Yaklaşık 1 saattir nöbet tutuyoruz ve daha hiç konuşmadık. Dayanamayıp konuştum.
-Ben buralarda dolaşmaya gidiyorum.
-Tamam,istersen ben de geliyim?
-Gerek yok teşekkür ederim. Birşey olursa havayı bulutlu ve şimşekli yap o zaman hemen buraya gelirim.
-Tamam sende.
-Tamam görüşürüz.
Yürürken Angel ve Felix'i çağırdım.Beraber sohbet ediyorduk. Bir ses duydum arkamı döndüm ve bir ateş topunun bana doğru geldiğini gördüm. Hemen toprağı havaya kaldırdım ve kalkan oluşturdum. Karşımdaki kişiye baktığımda maske takmış olduğunu gördüm. Bana doğru koşmaya başladığında bir elimde suyu bir elimde ateşi, ayağımın altındaki toprağı ve arkamda duran havayı hazırda bekletiyordum. Karşımdaku kişinin sadece ateşi kontrol edebildiğinden şüpheliydim. Birden toprak ikiye bölündü ben de hemen vampir hızımla yan tarafa kaçtım. Vampirleri hiç sevmesem de bu hızı seviyorum. Karşımdakine ateş topunu attım bir yandan da havayı kullanarak ilizyon yapmaya başladım. Bir anda durdu ve etrafa baktı. Ben tam diğer ilizyonlarımdaki suları ona doğru fırlattığım an topraktan kalkan oluşturdu ve kendisini içine hapsetti buna gülümsemiştim. Bir anda duvarlar açıldı ve üzerimize gelmeye başladı. İlizyonlar yok olmuşlardı ama ben çarpmanın etkisiyle yere düşmüştüm.
Karşımdakini fazla hafife almıştım.
Hemen kalkıp toprak parçalarıyla saldırmaya başladım. Aklıma görünmez olmak geldi ve havayla kendimi birleştirdim. Elime de toprak,su ve ateşten oluşturduğum kılıç vardı. Fakat onun benim görünmez olduğumu bilmesini istemediğim için bir yandan da kendi ilizyonumu oluşturmuştum. Çok yorulmuştum ama pes edemezdim. Arkasına geçtim ve karnına sapladım bir anda siyah duman çıkmaya başlamıştı. Ben daha neler olduğunu anlayamadan siyah dumanlar etrafımı sardı. Ben de pes edip görünür oldum. Karsımdaki her kimse gerçekten güçlü biriydi ama asıl beni huzursuz eden o siyah dumanların ne olduğuydu. O görüntü gözümün önüne gelmişti. Angel ve Felix'in ortaya çıkışınında siyah ve beyaz dumanlar vardı. Küçükken bana bir şeyler öğretmişlerdi onları hatırlamaya çalıştım. Dumanlar bana doğru gelmeye başlayınca panuk oldum. Zihnimi boşaltma kararı aldım. O anı hafızlarımda canlandırmaya çalışıyordum fakat tek duyabildiğim ağlama sesiydi. Bu sefer ona odaklandım ve sesler duymaya başladım.-Tüm gücünü elinde hisset.
-Yapamıyorum, çok güçsüzüm.
-O zaman gücünü değil kalbindeki duyguya odaklan şuan ne hissediyorsun?
-Üzgün ve bu kalbimin sızlamasına neden oluyor. Kalbim daha fazla ağlamak istiyor ama bir şey engel oluyor.
-O zaman iyice ağla. Sorun değil, o engeli bul ve serbest bırak. Üzüntünü ellerinden akıt. Biliyirsun ki ben siyahım, her zaman üzgün olurum. Ben de bunu avantaj olarak bilirim ve ellerime yönlendiririm,akmasına izin veririm. Sen de dene
-Tamam (derin nefes aliyor)
Bende aynisini yapmaya basladim uzerimdeki tum soruları,uzuldugum seyleri,duygularımın hepsini icimden haykirmak istercesine yonlendiriyordum birden sakin bir ses tonuyla fakat kisik basim one egikti tamam dedim. Yüzümü kaldırdığımda gözlerimde tuhaf bir duygu hissettim. Saçlarımda hafifleme oldu. Dudaklarımda tuhaf bir tat. Birden etrafımdan siyah dumanlar fışkırdı. Daha sonra bunun tersi olarak mutlu olduğum zamanları düşündüm. Sanki her şey gözümün önünden geçiyormuş gibiydi. Birden sırtımda acı hissettim ama aldırmadım bu sefer beyaz dumanlar çıkmıştı ve siyah dumanları dağıtıyordu benimki de dahil. Maskeli şaşırmış gibi durdu ve koşarak gitti.
Neden bana saldırdı?
Neden birden gitti?
O maskeli kişi kimdi?
Ben bunları nasıl yapmıştım?Sırtımdaki acı hafiflemişti.Biraz daha orada kaldım ve elime baktım. Bunca duman benden nasıl çıkmıştı. Daha fazla dolaşmak istemediğimden Alex'in yanına gitmeye başladım. Bir yandan da kıyafetlerimi düzeltiyordum. Alex'e baktığımda havayla şekiller çizdiğini gördüm. İstemsizce gülümsedim ve yanına gidip oturdum.
