code kunst ; beside me
Sevgi, ulaşılması kolay bir şey değildi. Emek isterdi, büyük fedakârlıklar gerektirirdi. Ağlatırdı, zamanla yerini yalnızlığa ve terk edilmişliğe bırakırdı. Elindekinin kıymetini bilmenin önemini kavratırdı. Ancak çoğu zaman iş işten geçmiş olurdu.
Sevgi, belki de ayrı dünyalara ait olan iki insanı birbirine bağlardı. Parmaklarına dolanırdı kırmızı bir ip gibi. Ayrılmasınlar diye, birbirlerinin kaderi olduklarını her daim anımsasınlar diye. Bunca şey fayda sağlardı sağlamasına ama kimi zaman onların mutluluğuna yetmezdi.
Yoon Gi hiç beklemediği bir anda sevgiye ulaşmış, kıymetini de çok iyi bilmişti. Almıştı onu kollarının arasına, sarmalamıştı bir güzel. Zarar görmesin diye ne gerekiyorsa yapmış, hayatını ona adamıştı. Ancak vaatlerinin dolduğunu bilemediği o vakitlerde, ellerinden kayıp gitmesine de engel olamamıştı.
Tae Hyung ise merceğin öteki tarafındaydı. Her şeye farklı bir açıdan bakmış, gerçeklerin farkına varamamıştı. Kollarının arasına sığındığı sevdiğinin sözlerine değil de, kendisi için aslında çok da anlam ifade etmeyen birinin sözlerine inanmıştı. Gözlerinin önündeki perde kaldırılıp gerçeği tüm saflığıyla görmesinin sağlandığı o vakit ise, kaybettiği güzelliklerin farkına yeni varabilmişti.
Onlar, mutluluğun belki de haram kılındığı bir çiftti. Tanrı tarafından cezalarını çekiyor da olabilirlerdi. Yeterince şükretmemekten ve yalan ile gerçeği, eğri ile doğruyu ayırt edemediklerindendi.
Uçsuz bucaksız gökteki güneşin ise batmasına dakikalar kalmıştı. Paletteki maviliğin üzerine kalın bir fırça çekildiğinde yerini kızıllığa bırakmıştı. Usta bir ressamın eseri olmalıydı bu, aksi takdirde herkesin elinden böyle nadide eserler çıkamazdı.
Saatine baktı Tae Hyung. Akrepin ve yelkovanın her ikisinin de sekizin üzerinde olduğunu gördü. Vakit gelmişti, Yoon Gi'ye söylediği gibi gün batımını beklemişti. Birbirlerini görebilmeleri için belirli bir vakte ihtiyaçları vardı çünkü. Aksi takdirde hiç karşılaşamayabilirlerdi.
Oturduğu kaldırımdan kalkıp pantolonundaki tozları eliyle süpürdü. Siyah kapüşonuyla kahve rengindeki saçlarını örttü, Yoon Gi'nin evinin bulunduğu sokağa girdi. Hızlı adımlarla yürüdü ve sonunda beş katlı eski binanın önünde durdu. Binanın yeniden boyanması gerektiği belli oluyordu. Alçıları ve sıvaları dökülmeye başlamışken, girişteki duvarlarında gençlerin yazmış olduğu yazılar ve karalamalar vardı. Yoon Gi'nin ancak bu binadan bir daire kiralamaya parasının yettiğini biliyordu.
Tae Hyung onun hakkındaki neredeyse her şeyi biliyordu. Ancak şu an ne yaptığının dışında.
Aralık bırakılmış demir kapıyı omzuyla itti ve merdivenlere doğru yöneldi. Hızlı bir şekilde ikinci kata ulaştı, nazikçe çelikten yapılmış kapıyı tıklattı. "Yoon Gi, tam sana dediğim gibi gün batımında evine geldim. İyi olup olmadığını bilmem gerek, lütfen kapıyı aç."
Bekledi, bekledi, bekledi. Yaklaşık iki dakika geçti, kapının ardında hiçbir hareketlilik oluşmadı. "Yoon Gi?" Soru sorarcasına titreyen sesiyle bir kez daha seslendi sevdiğine. Ancak aldığı cevap koca bir sessizlik olmuştu. Kalp atışları hızlandı damarlarında dolaşan adrenalin eşliğinde. Aklına türlü türlü senaryolar doldu Yoon Gi ile ilgili.
Sakin ol Tae Hyung, o iyi. Yalnızca sana dargın ve bu yüzden içine kapandı. O iyi.
"Yoon Gi! Sana diyorum, aç artık şu kapıyı!" Sabrını taşıran son damla ile sesini yükseltti ve çelik kapıyı yumruklamaya başladı. Daha sonra tekmeledi. Yine bir şey elde edemedi. Derin bir nefes aldı, aklını toparlamaya çalıştı. "Eve girmenin bir yolu olmalı. Düşün Tae Hyung, düşün."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sermest | taegi
Romancesermest (far.) ; sarhoş, başı dönmüş, kafası güzel. •° yarı angst •° lügât-ı fars serisi, bölüm 1