Sevgi neydi ?
Sevilmek nasıl hissettiriyordu ?
Aşık olunca gerçekten karnında kelebekler uçuşuyor gibi mi oluyordu ?
Bu soruların cevabı bir hiçti Berfu'nun kalbinde. Her zaman kendinden kaçan, karakteri tam gelişmemiş bir kızdı o, yine de çok güçlüydü diğer kızlarla kıyaslandığında...Kalbinin dilini öğrenmediği için de nasıl kararlar vermesi gerektiğini bilmeyen, acımasızdı...Farkında olmadan çok sevip bağlanabilirdi. Zaaflarının olmadığını düşünsede, onun en büyük zaafları kardeşleriydi. Şimdi ise arabada oturmuş sadece kardeşlerini düşünüyordu.
O aslında pek konuşmayı sevmeyen karanlığın kraliçesi. Ne var ki düşünceleri susmak nedir bilmeyen dilbaz. Susmayan düşünceleri ona çoğu zaman yaralarını taze tutmasını emrederdi. Böylece susmasının armağanını düşünceleri verirdi Berfu'ya.
Ölüm sessizliğinin üzerine, düşüncelerinde yanan intikam ateşinin kokusunu serpti kanlı elleriyle...
Arabada yerine sinerek çocukluğunu, acılarını, evini izledi.
Kardeşlerini, annesini istedi yanında. Çok özlemişti onları. Ne kadar uzaktan takip edip, iyi olduklarını bilse de yine de özlemişti işte. Evet annesini de özledi. Herkese anne ve babasını birlikte yok edeceğini söylese de, asıl olay bu değildi. Sadece stratejiydi bunlar.Aklından geçen sözler hayatının özeti gibi sıralandı beyninin boş, rutubet kokan karanlık odalarında. "Ruhum ikiye bölündü ve bedenimin karşısında birbirlerini boğazlıyorlar. Biri susarken diğeri avaz avaz bağırıyor. Ben çok istedim ikisini de öldürüp sadece bedenen hareket etmeyi. Ama ne ikisinden vazgeçtim, ne de birini seçebildim...
Hayat değil beni bu hale getiren, ben doğuştan böyleyim.
Tıpkı yılanın gözleri gibi soğuk ve keskin bakan gözlere sahibim ama bunu gizlemek için sevimli gibi davranıp, geri planda kaldım. Bu hiç bir işe yaramadı, yaramayacakta. Ben kimliksizim. Ben kararsızım.
Ben hiç kimseydim, hiç kimseyim... Bir soyadım bile yok. Anne bana yardım için uzanan ellerin nerde? Beni bu hiçlik girdabında bırakmanın sebebi ne ? Neden korumadın beni ? Ve ben hâlâ neden sevip özlüyorum seni...?"
Ağlamamak için kendini sıksa da firar etti yaşlar gözlerinden. Bir kez daha nefret etti babasından.Berfu oturduğu yerde tilki gibi kulaklarını dikip tetikte beklese de, düşünceleri onu elinden tutup karanlığına çekmişti çoktan. Levent ciddi bir ifade ile girmişti eve. Şimdi ise yine ciddi bakan gözleriyle dışarıya çıkıyordu. Berfu Levent'in işi hallettiğinden emindi. Sabırla oturduğu yerden bekledi onu. Dışarısı rüzgarlı ve soğuk olsada güneş bulutlara savaş açmış gibi bir görünüp, bir kayboluyordu.
Levent kapıdan yalnız çıktı, onu uğurlamak için kapıda hiç kimse yoktu. Bu Berfu'nun daha çok hoşuna gitti, çünkü babasını tanıyordu. O adam memnun kalmadığı misafiri uğurlamazdı, karısına ve kızlarına da izin vermezdi bunu yapmaları için.
Levent, siyah camlı arabada, Berfu'nun bulunduğu yere bakarak göz kırptı. Arabanın içini göremiyordu ama biliyordu Berfu'nun onu pür dikkat izlediğini.
Kızı sinirlendirmek için ağır ve emin adımlarla yürüdü arabaya. Biliyordu Berfu'nun yavaş yürümeye ve yavaş yürüyenlere sinir olduğunu.
Berfu sinirlenince kulakları kızaran güzel bir kızdı, sırf bu manzarayı görmek için mi yaptığını sorsalar inkar etmezdi Levent.
Levent, Levent Altunbaş; Yaşadığı ülkede kısa sürede nam yapan yakışıklı avukat. Berfu'nun can dostu aynı zamanda.Levent arabanın kapısını açtı ve daha koltuğuna oturmadan beklediği cümle geldi. "Anlat hadi". Levent bıkkınlıkla göz devirdi. "Ne kadar da nazik bir kız! Tam evlenmelik".
Berfu gülüp geçti bu sözlere.
"Evlilik... Bende gelin olacak potansiyel görmüş gibi bir halin var ?"
Bu sözler ruhuna ufak çizikler atmaya başladı kızın . Ruhundan akan kanlar hayalindeki gelinlikli görüntünün üstüne damladı. Hayalinin ucu önce kızıllaştı, sonra ufak bir kıvılcım ve daha sonra yok oluş... Gerçekten evlilik bu kadar imkansızdı Berfu için !
"Baban borç batağında olduğunu inkar ediyor. Ilk başta anlattıklarıma inanmadı ama icra kağıdını gösterip birazda baskı yapınca sinirden kıpkırmızı kesildi ve hiç birşey diyemedi. Biraz bekleyelim burada çünkü ben çıkarken evden birşeylerin fırlatılma sesleri geliyordu."
Berfu kaşlarını çatıp eve baktı.
"Hiç bir halt edemez. Madem artık bana borçlu, ne kadar bunu bilmese de, dediklerime uymak zorunda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANTİAŞK
Teen FictionAteş yakar insanoğlunu, doğrudur. Peki ya buz ? Hiç aklınıza geldi mi aslında buzunda insanoğlunu çok güzel yakabileceği ? I *** Ben ateşin değil, buzun kızıyım. Ben sıcağın değil, soğuğun yaktığı kızım. Ben Berfu ! Aşka inanmayanların hikayesin...