Sabah gözümü banyodan gelen seslerle açtım. Gelen ses babamdandı. Anlaşılan tüm gece yine uyumamıştı. Babam çok hastaydı. Son birkaç aydır durumu daha da kötüye gidiyordu.
Bense günlerdir okula gitmiyordum. Çalışmak zorundaydım. Babamın küçük bir dükkanı vardı. Seramik eşyalara işlemeler,çizimler yapıyordu. Fakat hastalığı ilerlediğinden berri oraya hiç gidemiyordu. Onun yerine Bora ilgileniyordu dükkanla. Bora benim dostum, arkadaşım, sırdaşımdı. Üniversiteyi bitirmiş atama bekliyordu.
Benim çalıştığımı sadece Bora ve ben ben biliyorduk. Babama söylesem çok üzülürdü. Zaten hastaydı. Bu yüzden bu gün okula gidip, okulumu donduracaktım. Babamdan önemli değildi. Onun baba benim ona çok ihtiyacımız vardı. Bora bu konuda bana yanlış yaptığımı söyleyip durmuştu. Ama ben... En azından bir yıl boyunca para biriktirip bir kısmını babamın tedavisi, bir kısmını da okulum için kullanacaktım.
Yataktan kalkıp banyoya yöneldim. Aslında babamı bu halde görmeye dayanamıyordum. Ben kapıyı çalmadan babam kapıyı konuşacaktı.gözleri dolmuştu. Buruk bir şekilde baktı yüzüme. Sonra başını eğip mutfağa yöneldi. Ben arkasından bakarken mutfaktan seslendi
-Kızım kahvaltı hazır. Okuluna geç kalma,bir an önce hazırlanda çık.
-Peki babacım. Duş alıp geliyorum. dedimDuştan sonra uzun, kumral saçlarımı açık bıraktım. Kot bir pantolan ve beyaz bir t-shirt giydim. Yüzümü doğal halinde bırakıp mutfağa yöneldim. Babam mutfak masasında oturuyirdu. Teni çok solgundu. Saçlarının bir çoğu dökülmüş, olanlarda beyazlamıştı. Yeşil gözlerimi babamdan almıştım. Babamı bitkin bir halde görmek beni bitiriyordu. Bu yüzden babamı her gördüğümde doğru bir karar verdiğimi anlıyordum.
Kapıdan içeri girip, babamın yanağına kocaman bir öpücük bıraktım.
-Günaydın babacım.
-Günaydın kızım.dedi
Daha sonra tedirgin bir sesle:
-Kızım, okula gitmeden önce dükkana uğrayıp Bora'ya benim yanıma gelmesini söyle. Onunla konuşacaklarım var.
-Tamam baba söylerim.dedimFakat babam hiç dükkanı boş bıraktırmazdı. Önemli bir şey olmalıydı. Babam da Bora'ya çok güvenirdi. Beni ona emanet ederdi. Ama ben büyümüştüm artık. Kendi ayaklarımın üstünde durabilirdim. Eminim, Bora'yla bu konuyu konuşacaktı.
Çantamı alıp, beyaz spor ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım. Birkaç adım sonra Gül'e rastladım. Gül benim çocukluktan belli arkadaşımdı. Zor zamanlarda kurtarıcım... Özel bir şirkette çalışıyordu. Beni görünce koşarak yanıma geldi.
-Feray...çok geç kaldım. Daha otobüse yetişecem. Akşam görüşürüz. dedi ve koşarak uzaklaştı.
Bu işe yeni başlamıştı. İyi bir üniversite bitirmiş olması onu şanslı kılıyordu. Arkasından bakarken "Ne zaman zamanında gittin ki" dedim içimden.
Dükkana vardığımda Bora bizim şarkımızı dinliyordu. Yine telefonunu baş ucuna koymuş oradan oraya koşuşturuyordu. Sessizce oraya yaklaştıp telefonu kapattım ve şarkıyı kaldığı yerden ben söylemeye başladım.
-Hayat, gel şaşırt bugün beni, aklımdan geçenleri, getir koy karşıma...
Bora sesle beraber bana döndü ve yaklaştı:
-Hoşgeldin. Hayırdır, yani şey hiç gemezsin ya ondan... şeyy kahvaltı yaptın mı? Alayım mı sana bir şeyler?...
-Bora bi sus. Yaptım kahvaltı. Hem sana mı sorcam ne zaman gelceğimi?
dedim şımarık bir kız çocuğu gibi. Bora da gülümsedi:
-Şey demek için geldim. Babm seni bekliyor. Konuşacakları varmış.
-Mehmet Amca mı? Eminim bi yaramazlık yapmışsındır.
dedi ve yanağımı sıktı. Bana bir çocukmuşum gibi davranıyordu.
-Öyleyse hadi birlikte çıkalım.
-Seni ben işe bıraksaydım?
-İşe değil okula gidiyorum. dedim
Bora bana şaşkın bir şekilde bakarken:
-Lütfen bana dondurmak için değil de, devam etmek için gidiyorum de? dedi
Ben olumsuz anlamda kafamı salladım.
-Malesef Bora, böyle olmasını ben de istemezdim ama biliyorsun.
-Ya baban öğrenirse Feray? Ben Mehmet Amca'ya söz verdim ama arkasından iş çeviriyorum. Sen vazgeçsen, biz yardım ederiz sana. Hem son yılın. Konservatuardan mezun olunca yaparsın müziklerini gerisi zaten gelir. dedi bana umut verircesine.O hep böyle konuşurdu. Ama hayat umutlardan daha fazlasıydı. Umutsuzca baktım Bora'ya. Hic bir şey söylemedim. Çünkü en az onun kadar bende babama karşı kendimi suçlu hissediyordum.
