'Ahhhh böyle akşamlarda insanın içesi geliyor,
Ahhh başıma ne geldiyse böyle akşamlarda geliyor,
Ahhhh böyle akşamlarda kaçıp gidesim geliyor,
Ahhh böyle akşamlarda güneş çok geç doğuyor....'
'Zehraaaa..., tövbe tövbe kızım ne diyosun, ne içkisi ne gitmesi...'
'Kızım aç kapını, şimdi abin duyacak, kızacak. Hadi prenses.. Deli kızım benim, her akşam her akşam...'
Emine hanım bu deli kızı oğlunun hışmından daha ne kadar koruyacaktı.
Sonunda Zehra'nın odasının kapısında anahtar sesi duyuldu, aralanan kapıdan Emine hanım hızla içeri girdi. Girer girmez de hemen hemen her akşam karşılaştığı manzarayla karşılaştı ve gülümsedi. Zehra yatağının üstüne çıkmış bağıra çağıra şarkı söyleyip dans ediyordu.
Emine hanım kapıyı kapadı. Çok seviyordu kızının bu halini. Dört oğlu dört kızı vardı ama bu deli kızın yeri ayrıydı. Tekne kazıntısı (son çocuk)da değidi ama Zehra'yı çok severdi. Zehra O'na hayat veriyordu. Nedenini bilmiyordu ama ona ayrı bir tutkunluğu vardı. Belkide yapmak isteyip te yapamadığı şeyleri o yaptığı için O'na hayrandı. Zehra her akşam yatağının üstünde aynı şarkıyı söylerdi: 'Ahhhh böyle akşamlarda insanın içesi geliyor, Ahhh başıma ne geldiyse böyle akşamlarda geliyor, Ahhhh böyle akşamlarda kaçıp gidesim geliyor'...
Emine hanım Zehra'nın neden bu şarkıyı söylediğini anlamazdı korkardı, ama kızının sesini çok beğenirdi. Duygulu ve yumuşacıktı Zehra'nın sesi..O'nun şarkıcı olabileceğini düşünürdü, ama kocası ve oğulları aklına gelince bu fikrinden vazgeçerdi. Beş yıl önce Mardin Dargeçit'te yaşarken Zehra bir düğünde Arapça şarkı söylemiş, eve geldiklerinde Abisinden bayılıncaya kadar dayak yemişti. Zehra'nın üstüne kapanmış ve belki de kızını ölümden kurtarmıştı. Allah O'nu annesine bağışlamıştı.. Günlerce kızının yaralarını, morluklarını sıcak su ve merhemle ovmuş, dişlerinin bazılar kırıldığı için kendi elleriyle onu beslemişti. Yaşaması için dua etmiş, saatlerce ağlamıştı.. Bu yüzden oğlu Mervan'ı sevmez, onda anlayamadığı bir şeyler hissederdi.Bu korkunç deneyimden sonra Zehra uzun süre konuşamamış ama konuşmaya başladığı andan itibaren de tekrar şarkı söylemeye başlamıştı. Evin içinde ve kendi odasında yüksek sesle şarkı söylüyordu. Emine hanım dışarda şarkı söylememesi için onu sıkı sıkı tembihliyor ama deli kızının ne yapacağını da düşünemiyordu.
İzmir'e geldikten sonra Zehra sadece evde şarkı söylemeye devam ettiğinden abisi ses çıkarmıyordu. Zehra özellikle Mervan'ı gördüğünde sesini yükseltiyor dans etmeye başlıyordu..Mervan sinirleniyor, ama kardeşine daha önce yaptığından dolayı anne ve babasının sözlerini unutmuyor, ses çıkaramıyordu.
Emine hanım her akşam odaya girdiğinde Zehra O'na sarılır onunla dans ederdi. Bu akşam da Zehra her akşam olduğu gibi yataktan annesinin üstüne atladı, O'na sarıldı,' Emine sultan gelmişşş' diye bağırdıktan sonra onu iki elinden tutup yatağın üstüne çıkardı.Bu deli kızın deliliklerini kendi çocukluğuna benzetirdi Emine hanım. O da annesini kızdırana kadar sever, O'na sultanımmmm derdi
İyice çocuklaşmış hem gülüyor hemde kızının dansına ayak uydurmaya çalışıyordu.
Mardinli zengin bir ailenin kızıydı Emine hanım. Bütün kardeşleri Fransa ve Belçika'da büyümüş orada yaşıyorlardı. Onyedi yaşındayken koleji bitirip Belçika'da sanat akademisinde okuma hayalleri kurarken bir gün evlerinin önünde siyah renkli siyah camlı Mercedes araçlarının durduğunu gördü. Annesi o sabah okula giderken eve geç gelmesini söylemişti. Arkadaşı Behram onu eve kadar getirmişti. İkisi de Kasr'ın kapısındaki araçları görünce şaşırdılar ve Kasr'ın kapısını gören bir ağacın arkasına saklandılar. Behram'ı seviyordu Emine ama ailesinin bu evliliğe onay vermeyeceğini de biliyordu. Bu yüzden O da Avrupa'ya gidip öğrenimini tamamlayıp Behram'la evlenmeyi düşünüyordu. Behram'ın ailesi Mardin'in fakir bir semtinde yaşayan on çocuklu kürt bir aileydi. Behram on çocuğun en büyüğüydü. Emine ile aralarında on beş yaş vardı. Behram yıllarca kardeşlerinin okuması için çalışmış, bu yüzden okula geç başlamıştı. Emine'nin kolejinin yakınındaki devlet okulunda okuyordu. Emine ile kolejin kantinini çalıştırırken tanışmışlardı. Emine onu okuluna devam etmesi için ikna etmişti. Behram hikaye yazmayı çok seviyordu. Emine onu hikayelerini yazıp kitap çıkarması konusunda cesaretlendirmişti. .Behram'la evlenme konusunu konuşmamışlardı ama Emine'nin sanat akademisinde almak istediği tiyatro eğitimini, Behram'ın yazarlığını, beraber sahneleyecekleri oyunların konularını hatta kahramanlarını bile konuşmuşlardı. Emine en çok Behram'ın eski kalede gün batımını seyrederken ona anlattığı hikayeleri severdi. Başını onun omzuna koyar, onun anlattığı hikayeleri düşlerdi. O hikayelerin içindeki kahramanların kendini ve Behram'ı koyardı. Hikayelerin sonunda erkekle kızın kavuşmasını ister, kavuşamazsa itiraz eder hikayelerin sonunu değiştirirdi. O anları huzur ve mutluluk olarak hatırlardı .
