20. Gümüş Kan

4.5K 220 1.2K
                                    


Kokusunu alamıyor musun soluklarına sinmiş keskin korkunun?
Ya acizliğinle dalga geçen arsız gülüşleri?
Onları göremiyor musun?

Hissetmiyor musun ölümün pençesini ensende?
Duymuyor musun seni çağırdığını zalim bir fısıltı eşliğinde?

Görüyor, duyuyor, hissediyorsun.
Sen, yalnızca saklanıyorsun.

Bilmiyorsun ki kaçmaya başladığında saklanacak hiçbir yerin olmayacak.
Ve yakalandığında tenin acıyla dağlanırken
Yalvaracaksın en korkunç kabusundan uyanabilmek için.

Etindeki yanık kokusu ulaşacak sızlayan burnuna.
Oysaki sen iliklerine kadar üşüyor olacaksın.

Kanın, yere damlayıp uğursuz rengini akıtırken can verdiğin zamana;
İrislerinden arınmış o ak gözleri göreceksin.  

Canavara ait gözlerde parlayan gümüş renk bütün bedenini korkudan tir tir titretirken sen, Göreceksin o kurşuni rengin senin gözlerinden saçıldığını katilinin irissiz pınarlarına.

Gözlerine dolarken gümüş bir ışık,
Ses tellerinin ezildiğini duyacaksın içinde,
Bir çığlık bile atamayacaksın tüm o güçsüzlüğünle.

Bedeninde dolaşan kanının, çaresizce sığındığı damarların içinde kıvrılarak yeniden doğduğunu hissettiğinde Dudaklarını aralayacaksın acizce. Fakat aldığın tek yanıt, boğazından yukarı tırmandığında Kusmak zorunda kalacağın gümüş renkli zehir olacak.

Gözlerin yuvalarından patlayarak fırladığında,
Damarlarında dolaşan bu zehrin dışarı fışkırdığını hissedeceksin.

Bitmesini arzulayacaksın damarlarını kaynatıp vücudundan dışarı taşan zehrin,
Son bulsun isteyeceksin.
Son bulan tek şey,
Aciz ve acınası yaşamın olacak,
Hissedeceksin.

Bedenine işlemiş bütün o gümüş zehir;
Artık yerinde olmayan gözlerinden, nefes bile alamayan burnundan ve çığlık atamadığın dudaklarından dışarıya saçılır, dökülürken
Can vereceksin katilinin önünde.

Can verecek ve zaferini yaşatacaksın durdurulması mümkün olmayan mutlak gücün önünde.

*

Hermione Granger önündeki aynaya bakarken tepkisizdi.

İşaret parmağını alnının sol tarafındaki kurumuş yaraya bastırırken neredeyse hiçbir şey düşünmüyor, hatta hissetmiyordu. İki gece önce bilincini kaybedip de bedeni yere yığılırken, sertçe çarptığı betonun teninde açtığı kızıl yaranın artık pek de acıdığı söylenemezdi. Parmaklarını yarasından umursamazca çekti ve ellerini buz gibi bir suda yıkadıktan sonra kurulama gereği bile duymadan banyoyu terk etti.

Yorgun adımlarını mutfağa yönlendirip tembelce üzerindeki şalı düzeltti ve ocakta kaynayan suyun altını kapattı. İki paket kahveyi boca ettiği kupasına kaynamış suyu eklediğinde neredeyse iki gündür başından kalkmadığı mutfak masasına yürüdü ve bir yudum alınıp terkedilmiş bitki çayını küçümsercesine ittirip yerine elindeki sıcak kupayı bıraktı.

MOONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin