Buğra'nın geçen sene aldığı siyah spor arabanın ön bölümünde ; sabrının son sınırını zorluyordum.
Peşpeşe sorduğum sorulara sadece susuyor. Arada da derin nefesler alıp birkaç dakika susmamı sağlıyordu.
"Mert'i mi kıskandın beni mi?"
"Susacak mısın susturayım mı?"
"Ya benim bacağım yanık sen beni bilmediğim bir yere götürüyosun bi de utanmadan azarlıyorsun arsız mısın ya!?"
"Kusura bakma ama sen arsızsın. Ve Mert'ten uzak duracaksın. Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim." Diyip çarpıkça gülümsedi.
"Ya Buğra bey göster bakalım maharetini."
Cebimden çıkardığım şarjı bitmek üzere olan telefonumun rehberine girdim. Arama yerine Mert yazdım. Çıkmadı. Ben de tek tek isimleri okumaya başladım.
DAYIM
DEMIR ADAM
DERYA
DUAYENBir dakika Demir adam mı? Arama tuşuna basıp yan gözle Buğra'ya baktım ve hafifçe öksürdüm.
"Bu kadar çabuk beklemiyordum doğrusu. Hasretime bu kadar mı dayanamıyorsun?"
"Aaa Mert ben de sana şey diyecektim. Yarın beni evden alır mısın malum bacaklarım."
"Tabi ki alırım. Sen bana konum at. Yedi uygun mudur?"
"Uygundur uygundur. Görüşürüz."
"Görüşürüz canım."
Canım mı? Hadi ama. Uff ya. Neyse görev tamam.
"Şu çocuktan uzak dur."
"Ne var ya alıp veremediğin? Hem taş gibi çocuk hem de iyi huylu, kibar bir çocuk."
"Öyle mi? Benim yanımda ondan bahsetmeyeceksin."
"Bahsedeceğim." diyerek inat etmeye başladım. Kimse bana emir veremezdi. Ailem dahil.
"Bahsetmeyeceksin."
"Bah-se-de-ce-ğim. Sanane ya sanane."
"KES SESINI." diye kükrediğinde korkudan daha doğrusu refleks gereği biraz oturmam dikleşti ve yüzüm kireç gibi oldu.
"Durdur arabayı."
"Ne saçlamıyorsun?"
"Durdur yoksa atlarım." diye bağırırken kemeri de çıkarmıştım.
"Duru saçmalama! Şu an saçmalıyorsun."
"Durdur yoksa yemin ederim. Yemin ederim bak atlarım."
Araba kulakları sağır edecek gürültüsüyle durduğunda çantamı da alıp arabadan indim. O da son gazla geçip gitti.
Bacaklarımın ağrısını kalbim bastırırken yolda ağır aksak ilerlemeye başlamıştım. Yaklaşık bir saat yürüdükten sonra bulduğum bir kayanın üzerine oturdum ve nasıl bu yolu bitireceğimi düşünmeye başladım. Bir de bıraktığı yer ıssız bir otobandı. Napacaksak burada. Tövbe tövbe.
Sonra aklıma telefonum geldi. Başıma bunları açan telefonum. Ceplerimi ve çantamı aradıktan sonra telefonumun yanımda fakat şarj aletinin oturduğum koltukta unuttuğum kanaatine vardım. Akılsız kafam.
Yaklaşık on dakika daha yürüyüp artık eskisi kadar ıssız olmadığını anladığımda otostop çekmenin akıl karı olduğunu anladım.
Ilk duran araba benimle alakası olmayan bir yere gidiyordu.
Ikincisi ise tam serseri dolu bir arabaydı. Allah'ın hakkı üçtür diyerek bir kere daha denedim. Bu sefer gelenler temiz yüzlüye benziyorlardı. Ben de bindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNBOZAN
HumorBuğra... Kimseyi umursamayan duyguların hayatında gram yeri olmayan ruhsuz bir oyunbozan Işıl... Delidolu kafa yapısı ve komik tavırlarıyla bazılarının deyimiyle işe yaramaz bir kız Anne babaları yıllarda arkadaş olan Işıl ve Buğra her an bir aradad...