz kenarına gittim.
Banklara oturmadım. Yürüdüm. Denizin sesiyle birlikte yürüdüm.
Gözyaşlarım sanki denizin maviliğini kıskandığı için akmıyordu. Onun yerine boğazımda yumru oluşturuyorlardı. Bulutlar sanki bana eşlik ediyorlardı. Benim hüznüme ortak olmuşlardı. Tüm gökyüzünü gri yapmışlar, daha çok ağlasam siyah olacakmış gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES
Teen Fiction"Nefes almak yaşamak sayılır mı?" Beriz Alin Işık Yaşamın siyah-beyaz olduğu bir hayatta, ne kadar renkli olabilirsin? Kendini bile tanımazken ne kadar yalnız kalabilirsin? Sevdiğin kişiyi kaybedip tekrar aşık ola...