"Soyadlarınızın neden farklı olduğunu soracağım ama önce burası neden bu kadar dağınık bunu öğrenmek istiyorum." diye gözlerini kısarak etrafı tarayan adının Vilde olduğunu duyduğum kızın üzerinde gözlerimi gezdirdim. Ardından William'la birbirimize baktık.
Annem bu evi bu şekliyle görseydi muhtemelen ölüm fermanımızı imzalamış olurduk. Ya da onunkini.
"Hırsız." dedim bir yalan uydurarak.
"Yangın." dedi benimle aynı anda William.
Gözlerimi devirmeden edemedim. Cidden bazen kardeş olduğumuza inanasım gelmiyordu. Annem bu geri zekalıyı doğururken beynini içerde unutmuş da anne karnında o içerde kalan beyni de bana geçmiş gibiydi. "Ciddi misin William? Yangın mı? Gerçekten yalan söylerken biraz mantıklı sallaman gerektiğini sana kimse öğretmedi mi?"
"Yalan konusunda seninle yarışamıyorum Eva. Kusura bakma."
"İnsanların içe değil de dış görünüşe baktığının kanıtısın. Eğer baksalardı, boş olduğunu görür ve yaklaşmazlardı sana. Ne beyin, ne kalp, ne ruh. Koca bir hiç." Gözlerimi kıstım ve cevap vermesini bekledim. Tam ağzını açmıştı ki kapalı olan kız ki onun da adının Sana olduğunu öğrenmiştim, "Ne iyi anlaşıyorsunuz siz öyle!" diye araya girdi.
"Karışma sen."
"Karışma sen."
İkimizde aynı anda bağırdığımızda dudaklarına görünmez bir fermuar çekti. "Bana bak yumurta kafalı. Biliyorum o kızdan dolayı bana sinirlisin ama fazla uzatıyorsun. Ben senin kardeşinim. Üçüncü sınıftan kalma laf sokmaların bana işlemez. Anladın mı?" En kötü özelliğimiz, toplum içinde kavga etmekten çekinmiyor oluşumuzdu.
"O benim en yakın arkadaşımdı."
"O benim için bir anlam ifade etmiyordu. Sadece takılmıştık." Gözlerimi sinirle devirip geriye hızla yaslandım. "Kimden bahsediyorsunuz?" diye soran Noora'ya kısa bir bakış atıp omuz silktim. "Eskiler." dedi William kısaca.
"Bir aldatıcı, her zaman aldatıcıdır." Kurduğum cümle ile bana dönen bakışlarında uyarı vardı. Ne ara yanıma geçtiğini bilmediğim çocuk konuştuğunda irkildim.
"Drama." Son harfi uzatarak kurduğu cümle ile bana doğru kafasını hafifçe eğdi ve ben de gülümsememi bastıramadım. Ben güldükten sonra o da dudağını ısırıp bakışlarını kaçırdı. Koltukta benim tarafıma kolunu attığını fark ettim. Ama benim fark etmemin hemen ardından kolunu çekti ve kendini toparladı. Kolunu çekip yayılmaya toparlanmak denirse.
"Eva, bu Christoffer." diye mırıldandı William, Noora'ya sarılı bir hâlde bana bakarken. Mutlu görünüyordu. İçime bir sıcaklık yayıldı. William'la ne kadar kavga edersek edelim, ne kadar birbirimize kızarsak kızalım...o benim kardeşimdi. Ve mutlu olmayı hak ediyordu. Küçük yaştan itibaren omuzlarında çok yük taşımıştı bu zamana kadar. Onun mutluluğu, benim mutluluğumdu.
Birilerine zarar vermediği, canını yakmadığı sürece.
"En yakın arkadaşım." Kaşlarım çatıldı. "Şu evimizi sahiplenip buraya sürekli kız getiren mi?" William güldüğünde Chris'e döndüm. "Tanrı aşkına benden uzak dur." Başını benden tarafa eğdi. "Seni korkutuyor muyum Kviig?"
"Beni korkutmak için yeterli donanıma sahip değilsin Chris."
"Kalbimi kırıyorsun. Ama bunu daha önce de duymuştum. Kızların yüzde doksanı fikrini sonradan değiştiriyorlar." Göz kırptı.
İmasına göz devirdim ve iki parmağımı dudağıma dayadım. Kusma sesi çıkardığımda güldü. Tanrı aşkına çok güzel gülüyordu. "Yüzde onluk kısımda olduğum için şanslıyım."
Bir öksürük sesi aramıza girdiğinde William'a baktım. "Chris, o benim kız kardeşim." Noora'nın saçlarının uçlarıyla oynuyordu. "Seninde kız kardeşin sayılır." Bence yakışıklı çocuktu ve bu benim flört şeklimdi. Bana kardeş gibi bakmasını istemiyordum açıkçası.
"Güzel bir kardeş." dedi tekrar göz kırparak.
Sonra tombul ama çok tatlı gözüken kız bana gülümsedi ve dilinde zar zor tuttuğu soruyu sordu. Gülümsemesi beni şoka uğrattı. Az önce bana nefretle bakan kızlar bunlar değil miydi? Sanırım arkadaşlarının aldatıldığını düşündükleri için sinirliydiler. Herkesin merak ettiği soru dudaklarından döküldüğünde derin bir nefes aldım. "Soyadlarınız neden farklı?"
William gözlerini gözlerime dikti. Doğruyu söylemek veya bir yalan uydurmak. Seçmek bana aitti. "Ailevi birkaç durum." dedim omuz silkerek. Gözlerim ağlamak istememin getirdiği bir yoğunlukla ağırlaşmıştı.
"Ben hâlâ William'ın Noora'yı aldattığını düşünüyorum." dedi Sana.
"Ensest ilişki yaşadığımı sanmıyorum. Üstelik şununla." Güldüm ve Sana da güldü, bu beni şaşırtmadı dersem yalan söylemiş olurdum. Cidden tek sorun William'ın Noora'yı aldattığı kız olduğunu sanmalarıymış sanırım. Güzel gamzeleri ortaya çıktı ve kaşlarım havaya kalktı. Ama cidden böyle bir şeye güleceği aklıma gelmemişti. O daha çok bana, beni öldürecekmiş gibi bakışlar atıyordu biraz önce.
"Tamam o zaman." Kızlarla arasında bir bakışma geçti. Sonra Noora sözü devraldı. "İstersen buraya alışana kadar bizimle takılabilirsin. Çok eğleneceğimize eminim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
forbidden love; [chris + eva]
Fanfic❝In your eyes , forbidden love In your smile, forbidden love In your kiss, forbidden love If I had one wish love would feel like this I know that you're no good for me. That's why I feel I must confess What's wrong is why it feels so right.❞ [ sk...