Evin kapısını açtığımda annem karşımdaydı. Bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Şaşkınlığından kurtulunca;
"Azra, bu ne hal sırılsıklam olmuşsun!""Anne farkındaysan dışarıda yağmur yağıyo."
Azra saçmalama, onu biliyorum da okuldan eve çokta yol yok, nasıl bu kadar ıslanabildin?
"Anne ıslandım işte izin verirsen banyo yapıp yatıcam." diyerek yürümeye başladım tabi yürürken evin yarısı su oldu.
Banyo yaptım, odama geçtim ve sıcacık yorganımın altına girdim. Bugün olanları düşündüm aslında bugün olanların sadece eve gelirken yaşadığım o garip olayı düşündüm.
Sabahtan beri o hissettiğim koku acaba o çocuğamı aitti. O zaman ona aitse, çocuk yanımdaydı yada yanımdan geçti. Yada yanlış düşünüyorum diye düşündüm sonra yattığım yerden hızlıca doğruldum ve
"Ama bu çook karmaşık"
diye bağırdım. Bunun üzerine annem ve babam içeriye ani bir şekilde daldılar. Bir anda yerimden zıplayarak elimi kalbimin üzerine getirdim ve " Ay, ödüm patladı. Niye içeriye dalıyosunuz?" diyerek kızgınca onlara baktım.
Babam;
" Azra sen öyle bağırınca bir şey oldu zannettik. Bizde koşarak geldik. Kızım sen niye bağırdın öyle? Asıl sen bizim ödümüzü patlattın." dedi." Tamam ya. Bişe yok, sadece bişey düşünüyodumda sesli düşünmüşüm demekki" dedim ve olayı geçiştirmeye çalıştım.
Bu geçiştirmemle babamlar odamdan çıktı. Tekrar yatağa uzanarak nefesimi hızlı bir şekilde dışarıya verdim. ' Kafayı yedim galiba. Saçmalama ve uydurma konusunda bir numarayım, yine kendi kendime hayal kuruyorum'. dedim ve bu günün yorgunluğuyla kendimi uykunun yumuşacık kollarına bıraktım.
Güneşin doğmasıyla sabahın köründe zar zor kalktım.' Niye okulu bu kadar erkenden başlatıyorlar ki'. Kafamı sallayarak kendime geldim. Yorganı üstümden atarak ayağa kalktım. 'Nedense kendimi çok halsiz hissediyorum, boğazımda ağrıyo. Kesin hasta oldum. Dün o kadar yağmurun altında tabiki hasta olursun dut.' diye kendi kendime söyeniyorum. Bu arada annem avazı çıktığı kadar bağırdı.
"Azra hadi kalk, geç kalacaksın."
Annemin bağırmasına katlanamıyorum. Kapıyı açtım annem karşımdaydı.Az daha yine bağıracaktı ki hapşırmam bağırmasını engelledi.Annem telaşla alnıma dokunarak:
"Azra kızım iyimisin. Sanki ateşin var."
"Anne iyiğim, sadece biraz halsiz hissediyorum."
"Dünkü halinden belliydi. Kendine dikkat etmen gerektiğini bu yaşa geldin hala öğrenemedin mi? " diye çıkıştı.Annemin çıkışına dayanamayarak kendimi banyoya attım. Yorgun yüzüme su çarptım. Biraz da olsa kendime geldim. Ses gelmediği için annemin kapıda beklemediğini anlayarak çıktım.
Dolabımı açıp iç karartıcı formalarımı alıp giydim. Kendimi yorgun hissettiğim için saçıma özen göstermedim. Doğal bıraktım. Aynanın karşısına geçip solgun yüzüme renk katması için rimelimi sürdüm. Saate bakıp geç kalacağımı anladım ve dolabımdan deri ceketimi alarak hemen evden çıktım.Okula gittiğimde Ezgi, Gaye ve Doğa ile birlikteydi. Hemen yanlarına gittim ve halsiz bir şekilde kızlara
"Merhaba" dedim.
