-Hadi ama Emma,bu sadece bir film!
+Evet belki haklı olabilirsin ama korktuğumun farkındasın değil mi?
-Vampirler gerçek değil tatlım
+Biliyorum fakat, biliyor musun bu kadar yeter sanırım daha fazla izlemeyeceğim.
-Hey bekle tamam filmi kapatıyorum.
+Nihayet. Ben yatmaya çıkıyorum uyumaya çalışıcam, uyuyabilirsem tabii.
Sadece güldüm. Yukarı doğru çıkarken arkasından bağırdım;
-Hey Emma, evimiz mezarlığa yakın unutma!
Odasına çıkmaya çığlık atarak devam etmişti. Böyle bir filmden korkmasına şaşırmıştım açıkçası. Vampirli filmlere bayılırdım. Zaten hep ilgimi çekmişlerdi. Onlara karşı zaafım vardı sanırım. Biliyorum çılgıncaydı. Her neyse filme kaldığım yerden devam etmiştim. Film bittiğinde saat gece 3'ü gösteriyordu. Kalkıp odama çıktım. Emma uyumaya çalışırken ben mışıl mışıl uyuyordum.Sabah Emma'yla okula gelmiştik. Yeni bir kasabaya yerleşmek yeni bir okul demekti. Tahmin edileceği gibi okulun ilk günüydü. Emma sınıfına gitmişti bile. Ben ise okulun ne kadar eski ve tarihi olduğunu inceliyordum. Taştan duvarlar ve duvarlar da ise asılı değişik tablolar vardı. Ve ilginç yani insanı çekiyordu. Tablolara bakarken karnıma doğru çok sert bir darbe aldım ve kitaplarımı yere düşürdüm. Lanet olsun diye sayıklarken bana çarpan kişinin özür dileme zahmetine bile girmediğini fark etmiştim. Kendi kitaplarını toplayıp gidiyordu ki karşısına dikilip;
-Özür dilemen çok nazik bir davranış gerçekten teşekkür ederim, diyip zoraki bir bakış attım. Gözlerime bakmaya bile gerek duymamıştı. Elinde ki telefonuna bakarak;
+Demek ki bazılarının daha dikkatli olması gerekiyor, dedi. Konuşmama bile fırsat vermeden yine geçip gidecekti ki durdurup
-Bana çarpan sendin! diyebilmiştim. Gerçekten tepem atmaya başlamıştı. Hala gözlerime bakmıyordu
-Biliyor musun umrumda değil, demişti. Ve bir an önce yanımdan çekip gitmek için anı kolluyor gibiydi. işte şimdi tepem atmıştı. Benden özür dilemesi gerekiyordu. "Seni küstah!" diyip tam tokat atmak için elimi kaldırmıştım ki elimi hava da sıkıca kavradı ve sonunda gözlerini telefonundan çekip gözlerime kitledi. Çok derin ve sinirli bakıyordu. Ayrıca elleri de buz gibiydi. Ona dokunmak buz kütlesine dokunmak gibi bir şey olmalıydı.
-O kadar değil küçük bayan, eğer zarar görmek istemiyorsan bir daha bana bulaşma anladın mı? demişti. Hemde tehditkar konuşmuştu. Elini çekti ve sert bir şekilde baktıktan sonra çekip gitti. Diğer elimle bileğimi ovarken herkesin bana baktığını gördüm. Tamam okulun ilk gününe göre biraz abartı bir olaydı fakat herkesin bana şaşkınla bakmasına sebep olucak kadar değildi. insanların içinden yavaşça sıyrılırken köşede uzun etekli gözlüklü ve diş telleri olan bir kız diğerlerinin aksine bana heyecanla bakıyordu. Köşeyi dönünce yanıma geldi ve gözlerini açarak
-Aman tanrım! Aman tanrım! Aman tanrım! diye sayıkladı. Konuşmasını bekleyemezdim. Yoluma devam ediyordum ki kolumdan tutup beni çevirdi.
-Ne kadar şanslı olduğunun farkındasın değil mi? diye sordu. "Neden şanslıyım?" diye sorabilmiştim sadece. Kız biraz peltek konuşuyordu.
-Onun bir Jackman olduğunu bilmiyormuş gibi davranma. Okulun en popüler çoçugu ve ayrıca tüm kızların hayalindeki erkek modeli resmen. Onunla konuşabilmek için 2 senedir uğraşıyorum, uygun anı kolluyorum fakat yine de başaramadım. Hatt-
sözünü kestim ve;
+Bak onun kim olduğunu bilmiyorum tamam mı? Bu okulda yeniyim ve o her kimse umrumda değil.
+Ooohhh o zaman sana anlatmalıyım. Onun adı Hugh, Hugh Jackman. Ailesi sanırım uzun bir kökene sahip. Ondan önce de bu okulda okumuş olan kardeşleri vardı. Tesadüfe bak ki onlar da zamanında okulun en popüler çocuğuymuş. Hugh genelde kimseyle konuşmaz. Soğuk bir tip biraz. Okulda ona aşık olan kişi sayısı kadar ondan korkan kişi sayısı da çok fazla biliyor musun? Aslında ben buraya geldiğim ilk sene bir kız arkadaşı vardı sanırım ama ayrıldılar, kız kafayı yemiş ve ondan ayrılmış. Tanrım saçmalık!
+Bekle bekle, kız neden kafayı yemiş ki?