Eve gelen misafirlerin gitmesini beklerken, Behram'ın yüzünde ilk defa korkuyu gördü. O da anlamıştı neler olduğunu. Bir müddet gizlendikleri yerde arabaların gitmesini beklediler. O gün Behram'dan ayrılırken birbirlerine sımsıkı sarıldılar, bunun son buluşma olduğunu hissetmişlerdi. Emine eve girdiğinde babası sert bir yüz ifadesiyle onu karşılamıştı. Odasına gitmesini ve artık okula gitmeyeceğini söyledi. Emine annesine baktı göremedi, hızla odasına giderken annesini salonun kapısında sessizce ağladığını gördü. Annesi O'nu kurtarmak umuduyla eve geç gelmesini istemiş ama kocasına söz geçirememişti. On beş gün içinde evlenmişti Emine, sonrada İzmir'e taşınmışlardı. Behram'ı son bir kez evden arabayla çıkarken son kez bekledikleri ağacın altında görmüştü. Kocası Rahman beyi evlenene kadar hiç tanımıyordu, onunla aynı yaştaydılar. Evlendikleri günden itibaren onun çocuğu gibi büyüttü.Emine hanım onu koruyor kolluyordu. Her kararını Emine hanıma sorardı. Bir defa sormadı bütün ellerindekileri kaybettiler. Ama sonrasında tekrar Emine hanım kontrolü eline alınca toparlandılar. Rahman bey ondan izinsiz hiçbir şey yapmazdı.Emine hanımın anne ve babası Mardin'de kalmış, kocasının bütün ailesi Mardin'de yaşıyordu.
Emine hanım kızının dansını ezberlemişti, bir müzikal yıldızı olamazdı ama altmış beş yaşında ve sekiz çocuklu bir kadına göre çok güzel dansediyordu. Tam o sırada kocasının ve oğullarının onları beklediği aklına gelince duraladı ve ' Deli kız, daldık gitti hadi gel, baban geldi.. O müziği de kapat' dedi.
Rahman beyin bugün keyfi yerindeydi, marketi kapattıktan sonra ilk defa bu kadar parayı bir arada görmüştü. Bunu Emine'ye anlatmalıydı. Bir de Mervan'ı alıştırabilseydi şu işe..Emine ve Zehra yemek tencereleriyle salona girdiler. Zehra tencereyi sofraya bırakır bırakmaz babasına arkadan sarıldı. Rahman bey deli kızının şarkılarını duymuş, onu mutlu görünce sevinmişti. Zehra her akşam babasına sarılır onu yanaklarından defalarca öperdi Rahman beyde günün bütün yorgunluğunu unuturdu. O sırada Bayram'la Ramazan'ın alt sesleri alt kattan geldi. Apartmanın en üst katında dubleks bir dairede oturuyorlardı. Altı yaşındaki ikiz kardeşleri Ramazan'la ve Bayram alt katta annesiyle babasıyla kalıyor sadece yemeklerde üst kata çıkıyorlardı. Liseye giden kardeşi Asiye'de alt katta odasında kalırdı. Üst katta kendinden iki yaş büyük abisi Mervan ve ablası Gülsüm'ün odaları vardı. Ablası nişanlıydı, temmuz ayında evlenecekti. Gülsüm Türkçe öğretmeniydi.
Küçük kardeşleri sofraya oturdular. Gülsüm ve Mervan henüz sofraya gelmemişlerdi. Gülsüm'ün odasının kapısı açıldı, telefonla konuşarak odadan çıktı. Gülsüm babasını görünce muhtemelen nişanlısına sessizce birşeyler söyledi ve telefonunu kapattı. Zehra'ya baktı, alaycı bir ifadeyle gülümsedi. Annesi babası ne buluyordu bu kızda diye düşündü. Bu sırada Zehra'nın ona göz kırptığını gördü ama hiçbirşey anlamadı.
Tam o sırada Mervan'ın odasından gelen seslerle irkildiler. Mervan bağırıyor, duvarlara birşeyler atıyordu. Babası annesiyle odanın kapısına koştular, kapı açılınca inanılmaz bir manzarayla karşılaştılar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜME BEŞ SEVGİYE ON VAR...
RomanceAslında hayat seçimlerimiz değilmidir? Hey hat diyeceğimiz bir hayatı seçmek yada hayatı seçmek bizim elimizde...