Bölüm Şarkısı= Pretty When You Cry ( Lana Del Rey )
- GÜNÜMÜZ-
Çok sevdiğim üstadın bir sözü var " Sizin hiç babanız öldü mü?* ". Hayır, benim babam hiç ölmedi.Çünkü zaten hiç olmamıştı.
Ben elimden tutup engelleri birlikte aşacak birini aradım yanımda. Dizlerine oturup saçım okşayacak birini aradım. Sarılmak, anne kokusu denilen o kutsal kokuda sarılmak istedim. Ben her çocuğun sahip olduğu bir şey istedim. İmkânsız bir şey değil...
İlk kelimem babaymış. Bunu yetimhanede bana bakan Sultan Abla söyledi. Ben asla bilmediğim, görmediğim, hissetmediğim biri için sarf etmiştim ilk kelimemi... Kızlar ve babaları arasında özel bir bağ oluyormuş, ben en çok da bunu merak ediyorum. sizin ilk kelimeniz" baba" oluyor ama siz onun ne demek olduğunu bilmiyorsunuz.ZOR.
Kendimi bildiğimden beri annem, babam yok. Ölmüşler. Ne zaman? Nasıl? Bu soruların hiçbirini bilmiyorum. Cevaplarıysa onlarla birlikte toprağa gömülmüş.
Ama elinden geldiğince bana annelik yapan, bir babaymış gibi arkamda duran, yeri geldiğince ağabeyim olan birisi çıktı karşıma. Eksik yanlarımı kapamaya çalıştı kendisiyle. Oysa o da eksikti fazlasıyla...
Bilmediğim aile kavramını öğretmeye çalıştı bana. Ve ondan öğrendiğim kadarıyla aile sadece seninle DNA benzerliği olan insanlar değildir. Ve o benim ailem oldu.
Ali... Annesiz babasız bir çocuğun asla büyümeyeceğini bile bile ruhumu büyütmeye çalıştı. Sonra beni öyle sevdi. Kalbimi aldı avuçlarına, sahip çıktı her zaman.
Sonra... Sonra gitti. Kimsesiz olmayı ilk o zaman hissettim. Ölmek ne demek yaşarken anladım. Sonrası ise geri gelmeyeceğini bilirken beklemek oldu. Yaşı döken gözlerime kalbimde eşlik etti...
Odamın kapısının açılmasıyla içeriye Şirin girdi. Yavaş adımlarıyla yanıma kadar geldi. Ve benim hala yatakta olduğumu görünce gözlerini devirdi. "Bir günde uyansan, içeri kendin gelsen şaşıracağım" dedi. Onun bu cümlesine dudaklarım kıvrılırken dil çıkardım. Gözlerini kısıp bana baktı ama fazla ciddi duramadan gülmeye başladı.
Benim hala yataktan kalkmadığımı görünce üzerimdeki yorganı çekti. Bende ona inat yatağa daha fazla yayıldım. Şirin " Ciddi misin? " dedi yorganı yere bırakırken. " Tamam, pes ediyorum ne yaparsan yap." Diyerek açık olan kapıyı sert bir şekilde kapatarak çıktı.
Her zaman olan bir olay olduğu için ikimizde alışmıştık. Şirin'le iki yıl önce tanışmamız hayatımda Ali 'den sonraki en önemli anımdı. Ben o gün oraya Ali için, o da anne ve babası için gitmişti. Sonrası ise tamamen benim etrafımda dönen bir şans...
Şirin anne ve babasını on dört yaşında kaybetmiş. Büyükannesi ve dedesi ile yaşıyormuş. Liseyi bitirip üniversite kazandığında onlardan ayrılıp bu şehre gelmiş. Onunda çok iyi bir hayatı olduğu söylenemez ama onu tanısanız yanında mutsuz gezemezsiniz.
İki yıldır birbirimize destek oluyoruz. Ne kadar inkâr etse de o bana daha yardımcı oluyor.
Ben on sekiz, o ise yirmi yaşında. Aramızda ki iki yaş bizi asla olumsuz etkilemedi. Onun arkadaşlığı hayatımda ilk kez karşıma çıkan bir şey. Ve asla kaybetmek istemiyorum...
Telefonuma gelen bildirim sesiyle yatağımın yanında duran beyaz komidinden telefonumu aldım.
GÖNDEREN: PARS
Kapıdayım. Seni bekliyorum. Biraz (!) acele edersen sevinirim.
Bu mesajı ciddi almaya karar verdim. Ne kadar geceleri uyuyamasam da sabahları erken uyana biliyordum. Ama yataktan kalkma sürem biraz uzun oluyordu. Ve kalkıp, üzerimi giyip, kahvaltı yapıp-Tamamen Şirin'in zoruyla- dışarı çıkana kadar Pars ağaca dönüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES
Novela Juvenil"Nefes almak yaşamak sayılır mı?" Beriz Alin Işık Yaşamın siyah-beyaz olduğu bir hayatta, ne kadar renkli olabilirsin? Kendini bile tanımazken ne kadar yalnız kalabilirsin? Sevdiğin kişiyi kaybedip tekrar aşık ola...