Turuncu saçlar ölümün kızıllığıyla gölgelenen uçurumda süzülüyordu. Uzun boyu esen rüzgarda milim kımıldamazken, saçları onu cezalandırmak istercesine rüzgarın etkisiyle yüzüne çarpıyordu. Gözleri boş, sadece ileri bakıyordu.
Kimsenin kolay kolay bulamayacağı bu yere henüz ikinci gelişiydi.
Ela gözleri ıslak, teni her zaman olduğu gibi soğuktu. Dışarıdan görünüşü uzakları izliyor gibi olsa da tek yaptığı kafasındaki fırtınaları dindirmekti.
O az önce cinayet işlemişti.
O , kendisine verilen zararı can alarak ödetmişti.
O artık bir katildi.
Kalbinde ve beyninde bir çok cinayet işlemiş bir seri katil olsada, bunu ilk kez hayata geçirmişti. Kusursuz bir planla !Ellerinden damlayan kan, düştüğü yere kezzap gibi çürüten etkiler bırakıyordu.
Ellerini havalandırdı ve baktı.
Pişman mıydı ?
Vicdanı sızlıyor muydu ?
Bunları hiç düşünmedi bile. Çünkü o pişman olacağı işi yapmazdı. Çünkü o Berfu'ydu.
Berfu Kızılkaya...
Bu isim asla hata yapmazdı. Yapamaz!Dünya bir katili gizlemek için yemin etmişçesine Berfu'nun yerini belli edecek ipuçlarını siliyordu. Yağmur tüm şiddetiyle emire itaat edip izleri yok etti. Yağmur Berfu'nun günahını yıkadı.
Ve o gün Berfu uçurum kenarında içinden bir umut çiçeğini daha söktü, parçaladı, yok etti.
###Eve döndüğünde ılık bir duş almak için banyoya yöneldi. Üzerindeki siyah şifon gömleği iki yakasından tutup hırsla ayırdı. Düğmeler her yana şiddetle savrulurken bir tanesi Berfu'nun yanında bulunduğu elbise dolabının aynasına denk geldi ve ayna aniden çatladı. Artık bir örümcek ağını anımsatan bu aynaya baktığında kendi hayatı aklına geldi. Daha az zaman önce tıpkı bu düğme gibi, bir kurşunla hayatına dönülmez izler bırakmıştı. Gözleri nemlenmiş, üzerinde sadece siyah sütyeni ve siyah kotu ile pencereye yaklaşmaya başladı. Kırık beyaz rengi perdeler günün son ışıklarının odaya girmesini engelliyordu. Pencereye ulaştığında perdenin yanından hafif aralık bırakarak, göz ucuyla karşı eve baktı. Gözleri tam karşısındaki koca binaların içinde küçücük kalan üç katlı eve takılı kaldı. Gözleri evde bir hareketlilik aradı ama yoktu. Bir müddet bekledi belki onu görür diye ama yoktu işte. O eve bakmayı kesip kafasını yere eğdi ve elini perdeden çekti. Elleri umutsuzca iki yanına düştü. Orada durmaktan vazgeçip odanın içindeki banyonun kapısına gitti, adımları ağırdı. Parkeden çıkan gıcırtılar beynine tünemiş düşünce yarasalarını uçurdu. Bir anda gerçek dünyaya dönüp düşünmeyi bıraktı bu sayede.
Ellerinde kuruyan kan lekelerine aldırmadan kapı kulpunu tuttu. Gözleri kan lekelerine takılınca midesi feryat etmeye başladı. Kapıda daha fazla oyalanmadan banyoya girip lavaboya yöneldi. Hızlı yürümeye çalıştığı için ayakları birbirine takıldı. Son anda düşmekten kurtulup lavaboya tutunmayı başardı. Midesi hâlâ bulanıyordu. Lavaboya eğilip kusmayı bekledi ama beklediği olmadı. Çünkü uyandığından bu yana hiç birşey yememişti. Sadece birkaç boş kusma sesi çıkardı...Suyu açıp ellerini yıkadı. Suya karışan kızıl kan zaman geçtikçe yerini pembeliğe bıraktı ve yok oldu. Suyu kapatıp ellerinin ıslaklığını ensesine bulaştırdı. Bu biraz serinlemesini sağladı. Saçlarını bir eliyle toplayıp sol omuzuna bıraktı. Kafasını kaldırdığında karşısındaki aynadan gördüğü görüntü tiksinmesine sebep oldu. Daha sonra dudağının kenarı alay dolu şekilde yukarı kıvrıldı. O sırada aklından geçen tek düşünce " Ne ironi ama... Kendisini kan tutan bir katilsin sen Berfu !"