-Ah şu mesele. Şey -kafasını eğdi ve kısık sesle- Hugh'un bir vampir olduğunu iddia etmiş. Tanrım buna inanabiliyor musun? dedi ve kocaman bir kahkaha attı.
+Ama bu çok saçma.
-Değil mi bence de. Onun tek suçu bu kadar yakışıklı olması. Sence de değil mi ama? diye sormuştu.
+şey..aaa...sanırım yani bilmiyorum, diyip gözlerimi kaçırmıştım.
-Bu arada benim adım Debby.
+Memnun oldum bende Sell. Bak benim gitmem gerekiyor tamam mı hoşçakal! diyip yanından ancak bu şekilde uzaklaşabilmiştim. Ayrıca tanrım o vampir hikayesi de ne öyle!Okul çıkışı Emma'ya olan biten her şeyi anlatmıştım. O da vampir olayını saçma bulmuştu. Ortamı biraz yumuşatmak için müzik açmıştım çünkü Emma'nın korktuğu gözünden anlaşılıyordu. Yolda giderken o küstah Hugh'un bir arabadan inip patika bir orman yolundan döndüğünü görmüştüm. Emma'yı dürterek "şuna bak bu o, Hugh denilen çocuk"
Emma'nın gözleri büyüdü ve tıpkı bir paranoyak gibi "aman tanrım şuna bak, onu patika yola sokuyorlar, durdurmak zorundayız Sell bir şeyler yap!" Emma böyle durumlar da hep panik olurdu ve onu sakinleştirmek imkansız hale gelirdi. "Emma bizi ilgilendiren bir durum yok,sakinleş" derken arabadan fırladı ve korktuğum şeyi yaptı.
-Hey sen Hugh, o yola girme uzak dur! diye bağırdı. Tanrım sanki ona yardım edebilecekti. Ama klasik paranoyak Emma. Engel olunamıyordu. Bende arabadan çıkıp Emma'nın yanına gitmiştim. Hugh arkasını dönünce önce beni sonra Emma'yı görmüştü.
+Bu sizi hiç ilgilendirmez defolun,hemen! demişti. Küstahlığından gram taviz vermiyordu. Emma tekrar sessizce
-Ben..sadece..yardımcı olmak.. diyebilmişti. Devamını bile getirememişti. Onun bu küstahlığına ve Emma'nın bu üzgün haline o kadar sinirlenmiştim ki kendimi tutamayıp
+Seni küstah vampir, diye bağırmıştım. Vampir mi? O da neydi öyle. Neden demiştim ki?
Hugh vampir kelimesini duyunca hızlıca yanımıza gelip kolumu tutmuş ve bağırmaya başlamıştı. Bu tavrı beni daha da sinirlendirmişti. Ukala bir şekilde;
+Uuu sanırım birileri vampir ne anlama gelir bilmiyor. Eski sevgilini biliyorum ve aranızda geçen o lanet olayı da. Sevgiline kafayı yedirtmişsin, zavallı kız kim bilir ne haldedir. Bu seni çok üzmüş olmalı. Üzgünüm tatlım. Yoksa seni kırdım mı? dedim. Emma gözleri son derece açılmış bize bakıyordu. Gözlerimin içine baktı gülümsedi ve kulağıma;
- Vampir miyim değil miyim bunu çok yakında öğreniceksin, dedi ve hızlıca uzaklaştı. Bu da ne demekti böyle? İşte şimdi korkmuştum. Arabaya binip eve geldiğimiz de çok tedirgindim ve kendimi bundan alıkoyamıyordum. Emma duş almak için banyoya gitmişti. Ben ise tek başıma evin salonunda oturuyordum. Aniden camdan tıklama sesi gelmişti. Fakat kimse yoktu. Bu tıklama sesleri ikiye ve üçe çıkınca aşağı katta daha fazla duramayacağımı anlamış ve odama çıkmıştım. Aynanın karşısına geçip "kendine gel Sell. Hugh vampir değil, sadece seni korkutmak istiyor hepsi bu" diye söylenerek kendimi teselli etmeye çalışıyordum. Arkamı döndüğümde kalp atışlarım hızlanmıştı ve zorlukla nefes alıyordum. Hugh odamdaydı resmen. O korkuyla yere düşmüştüm.
-Ne işin var burda?
Sorularıma cevap vermiyordu. Üstelik sürekli olarak bana yaklaşıyordu.
-burayı nasıl buldun? Neden burdasın?
Fakat yine cevap vermiyordu. Bir eli ile belini kavrarken yüzünü yüzüme yakınlaştırıyordu. Gözleri ile gözlerime bakarken gözlerinin renginin sarı olduğuna yemin edebilirdim. Nefesini yüzümde hissediyordum. Yutkundum ve sessizce "Nesin sen?" diye sorabildim. Kulağıma eğildi ve "Bunu birazdan öğrenicez" dedi. Korkum artıyordu ve ona karşı koyamıyordum. Nasıl bir çıkmazın içindeydim böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUGH JACKMAN İLE "VAMPİRİN ŞAFAĞI"
VampireErgen hikayesi olarak adlandırılan hatta benimde öyle düşündüğüm 'ergence' dediğim ve birkaç konudan ibaret olan klasik tiplemeler ile süslenmiş fakat hoşuma giden bir hikaye oldu sanırım bu. Ben yazarken keyif alıyorum umarım sizde okurken keyif al...