Yolculuk
Babamın tayininin çıkması ve sürekli şehir değiştirmemiz, istemesem de benim karakterimi oluşturdu. Hemen insanlarla kaynaşamıyorum. Öyle çok samimi bir arkadaşım olmuyor mesela. Hiç en sevdiğim olmadı benim. Aslında olmasını da istemedim. Şu ana kadar neredeyse tüm Türkiye’yi gezmişizdir, hangi şehre gitsem illa ki bir iki arkadaşım çıkar ama hiçbirine gidip sırlarımı anlatamam. Bunun için Aslı var. Kuzenim.
Aslında dürüst olmak gerekirse, babamın bu tayinine çok üzülmemiştim. İzmir’e gidiyorum abi, boru değil yani. Aslı’nın da orada olması ayrı bir güven veriyor bana. Ama tabi bir yanım buruk. Liseyi bitirseydim güzel olurdu, şimdi bizimkilerden ayrılmak üzüyor beni. Bursa’ya ilk geldiğimde kendimce bir karar almıştım buraya çok alışmayacağım diye sonucun böyle olacağını biliyordum. Ama lisenin ilk gününden itibaren bana o kadar iyi davrandılar ki… Yaren, Selin, Fırat, Yiğit, Beyza, Burak… Hepsi çok cana yakın insanlar.
Dün bana veda partisi hazırlamışlar. Canlarım ya. Nasıl duygulandım anlatamam. Beyza ısrarla beni onlara çağırdığında anlamalıydım bir şeyler olduğunu. İçeri girdiğim gibi herkesin “Sürpriiiz!” diye bağırmasıyla tuttuğum gözyaşlarımı salıvermiştim. Herkes ama herkes, sevdiğim tüm arkadaşlarım -ki şu zamana kadar en çok bağlandığım arkadaşlarım onlar- karşımda bana veda etmeye gelmişti. Burak yine abartmış sanki kutlamaymış gibi konfeti patlatmıştı. Yaren pasta yapmıştı, Selin herkesin benimle olan fotoğraflarını bir albümde toplamış altına da herkese notlar yazdırmış. Resmen aklıma geldikçe gözlerim doluyor. Onları nasıl bırakıyım ben ama şimdi? Hayatımda kimse benim için sürpriz yapmamıştı. Şu an uçakta herkesin içinde ağlamamak için kendimi zor tutuyorum.
Babam subay olduğu için büyürken her yanımda kurallar vardı. Sabahın en erken saatinde gün başlardı ve hiçbir zaman kuralların dışına çıkamazdım. Şimdi büyüdüm o kadar üstüme gelmiyorlar ama yine de babamın yanında onun yetiştirdiği kız olmaya çalışıyorum. Sanki onun yanında ağlasam, onu hayal kırıklığına uğratacakmışım gibi…
İzmir
İzmir’e geldiğimizde teyzem ve Aslı bizi karşılamaya gelmişlerdi. Onları görür görmez ufak bir çığlık attım ve Aslı’ya koştum. Çok özlemişim. Bana sarılışından onun da özlediğini anladım. Havaalanının ortasında deli gibi sarılıyorduk. Annemin sesini duyana kadar…
“Hadi bu kadar yeter, kalan hasretinizi evde giderirsiniz.”
Teyzemlerin evine gittik. Bizim buradaki evimizin içinde daha tadilat varmış. Mobilyalar Perşembe günü gelecekmiş Bursa’dan ve yeni eşyalar da… Immm, bilmiyorum annemler konuşuyordu ama pek dinlediğim söylenemez. Bir şeyler yedikten sonra hemen Aslı’nın odasına çıktık ve tabi ki kız dedikodusu başladı.
Aslı’nın cumartesi akşamı doğum günü partisi varmış. Aslında doğum günü 6 Haziran Cuma ama o büyük bir parti verecekmiş. Neredeyse tüm İzmir katılacakmış partiye. Ben de özel konuk oluyormuşum. O kadar heyecanlı anlatıyor ki Aslı duyan ‘Bu kız çıldırmış, bir doğum günü için mi bunlar?’ der.
Akşam yemeğine kadar Aslı’yla konuştuk muhabbet ettik. Bana sevgilisini, arkadaşlarını anlattı.
“Akşam yemekten sonra çıkalım seni onlarla tanıştıracağım. Bak çok seveceğine eminim, hepsi çok iyi çocuklardır. Bir Cafe ‘ye gideriz. Bizimkiler kesin orada olur.”
Akşam çıkabileceğimi pek sanmıyorum ama yine de hevesini kırmamak için tamam dedim. Hem buradaki ilk günüm daha. Belki annem babamı ikna eder çıkabilmem için. Gerçi Aslı benden bir yaş büyük yani 18ini doldurdu. O yanımda olduğu için çok da sorun olacağını düşünmüyorum. Yani olmaz umarım.
Yemekten sonra umduğum gibi dışarı çıktık. Babam, hayret edilecek bir şekilde, itiraz etmeden izin verdi. Aslı’nın arkadaşlarının yanına gittiğimizde hepsi beni sıcak karşıladı. Beklemiyordum doğrusu. Çevresinde oldukça popüler olan bir grup olduklarını düşünürsek sıcakkanlı olmalarını beklemiyordum. Hatta direk soğuk kasıntı tipler beklemiştim. Fakat hepsi beni yanılttı, özellikle Aslının sevgilisi Birkan.
“Melis, sevgilisi Tan, Peri, Buğra, Seray, Gizem, Deniz ve Can. Bu da benim en sevdiğim kuzenim hatta kardeşim Gece.”
Aslı bana herkesi tek tek tanıştırdığında biraz utanmıştım. Herkes “memnun olduk” gibi şeyler gevelerken Birkan da garsona bira sipariş ediyordu. Kalabalık bir grup ama muhabbeti oldukça sarıyor insanı. İnsanlarla hemen kaynaşamadığımdan bahsetmiştim ama buradakilerle cidden hemen kaynaştım. Belki de benden büyük oldukları için iletişim becerileri daha gelişmiştir bilmiyorum.
Biralar gelene kadar ortak bir muhabbet olmadı grupta herkes yanındakilerle konuşuyordu. Ben de Deniz ve Gizem ile yeni girilen ortamlardaki kurtarıcı muhabbet konusu olan yabancı diziler hakkında konuşmaya dalmıştım. Konuşmadan Melis’in sorusuyla sıyrıldım.
“Savaş gelecek mi, biliyor musunuz? İyice boşlamaya başladı bizi bu çocuk.”
“Hiç bilmiyorum ama aynen haklısın. Bizsiz gecelere akmaya başladı artık”
Birkan’ın bu cevabı üzerine arkamdan gelen yanıt beni ürküttü.
“Sen de hemen arkamdan konuşuyorsun bakıyorum.”
Arkamdaki uzun boyu, çakır gözleri ve oldukça cool görünümü ile Savaş olduğunu düşündüğüm adamın bakışları bana kaydığında birden midemde bir sancı hissettim. Oldukça ürkütücü duruyordu. Gözleri koyulaştığında midemdeki sancı daha da arttı. Sert duruşu, burnuma gelen o muhteşem parfümü ve kemikli yüzü…
Gece, kızım kendine gel. Daha dur ilk gecen. Daha neler olacak bu şehirde kim bilir…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir
Teen FictionBabamın subay olması ailemizi şehirden şehre taşıyordu... gittiğimiz her şehir hayatımı biraz daha değiştiriyordu. arkadaşlıklarım, çevrem, isteklerim, davranışlarım, tarzım... her şehirde biraz daha farklılaşırken bir gün kendimi buldum. Kendim o...