Üzerindeki kalan kıyafetleri çıkarıp duşakabine adım attı. Zeminin soğuğu düşüncelerindeki yangına biraz olsun mola verdirdi. Bu iyi hissettirdi güzel katile. Soğuk suyu açıp hiç umursamadan suyun altında durdu Berfu. Iri ela gözleri kapalı, dolgun dudakları hafif aralık ,suyun vücuduna temasını her hücresinde hissetti.
Ve düşündü. Bunu yapmak istemese de yapmak zorundaydı. İşlediği cinayeti düşündü. Bu cinayetin nedenini düşündü. Gözleri kapalıyken beyni o anları daha net hatırlattı genç kıza...Yanlış sokağa girmişti o gece eve dönerken. Yeni taşındıkları evin yolunu hatırlayamadı zayıf hafızası. Zaten hep öyle olmaz mıydı ? Her zaman en gerekli bilgileri en olmadık yerde unutuverirdi.
Girdiği bir yanlış sokak Berfu'yu çok farklı yerlere sürükledi.
O zamanlar üniversite ikinci sınıf olan bu ürkek kız yola devam etti korka korka. Aklından geçen sözler onu daha da ürküttü. " Hadi ama hatırla şu lanet evi" diye sayılayarak telefonunu aldı arka cebinden. Telefonun ekran kilidini açarkende durmayıp yola devam etti. Birine çarptı o sırada ama öyle hikayelerdeki gibi kaslı ve yakışıklı değildi o kişi. Ağır parfüm kokusuyla sigara kokusunu gidermeye çalışan, ucuz ve dikkat çeken renkli kıyafetlere sahip bir hayat kadınıydı.
Silikonlu ve kırmızı rujla daha da dolgun hale getirilen dudaklarını araladığında içki kokusu Berfu'yu iğrendirdi. Kadından korkmadı çünkü onun asıl korktuğu ıssız ve karanlık sokaktı.
" Ooo gelin kızlar! Yeni sermayelik mal buldum." Dedi kalın sesiyle...
Berfu gözleri irileşmiş şekilde önce kadına baktı sonra da arkasından gelen üç kadına. O an aslında kırmızıdan nefret ettiğini anladı Berfu. Karşısındaki kadın kırmızılara bürünmüş, pis bir sırıtışla bakıyordu kıza.
Kadınlar Berfu'yu süzdüler boyadan görünmez hale gelen gözleriyle.
" Iyi para eder bu kız. Saf bir görüntüsüde var hem" sözlerini sarf ettikten sonra ona dokunmaya başladı. Kızı kolundan tutup biraz kendine çekti. Berfu kurtulmaya çalıştıkça daha çok kadına sürüklendi.
" Dokınmayın bana pis kadınlar !"
Berfu'nun bu sözleri üzerine kadınlar kahkaha atmaya başladılar. Seslerini inceltip taklitini yaptılar.
Berfu'nun kolundan tutan kadın aniden bir tokat patlattı kıza. Berfu'nun zayıf olan bünyesi bu tokat üzerine kadının kollarına yığıldı.
Kadın baygın kızı tutmak yerine yere düşmesini sağladı.
Basit bir çöp poşeti gibi gördükleri bu kızı sağlam bırakmaya hiç niyetleri yoktu fahişelerin.