Ezgi "Azra, bu ne hal çok halsiz gözüküyosun. Resmen çökmüşsün."Bir hışımla burnumu çekerek:
"He he çöktüm Ezgi. Dün eve dönerken yağmurda bayağı ıslandım." dediğim anda Doğa gülmeye başladı.
Neden güldügünü anlamadık.
Biz konuşurken arkamdan bir ses geldi:
"Demek okula yeni gelen kız sensin öylemi"
Hemen arkamı döndüm. Karşımda kendine bayağı özen göstermiş güzel bir kız vardı. Kızı süzdükten sonra sorusuna elimi uzatarak cevap verdim:
"Evet yeni geldim, ben Azra."
Kız elime sonrada yüzüme bakıp kötü bir bakış attı, bende o anda kıza karşı kaşlarımı çattım. Yanında duran kızda aynı yüz ifadesiyle bana bakıyordu. Kız iki eliyle uzun ve dalgalı saçlarını arkaya itip kollarını birleştirdikten sonra gitti. Bende kızlara dönüp:
"Bu ne ayak ya." dedim.
Ezgi ciddiyetle:
"O kızdan nefret ediyorum benim bütün sinir sistemimi alt üst ediyo. Bir gün o kızın saçına öyle bir yapışıcam ki hiiiiiihhhh elimden alamayacaklar."
Ezgi' nin konuştuklarından hiç bir şey anlamadım.
"Bana şu kızı doğru düzgün anlatırmısınız." diye çıkıştım.
Ezgi tane tane anlattı.
"Adı Hazal, kokoşun kokoşudur ki sende bunu anlamışsındır zaten. Okulda tanıdığı çok var hatta sen çoku bırak, herkezi tanır o ve biz ondan topluca aşırı derecede nefret ediyoruz ki özelliklede ben. Yanındaki de Açelya Hazal' ın kankisi. O da Hazal gibi işte." dedi kızgın bir şekilde.
Bu arada konuşmamızı zil böldü. Kızlarla ilk dersimiz olan tarih dersine girdik. Tarih dersinde baş ağrısından ölüyorum. Birde hastalık vurunca bana müthiş oluyorum.
Bir anda hocanın ismimi söylemesiyle doğruldum. Bana tarih ödevi verdi ve bir dahaki ders anlatmamı söyledi.'Ne bu ya ben okula daha yeni geldim. Böyle bir şey olmaz ya. Ayyy yarım dünya ne olucak, kesin göbeğinden beni görmemiştir bile.' diye sitem ettim. Tabikiii hocaya böyle demeden düşüncelerimi yutup "Tabiki hocam" dedim. Kızlara dönüp:
" Neden ben. Halim yok zaten, ölüyorum ya.Burnum tıkalı, koku bişe alamıyorum, baksanıza peçetelere bir sürü. Hayır yane konununda maşallahı var."
Zil çaldığında:
"Neyse ben kütüphaneye gidiyorum." dedim ve yavaşça yürümeye başladım.Kütüphaneye vardıktan sonra konu ile ilgili kitapları
aldım. Merdivenlerden aşağı iniyodum ki bir hapşurmamla bütün kitaplar yere döküldü, önüme düşen saçlarımı ellerimle geriye atarken birde ne göreyim elleri ceplerinde saçları dağınık, boy pos, yüz şema yane uzun lafın kısası ufff be. Çocuk karizmatix bir şekilde soğuk, ifadesiz bir yüzle bana bakıyordu. Bende kala kaldım orda öylece ne yapacağımı bilemedim. Rezilliğin dibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O Sokağa Kimse Girmedi
Ficção AdolescenteTek Bir Sokak, Sonsuz Bir Aşk, Karanlık Bir Başlangıç Belkide Aydınlık Bir Son...