***
Üniversitenin kapısından giriş yaptım. Bugün burayaburdan ayrılmak için gelmiştim. Oysaki burayı kazanmak için ne kadar çok çalışmıştım... Hayalimdi burası. Gelecek umutlarım... Bu şekilde vazgeçmeyi hiç istemezdim.
Yolun ortasında durduğumu birinin bana çarpmasıyla anlamıştım. Gözlerim dolmuştu. Sonra "Kendine gel Feray. Hem tamamen gitmiyorsun. Bir süre ara veriyorsun." dedim. Konservatuar binasına doğru yöneldim. Binanın önünde bir topluluk vardı ve bunların bizim bölümden olmadığına emindim. Kalabalığın içinde Gül'ü gördüm. Vay be! Arkadaşıma bak sen. Sosyeteye karışmış bile. Çevresinde ki herkes moda dergisinden çıkmış gibiydi. O beni görmemişti. Hepsi en önde konuşan adamı pür dikkat dinliyordu. Adam "Bu proje hepimiz için çok önemli. Çok dikkatli olmanızı istiyorum. Bu arada bir kişi eksiğiz. Yeni bir işçi alınacaktı. Gelmedimi hâlâ?" dedi bağırarak. Gül ona cevap verdi. "Birazdan burda olur efendim" dedi. Sonra tüm gurup bahçeye dağıldı. O adam da dekanlığa doğru yöneliyordu. Gül nihayet beni farketti.
-Gül, ne işin var burda?
-Bir profe için geldik. Seçilmiş olan birkaç tane üniversiteyi geziyoruz. Feray bu benim için şu ana kadar girdiğim en büyük proje. E tabi, en çok paramı bu işten kazanacağım.
-Öylemi! Çok sevindim senin için. E kızım çok emek harcadın sende buralara gelmek için. Şimdide karşılığını alıyorsun.
-Ah Feray, sende alabilsen keşke artık emeğinin karşılığını.Gül'ün bu sözleriyle derin bir 'ah' çektim. Alamıyordum malesef... Ve tüm olanları, bugün buraya okulumu dondurmaya geldiğimi anlattım.
-Feray, bunu yapma. Bir yolu olmalı? Hem biz sana yardımcı oluruz. Bir yandan da sesinle para kazanırsın. Olmaz mı?
-Olmaz. Benim o paradan daha fazlasına ihtiyacım var. Tüm gün çalışsam bile zor toplarım o parayı.Sözümün bitmesiyle Gül'ün telefonu çaldı. Telefondakiyle sinirli bir şekilde konuşuyordu. Ayağa kalktı."Ne demek gelemiyor? Eser Bey çok kızacak..." Bir sorun olduğunu anlayınca:
-Ne oldu Gül? Bir problem mi var? dedim.
-Kızım ben bittim. Eser Bey de buraya geliyor. Yeni eleman vazgeçmiş projeden. Gelemiyormuş. Eser Bey bu işi bana vermişti. Son gün bu arıza çıkarsa beni de atar bu projeden. N'apıcam Feray? dedi.Avuç içlerini sıktı. Patronu bize doğru yaklaşıyordu. Ah zavallı arkadaşım. Sana da bulaştırdım şansızlığımı...
Patronu yanımıza kadar geldi. Beni baştan aşağı göz ucuyla süzdü. Bu sırada Gül tarlası yanmış adam gibi patrona bakıyordu. Patron; uzun boylu, yeşil gözlü, kumral ve sertti. Beni süzmesi bitince:
-Yeni eleman sensin sanırım. Nihayet gelebildiniz. Bundan sonra olmaz umarım. dedi.
Ben büyük bir şaşkınlık yaşarken bir elini pantolonunun cebinden çıkarmadan Gül'e döndü. Diğer elindeki kağıtları ona uzatarak:
-Bunları herkese dağıtın. Biran önce başlasınlar dolaşmaya. dedi.
Ve tekrar bana döndü:
-İsim neydi pardon?
-Fe... Feray
-Tamam. Sen benimle geliyorsun. Çok yeni olduğun için bir yanlışlık istemiyorum. Gözetimimde olacaksın. dedi.
İş daha kötüye gidiyordu. Hemen bunu düzeltmek için:
-Efendim... ben...
diye bir atak yaptım. Fakat Gül kolumdan tutup ağzının içinde
-Kızım, hayatımı kurtarıyorsun şu an. Lütfen bozma lütfenn.Başımı kaldırdığımda patron gitmişti. Arkasından elini kaldırdı ve iki parmağıyla gel işareti yaptı.
-Gül, ne saçmalıyorsun sen? Adam yanlış anladı. Hemen git düzelt.
-Ya sen değilmiydin paraya ihtiyacım var diyen? Al sana fırsat.
-Böyle fırsat mı olur? Bi kere benim bu işle ilgili hiçbir donamımım yok. Hemen anlarlar. Hem zaten bu adam nasıl anlamadı bilmiyorum. Bi bana bak, bi şu çalışanlara. Olmaz! Hayatta olmaz! Ben kimseye yalan söyleyemem.Dedim kaşlarımı çatarak. Gül bana bakıp pis pis sırıtıyordu. Ama olamazdı. Yani... İMKANSIZDI...
***************************************************************
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskeli Ses
Chick-Lit"Sesine aşık olduğunuz kişinin aynı zamanda sizin baş belanız, hayatınızdaki en değerli insanı doaylı yoldan kaybetme sebebiniz olduğunu öğrenseniz ne yapardınız." İşte bu Feray ve Eserin hikayesi İyi okumalar...