-Erken döndün bir şey mi oldu?
-Hayır, canım sıkıldı da o yüzden geldim. İstersen gidebilirim?
-Gitmeni istemem burda tek başıma can sıkıntısından ölmek istemiyorum.
Kafamı tamam anlamında kafamı salladım. Yukarıdaki yıldızlara baktım. Keşke onlarla sohbet edebilseydim. Keşke bu kuşu aramaya çıkmasaydım. Belki o zaman bu kadar yorulmazdim ama bu sefer de yakadiklarimi yaşamazdim. Bu gücümü keşfedemezdim. Belki Angel'la da tanışamazdım. Belki sırtım bu kadar ağrımazdı. Evet ordayken azalmıştı ama tekrar ağrımaya başlamıştı. İlerideki küçük olan ateşe baktım yanında da yemek için bir şeyler vardı. Ben de oraya gittim. Tabi dikkatsiz ben açlığım yüzünden kalkmıştım ve sırtım Alex'e dönükt! Yemeye uzanırken kolumunda siyah duman yüzünden siyahlaşmaya başladığını gördüm ama hemen sakladım. Arkamızda biraz uzakta olan bir nehirin sesini duyabiliyordum. Alex'e döndüm. Sırtıma bakıyordu. Yutkundum, hemen kalktım.
-Ben biraz sonra gelirim. Beni merak etmeyin ve buradan ayrılma.
Tam ağzını açımıştıki kurda dönüştüm kürkümde siyah ve beyazlar vardı. Bunadan emindim. Hızla uzaklaşırken havanın bei geriye doğru ittirdiğini hissettim. Kısa bir süre sonra Alex'in yanındaydım. Bana kaşlarını kaldırmış bir şekilde bakıyordu. Hemen ağacın yanındaki yere uzandım. Kurtken sırtım daha az acıyordu o yüzden böyle kalmaya karar verdim. Alex başımın olduğu tarafa oturdu ve kafamı okşamaya başladı. Benden isteksize canım yanıyormuş gibi bir inilti çıktı. Buna bende şaşırmıştım. Alex kaşlarını çatıp bana baktı.
-Sana neler oluyor, aniden gitmeler, inlemeler, sırtındaki hafif siyahlık hadi konuşmıyım diyorum. Belki şuan canı sıkkındır ama beni korkutuyorsun. Lütfen neler olduğunu anlat.
Ilk başlarda sinirle söylüyodu ama sonlara doğru sesi yumuşadı ve sakinleşti. Gözlerimi ondan çekip yere baktım. Fakat o çenemden tutup gözlerine bakmamı sağladı.
-Konuşmak istemiyor musun?
Bunu ben de bilmiyordum. Bende değişik bişeyler vardı ama bilemiyordum. Onun gözlerinin daha derinliklerine baktım beni belki anlar diye. Sanki anlatmak istiyomuşumda anlatamıyormuşum gibi. Hava aydınlanmaya başlamıştı. Tüylerim parlıyordu. Alex'te tekrar konuşmaya başladı.
-Anlıyorum. Peki neden canın acıyor? Bari bunu söyle.
Kafamı eymekle yetindim. 15 dk böyle sessiz kaldıktan sonra insana dönüştüm ve hemen yedek kıyafetlerimi giydim o sırada da Alex diğerleirini uyandırıyolardı. Bu sefer ben en önden gidiyordum. Ellerimi yumruk yapmıştım ama bir türlü ağlama isteğimi susturamıyordum. Bedenimi çok sıkıyordum, bu sırtımın ve elimin acımasına sebep oluyordu. En sonunda dayanamadım ve gözlerimin dolmasına izin verdim. İçimde hissettiyim karanlık ruhumu ele geçiriyormuş gibi hissettim. Gözümden bir damla yaş yanağıma düşmüştü ben de açık olan ve önüme gelen saçı düzeltiyormuş gibi yaparak yaşı sildim. Ağlamak iyi gelmişti. En azından artık kendimi çok sıkmıyordum. Ama daha yavaş yürümeye başladım. Dağınık bir şekilde yürüyorduk Alex sağ tarafta arkamdaydı Luke ve Cody de sol arkamdaydı. Ben yavaşlayınca öne geçmişlerdi fakat durdular ve bana baktılar. Cody yanıma geldi. Sırtımdan azıcık yukarıda bir yere elini koydu. Alex acı çektiğimi biliyoru fakat ben belli etmiyordum. Elimi hafif sıkmıştım.
-Iyi misin?
-Evet, sadece biraz arkadan gitmek istedim. Siz arkamda olunca kendimi kötü hissediyorum da.
Cody,Luke'un yanına gitti ve konuşmaya devam ettiler.Alex benim yanıma gelmişti ve sırtıma bakmıştı. Ancak dokunmaya korkuyormuş gibi gözüküyordu. Saçlarım uzun olduğu için örtüyordu.
İkimiz de konuşmadan ilerlemeye başladık. Benim konuşmamı bekliyormuş gibiydi.