Hepsi aniden kızın üzerine çullanıp kıyafetlerini parçalamaya başladılar. Kadınlar en son kızın pantolonuna dokundukları an sokakta bir arabanın beyaz farları parladı. Kadınlar aniden arabanın geldiği yöne döndüler ve ellerini gözlerine siper ettiler ışıktan dolayı.
Araba hızla kadınların üzerine doğru yol alırken kadınlar aniden ayağa kalkıp kenara çekildiler. Araba Berfu'nun ayak uçlarının orada ani frenle durdu. Kadınlar hem sarhoş halleriyle ayakta durmaya çalışırken hem de merakla arabaya bakıyorlardı.
Arabadan inen uzun boylu adam kafasını önüne eğmiş, karanlıkta yüzünü gizliyordu.
"Defolun buradan ! "
Sesini kısarak sert bir şekilde"hemen!" Dedi.
Kadınlar uğraşmak istemediğinden kızdan ve bu karanlık adamdan uzaklaşmaya başladılar. Berfu hâlâ yerde baygın yatıyordu. O sırada kızın telefonunun melodisi boş sokakta yankılanmaya başladı. Berfu sesle beraber kendine gelmeye çalışırken yüzünde acı çeken bir ifade oluşmuştu. Adam kıza döndü yüzünü, kızın yüzünde oluşan acı ifadeyi gördüğü an arabanın yanından geçip Berfu'ya doğru hızla adımladı.
Önce kızı dikkatlice kucağına alıp arka koltuğa götürdü. Kapıyı açarken kızı dizine oturtup düşmesini engelledi.
Berfu o sırada üstü başı yırtık baygınca yatıyordu. Adam onu arka koltuğa yatırdığında kızın yırtık kıyafeti mahremini saklayamayıp göğsünün görünmesine sebep oldu. Kafasını kaldıran genç adam kızı o şekilde görünce nefesi kesildi. Hemen gözlerini kızdan çekip ceketini çıkardı. Ceketi kızın üzerine örterken gözlerini sıkı sıkıya kapattı. Berfu ise hâlâ olanlardan habersiz yatmaya devam etti.
Berfu uyandığında kendini küçük bir kulübede bulmuştu. Hafızası olanları hatırlatınca aniden gözleri büyüdü ve yattığı yerden doğruldu. Yan tarafında yeni bir tshirt dikkatini çekmişti ilk olarak. Üzerine baktığında zaten sınırda olan gözyaşları akmaya başlamıştı şiddetle. Etrafına bakındı korkakça. Kimseler yoktu bu küçük yerde. Eşya falanda yoktu odada. Sadece Berfu'nun yattığı yatak vardı. Kız aniden yattığı yerden kalktı ve üzerine yeni t-shirt ü giydi, eve gitmesi ve ailesine dün gecenin hesabını vermesi gerekiyordu. Çantası yattığı yatağın yanındaydı. Çantasını sırtına takıp kulübeden çıktı ve hızla caddeye gitti. Bir yandan ağlamaya devam etti Berfu. Vücudunun her yanı ağrımıştı eve gidene kadar. Dün geceden kalan yorgunluktu bu. Eve gelip olayları gördüğü ve hatırladığı kadarıyla ailesine anlattığında ise...
Evden kovuldu. Namuslarına leke getirdiğini iddia eden aile kızlarını hiç bilmediği şehirde yalnız bıraktılar.
Bunlar yaşanırken Berfu'yu kurtaran esrarengiz adam kızı her adımında takip etmeyi sürdürmüştü.Berfu duşta geçmişini sorgulamaya devam etti. Teninde ki ölüm tohumlarını besledi akan suyla.
Tıpkı kalbindeki mezarlığı hergün kanla suladığı gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANTİAŞK
Teen FictionAteş yakar insanoğlunu, doğrudur. Peki ya buz ? Hiç aklınıza geldi mi aslında buzunda insanoğlunu çok güzel yakabileceği ? I *** Ben ateşin değil, buzun kızıyım. Ben sıcağın değil, soğuğun yaktığı kızım. Ben Berfu ! Aşka inanmayanların hikayesin...